Kemoterapi ağrılarına son veriyor! İşte mucizevi faydaları...

Aksam.com.tr

Kapsaisin denilen sihirli molekül, kırmızı acı biber türlerinde bulunan ve bibere acı tadını kazandıran, ağzımızın yanması neden olan bitkideki metabolik faaliyetler sonucu oluşan şifa kaynağıdır. Bu molekül aslında bitki tarafından kendini koruma amacıyla üretilmektedir.

Aksam.com.tr’den Ferit Ömeroğlu’na açıklamalarda bulunan Namık Kemal Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Evren Cabi, “sihirli madde” olarak tasvir edilen kapsaisin ile ilgili önemli bilgiler verdi.

ACI BİBERDEKİ HAZİNE: KAPSAİSİN

Kırmızı acı biberler, kültüre alınmış en eski bitkilerdendir. Acı biberler doğal bir antibiyotik olarak Orta Amerika’da Mayalar tarafından uzunca bir süre kullanıldıktan sonra, kıtanın Avrupalılar tarafından keşfedilmesiyle dünyaya yayılmışlardır. İçeriğinde C ve E vitaminleri ile provitamin A’nın bulunması ve antimikrobiyal aktivitelerinden dolayı insanlar tarafından uzun bir süre medikal amaçlı kullanılmışlardır. Fakat antibiyotikler insanlar tarafından üretilmeye başlandıktan sonra, acı biberlerin medikal amaçlı kullanımları çoğunlukla unutulmuş ve daha çok yemeklerde tat verici baharatlar olarak kullanılmaya başlanmışlardır. Kapsaisin’in antimikrobiyal aktivitelerini kanıtlayan birçok çalışma mevcuttur.

“DERİ ENFEKSİYONLARINA VE CİLTTE KOKUYA SEBEBİYET VEREN BAKTERİLERE KARŞI ETKİLİ ÇÖZÜM: KAPSAİSİN”

International Journal of Food Properities isimli dergide 2012 yılında yayımlanan bir çalışmada, kapsaisin’in gıda kaynaklı patojenler üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Bu çalışmada dolmalık biber olarak bilinen Capsicum annuum ve Capsicum frutescens’in Staphylococcus aureus, Salmonella typhimurium, Vibrio cholerae, Pseudomonas aeruginosa, Escherichia coli ve Shigella dysenteriae patojenleri üzerindeki etkileri araştırılmıştır.

Capsicum ekstraktları St. aureus, Sa. typhimurium ve V. cholerae patojenleri üzerinde antimikrobiyal etki göstermiştir. Fakat diğer patojenlere karşı kayda değer bir aktivite gözlemlenmemiştir. Bu makale Capsicum ekstraktlarının tıpta ve gıda güvenliğinde etkin bir şekilde antimikrobiyal olarak kullanılabileceklerine dair güçlü kanıtlar sunmaktadır.

2014 yılında “Molecules” dergisinde yayımlanan bir makalede acı kırmızıbiber türünün asetonitril ekstraktından izole edilen kapsaisin’in hastane enfeksiyonlarının yaygın patojenleri olan üç gram negatif bakteri (Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa ve Klebsiella pneumoniae), üç gram pozitif bakteri (Enterococcus faecalis, Bacillus subtilis ve Staphylococcus aureus) ve bir maya (Candida albicans) üzerindeki antimikrobiyal etkisi araştırılmıştır.

Sonuçlar; maya üzerinde bir etkisi olmamasına rağmen hem gram negatif hem de gram pozitif bakteriler üzerinde kayda değer bir inhibisyon etkisine sahip olduğunu göstermiştir.

2017 yılında Hindistan’da yapılan bir çalışma, antibiyotik direnci güçlü olan Salmonella cinsi bakterilere ve deri enfeksiyonlarına ve ciltte kokuya sebebiyet veren Micrococcus luteus isimli bakteriye karşı kapsaisin içerikli ağrı kesici kremlerin modifiye edilerek kullanılabileceğini ileriye sürmüştür.

“KAPSAİSİN ANTİKANSEROJEN ÖZELLİĞE SAHİP”

Kapsaisin’in küçük hücreli akciğer kanserinde, meme kanserinde, prostat kanserinde, cilt kanserlerinde kanserli hücre bölünmelerinde rol alan p53 geninin aktivasyonunu azaltarak kanserli hücrelerin çoğalmasının önüne geçtiğine dair çalışmalar da mevcuttur.

Oncology Letters dergisinde 2019 yılında yayımlanmış olan bir çalışmada, cilt kanserinin en saldırgan türü olan melonomaya karşı kapsaisin aktivitesinin anlaşılması amaçlanmıştır. Bu çalışmanın sonuçları göstermektedir ki, kapsaisin, kanser hücresi canlılığı üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olduğunu ve insan melanomu A375 ve C8161 hücrelerinin apoptozisini indüklediği gösterilmiştir. Ek olarak, kapsaisin ile tetiklenen otofaji, melanom hücrelerinin apoptozunu baskılayarak sağlıklı hücrelerin hayatta kalmasına katkıda bulunmuştur.

Nutrition and Cancer dergisinde yine 2019 yılında yayımlanmış olan bir çalışmada, bir grup tümör taşıyan fareye kapsaisin uygulanmış, bir diğer gruba ise kapsaisin tedavisi uygulanmamıştır. Sonuçlar; kapsaisin uygulanmış olan grupta tümör hücresi çoğalmasının, uygulanmamış olan gruba göre yüzde 32 daha az olduğunu göstermiştir.

Kapsaisin birçok kanser türünde etkili olmasına rağmen son 20 yıldır yapılan çalışmaların hepsi in vitro çalışmalardır ya da deney hayvanları üzerinde yapılmışlardır. Etki mekanizması tam olarak anlaşıldıktan sonra klinik deneylerle de etkinliğinin kanıtlanması gerekir. Bizler günlük diyetlerimize acı biberi ekleyerek küçük önlemler alabiliriz.

“KAPSAİSİN’İN EKLEM AĞRILARI VE KANSER HASTALARINDA KEMOTERAPİYE BAĞLI AĞRILARDA ETKİLERİ ÇOK FAZLA”

Acı biberin içinde bulunan kapsaisin yemeklerde acı tat bırakıyor olsa da medikal kullanım alanlarından biri de ağrı kesici özelliğidir.

Özellikle eklem ağrıları ve kanser hastalarında kemoterapiye bağlı ağrılarda etkileri gösterilmiştir. Kapsaisin’in ağrı kesici özelliği ile ilgili çalışmalar oldukça eskiye dayanmaktadır. Örneğin 1989 yılında kronik nevraljiye (sinir ağrısı) sahip 32 yaşlı hastaya kapsaisin içeren krem ile 6-12 haftalık tedavi uygulanmıştır ve hastaların yüzde 80’i ağrılarının azaldığını bildirmişlerdir.

1994 yılında osteoartriti (kireçlenme) olan 113 hastaya 12 hafta boyunca kapsaisin tedavisi uygulanmıştır. Hastaların yüzde 81’i ağrılarında azalma olduğunu belirtmişlerdir.

Bütün bunların yanı sıra acı biber tüketiminin içeriğindeki kapsaisin sebebiyle farklı faydaları olduğu da düşünülmektedir

- Metabolizma hızını artırarak yağ yakımına etki eder. Obezite riski taşıyan insanların tüketmesi önerilmektedir.

- Açlık hissini oluşturan Ghrelin hormonu üzerinde etkiye sahiptir ve açlık hissini azaltır.

- Kan damarlarını rahatlatarak yüksek kan basıncını düşürmeye yardımcı olur.

- Sindirime yardımcı olur, ülser yaralarını iyileştirir ve mide enfeksiyonlarını önler.

Acı biberin kullanımı genel olarak güvenli görülse de yine de önlem almakta fayda bulunmaktadır.

Bilimsel çalışmalar, kan sulandırıcı ilaç kullanan hastaların kapsaisin kullanmadan önce hekimlerine danışmalarını ve topikal olarak kullanımlarda da açık yaraların üzerine uygulanmamasını önermektedir.