Sezon başından beri Galatasaray, Avrupa’da, kupada ve ligde aynı maçı oynayıp duruyor. Ben yazmaktan sıkıldım, onlar aynı şeyleri yapmaktan sıkılmadı. Bir türlü anlam veremediğim, terk edilen “Kanat ağırlıklı” oyun sistemi yine ortalarda yok. Sahada kimsenin acelesi de yok. 2 hamle önce atılması gereken paslar, 2 hamle sonra atılmaya çalışılıyor. Tabii bu durumda rakip savunmanın işi de kolaylaşıyor. Ankaragücü Teknik Direktörü Mustafa Kaplan, Galatasaray’ın ilk 11’ini görünce sistemini değiştirip tamamen gömülü savunmaya geçti. Aslında buna hiç gerek yoktu. Galatasaray zaten hızlı hücum yapamayan bir takım. Kaplan, istediği gibi oynayabilirdi. Zaten ilk golü duran toptan yediler. İkincisi de penaltıydı! Sonra normal oynamaya başlayınca iki gol birden buldular. Çok sık ama yanlış kullanılan bir cümle var, “Büyük takım oyuncusu kötü futbola isyan eder” diye... Bunun doğrusunun, “Her oyuncu kötü futbola isyan eder” olması gerekiyor. Ekstra bir şeyler yapma gereği duymanız için üstünüzde G.Saray, F.Bahçe, Beşiktaş veya Trabzon forması olmasına gerek yok. Belhanda, kötü pas alanındaki uzmanlığını her hafta geliştirirken Babel, “Solda yeterince etkisiz oldum, biraz da sağa geçip orada etkisiz olayım” mantığındaydı. Belhanda’nın penaltıdan attığı gol, ne kadar etkisiz olduğu gerçeğini değiştirmez. Galatasaray’da kesinlikle önlem alınmaması gerçekten inanılmaz. Belhanda’yı yuhalayan taraftar takımını 10 kişi bırakmaz. Onu sahada tutanlar, takımı 10 kişi bırakır. Falcao, futboldaki en büyük acı gerçekle uğraşıyor: “Maç eksiği.” Daha da uğraşacak. Peki diğerlerinin, “İnanç ve mücadele eksikliği” ne olacak? Galatasaray, Ankaragücü’nü yenebilir. Berabere kalabilir. Yenilebilir de... Ama taraftar her hafta aynı kötü futbolu izlemek zorunda mı? Bu takım sezon başından beri eksik değildi ama sezon başından beri formsuz. Hücum ve defans sistemi yok. Ha bir de halen Selçuk oyuna sokulabiliyor!