Futbolun matematikle birleştiği, her anı heyecan dolu 90 dakikalar vardı dün. Denizli ve Konya’daki maçlardan gelen her golde ayrı hesaplar yapıldı, bir an şampiyon belli oldu, ardından diğer kentte zirve için umutlar yeniden yeşerdi, bazı takımlar küme hattı sıcaklığında yandı, bazısı nefes aldı! Trabzonspor cephesinde, “Böyle bir hücum gücü olan bir takım niye yarışta geride kaldı? Üstelik ligin en skorer beklerin desteği de var” sorusunun yanıtı aranıyor sürekli. Sakatlıkların etkisiyle haftalarca ligin en yetersiz kulübesiyle oynamak zorunda kalmaları, hakem hataları, UEFA’nın men kararının yarattığı olumsuz atmosfer; çok gerekçeler sıralandı Bordo-Mavili kulüpte, kabul edilebilir. Ama başarısızlığı yemek fotoğrafına bağlayanlar bile oldu! Saha içine bakalım biz! Çok seslendirilmeyen birkaç detay var bordo-mavililer adına, dün tekrarlandı yine: En iyi hücum hattı ama en fazla top kaybeden de o bölge. Nwakaeme alıyor, çalıma başlıyor, 1’ini geçiyorsa 3’ünü kaptırıyor. Ekuban’daki pas hatası yüzdesi rekora koşuyordur muhtemelen! Böylece, sürekli sorunlu defans çoğunlukla hazırlıksız yakalanıyor böylece. Zaten defans göbeğinde bir türlü istikrar sağlanamadı. Novak’ın hücum desteği üst düzey ama asıl bölgesinde sürekli aksıyor. Dün Denizli golünü atan Sacko karşısında da çoğunlukla çaresizdi. Ve… Geçen yıl Sosa-A.Parmak arasında göbekte yaşanan uyum, önce Obi Mikel, sonra da Ndiaye ile bozulunca hücum akışkanlığı yavaşladı, pas yüzdesi düşüp bireysel mucizelerle sonuç aradı bordo-mavililer. Zevk veren çağdaş futboldan ‘Uğurcan tutacak-Sörloth atacak’a dönüldü, o da bir yere kadardı. ‘O sene bu sene’ diye umutlandı Fırtına ama, artık yeni slogan, ‘o sene, gelecek sene’ oldu!