Yarım saat boyunca pas hatalarının, vasatlığın hatta korkaklığın hakim olduğu bir maçtı, kimse sorumluluk almadı bu bölümde. Hem de, dünya futbolunun baş aktörü Maradona’yı saygıyla anarken, hafta boyunca O’nun resitallerini tekrar tekrar izledikten sonra böyle bir futbola tanık olmak hiç hoş olmadı açıkçası!
Trabzonspor o bölümde, eskisi gibiydi, dörtlü defansın önündeki Baker bir kez bile risk almadı, A. Parmak’ın girişimleri hep rakiplere takılınca oyun kanatlara yığıldı, etkili olamadı. Ankaragücü’nün durumunu ise puan tablosu anlatıyordu zaten, çabaları yetersiz, kalitesi sınırlıydı.
30’la 40 arasında yine pozisyon gelmedi ama bu sezon ilk olduğu için sanırım Bordo-Mavili taraftarlar çok sevinmiştir: A. Ömür önderliğinde kısa pas yapmaya başladılar, son derecede seriydiler ve uzun süre oyunu domine ettiler. A. Ömür aylar sonra sahada varlığını hissettirdi, belki de, zamanında kendilerinden Türk futbolunun çok şey beklediği, rakip takımdaki Alper Potuk ve Orkan Çınar’a bakarak daha çok çabalamıştır dün, kim bilir!
İkinci yarıda skor üstünlüğünü de ele geçirdikten sonra Trabzonspor, biraz daha markasına yakışır bir duruş sergileyebilirdi bence. Rakibin defanstan oyun kurmasını kabullendiler, hata yapmalarını beklediler. Halbuki oyuna hükmedecek güçleri, hiç değilse lig sonuncusu karşısında vardı ama bunu denemediler, rakip iyi niyetle sonucu değiştirmeye çalıştı, olmadı. Abdullah Avcı belli ki, oyuna hükmetme işini sonraya bıraktı, önce kazanma alışkanlığını edindirme peşinde. Özgüven için bu da önemli tabii ki ve fikstür şansı da eklenince şimdilik planları iyi işliyor.