Hülya Koçyiğit'ten AKŞAM'a özel açıklama: Hayatımdan film çıkmaz!

Akşam'a özel açıklamalarda bulunan Hülya Koçyiğit, ‘Kimsenin beni üzgün, çaresiz ve zayıf durumda görmesini istemem' dedi. Gözyaşlarını hep içine akıttığını dile getiren usta oyuncu, ‘Hayatınızın film olmasını ister misiniz?' sorusuna karşılık, ‘Hayır kesinlikle istemem, çünkü benim hayatım o kadar renkli değil' dedi.

YASEMİN İLAN

Yeşilçam'ın usta ismi Hülya Koçyiğit, 1963 yılında henüz 16 yaşındayken Susuz Yaz adlı filmle beyazperdeyle tanıştı. Türk izleyicisinin sevgisini ve saygısını daha o yıllarda kazandı, bugüne kadar 200'den fazla filmde başrol oynadı, birçok televizyon programı sundu. Şimdi de TRT ekranlarında yayınlanan 'Film Gibi Hayatlar' adlı programla evlerimize konuk oluyor. Eski rol arkadaşlarıyla bu program sayesinde tekrar bir araya gelip hatıralarını tazeliyor, izleyicilere de nostaljik bir yolculuk yaptırıyor. Usta oyuncunun evine konuk olduk ve bilinmeyenlerini konuştuk. Hayatı boyunca gözyaşlarını hep gizli akıttığını itiraf eden Hülya Koçyiğit, 'Hayatımın film yapılmasını istemem çünkü filmlere konu olacak kadar renkli bir hayatım olmadı' dedi.

ERKEN YAŞTA EVLENİLMESİNİ TAVSİYE ETMİYORUM

Şöhretin zirvesindeyken 20 yaşında Selim Soydan ile evlendiniz, kızınız ve torunlarınız da aynı şekilde yuvalarını kurdular. Erken yaşta evlenmek avantaj mı? Çiftlerin arasındaki bağı daha güçlü kılıyor olabilir mi?

Bu konuda şanslıyım benim güzel bir tecrübem oldu. 20 yaşında evlendim, 53 yıldır Selim Soydan ile çok güzel bir hayat yaşadım, yaşıyorum ama açıkçası ben gençlerimize erken evlenmelerini tavsiye etmiyorum. Ben istiyorum ki; kız çocuklarımız okusunlar. İyi eğitim almış genç kadınlar çalışsınlar, kendi ayakları üzerinde dursunlar, kendi paralarını kazansınlar, seçme şansları olsun, iradeleriyle yaşamlarına şekil versinler. Genç yaşta evlenildiğinde bu mümkün değil. Bir de genç yaşta evlilikler bir hevesle, heyecanla yapılıyor bu da kişiyi hataya sürükleyebiliyor.

MUTLU EVLİLİĞİN FORMÜLÜ YOK

Mutlu evliliğin formülü nedir sizce?

Var mıdır acaba böyle bir formül, keşke olsa da söylesek, herkes uygulasa ama kesin bir şey söylemek mümkün olmamakla birlikte size evliliğin temel taşlarını anlatabilirim: Öncelikle aşk ve sevgi olmalı, gerçek sevgiyse karşındakine saygı duyarsın. Saygıyı her zaman korumak gerekir. Birbirini anlamak için konuşarak anlaşmak, dertleşmek, yeri geldiğinde problemleri çözmek önemli. Müşterek zevklerini çoğaltmaya çalışabilirsin. Bir de en önemlisi eşine her an sevgini haykırabilirsin. "Seni seviyorum" cümlesinin arkasını doldurmak lazım sadece lafta kalmamalı. Belki mutlu evliliğin formülü değildir ama benim yaşadığım bu.

EGO ÇARPIŞMASI ÜNLÜLERİN EVLİLİĞİNİ BİTİRİYOR

53 yıl önce Selim Soydan çok ünlü bir futbolcu, siz de aktrist olarak hayatlarınızı birleştirdiniz. Örnek bir evliliğiniz var. Şimdiki ünlü isimler evlendiklerinde maalesef bu evlilik müessesesi uzun ömürlü olmuyor. Sizce nerede hata yapıyor olabilirler?

Selim benden daha da ünlüydü evlendiğimizde. Ben Fenerbahçe'nin gelini oldum o yıllarda. İki ünlü isim evlendiğinde öncelikle egoların çarpışmaması lazım. Tam tersi egoyu mümkün olduğu kadar geri çekmek, insan tarafını ortaya çıkarmak gerekiyor. Biz sanırım bunu başardık, sevgimiz bize böyle davranmamızı gösterdi. "Ben senden üstünüm, daha çok para kazanıyorum, ben senden daha popülerim" tarzında yaklaşmamalı taraflar. Biz Selim ile birbirimizi anlamaya, tamamlamaya çalıştık, aslında evlilik iki farklı insanın bir araya gelip farklı alışkanlıklarından sıyrılamadıkları, müşterek zevkler oluşturamadıkları için erken bitiyor.

PARASIZLIKTAN HASTANEDE REHİN KALDIK

Evlendiğiniz yıllarda iki ünlü isim olmanıza rağmen maddi sorunlarınız varmış doğru mu?

53 yıl önce diyorsunuz ya, o zamanlar ne futbolcu ne de oyuncu para kazanıyordu. Ancak geçinebilecek kadar para kazanıyorduk, bugünle mukayese edilemeyecek rakamlardı. Öyle bir dönemdi, alacaklarımızı alamıyor, ay sonunu zor getiriyorduk. Evlendiğimizde bir de benim borcum vardı. Çünkü o zamanlar filmlerde giydiğimiz kıyafetleri kendimiz alıyorduk, çok fazla masrafımız oluyordu. Film için anlaştığımız parayı da genellikle 10 parçada falan alabiliyorduk. Aydan aya elimize geçen miktar açıkçası geçinmemize yetmiyordu. Selim evlenme teklif ettiğinde ona söyledim borcum olduğunu, o da 'beraber öderiz sorun etme' dedi. Ve hemen ardından kızımız Gülşah dünyaya geldiğinde hastanede doğumu gerçekleştirdik ama parasını ödeyemedik. Hastanede rehin kaldık. Tam bir hafta yattım hastane odasında parasızlıktan. Rahmetli kayınpederim gelip masrafları ödemiş ve bizi çıkartmıştı oradan.

EROTİK FİLM FURYASINA KARŞI YAPIM ŞİRKETİ KURDUK

Eşiniz Selim Soydan evlendikten üç yıl sonra futbolu bırakıp yapım şirketi kuruyor. Şirketi 'Siz istediğiniz filmleri çekin' diye kurduğunu söylüyor. O dönem yapmak isteyip de yapamadığınız neydi?

Sokaklarda anarşi vardı, insanlar sokağa çıkmaya korkuyorlardı. Böyle bir dönemde sinemaya gitme alışkanlığından alıkoydu insanları, zaten televizyonlar yeni yeni hayatımıza girmişti. Bir de erotik film furyası başlamıştı, istediğim hikayeleri gerçekleştirebilmek için kendi yapım şirketimi kurmayı hayal eder olmuştum. Bunun için Selim mesleği bırakıp yapım şirketi kurdu, adını da kızımın adını koyduk, Gülşah Yapım böylelikle doğdu. Selim'in bana mesleğimde çok büyük desteği oldu gerçekten.

SELİM BENİ KISKANMIŞTIR AMA BELLİ ETMEDİ

Kıskanmış olabilir mi?

Selim, eminim beni kıskanmıştır, 'mıştır' diyorum çünkü hiç bana hissettirmedi, hiç belli etmedi. Beni çok özgür bıraktı. Hatta fazla özgür bıraktı. Sen bilirsin, senin istediğin gibi olması için ben ne yapabilirim? diye yaklaştı bana. Evlenme teklifi ettiğinde 'Nasıl yani ben evlenince mesleğimi bırakacak mıyım?' diye sordum. O da 'Sen ne diyorsun, hiç sana işini bırak der miyim? Senin en büyük hayranın benim, seni ekranda her zaman görmek isterim. Sen bırakıyorum desen ben kabul etmem' dedi. Yani kıskançlık içinden hissettiyse bile, bunu bana belli etmedi. Bu konuda beni huzursuz ve rahatsız etmedi, bana hiçbir zaman yansıtmadı. Tam tersine her zaman kendimi çok özgür hissettim.

Eşiniz Selim Soydan sizin rahatsızlığınız döneminde bir mektup yazmıştı ve orada 'Hülya'yı ilk kez ağlarken gördüm, saklamaya çalıştı, ben de gördüğümü belli etmedim' demişti. Her insan ağlar, sizin de ağladığınız çok zaman olmuştur, hep gizli mi ağladınız?

Kadınlar konuları en ince detaylarına kadar kurcalayan, olayları kolay kolay kabullenemeyen, onu olumlu hale getirmek için çabalayan yaradılıştadır. Evet, ağlamak gerektiği zaman ben gizli ağlarım ama etrafımdaki insanları mutlu etmek gerektiği zaman herkesten fazla coşarım. İnsanların beni üzgün, hasta, çaresiz, zayıf durumda görmelerini istemem. Çünkü onları ben iyileştirmeliyim, onlara ben moral vermeliyim, kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlamalıyım. Böyle bir yaradılışım var. Eşime de 'olabilir belki buraya kadar belki iyileşemem' demiştim onu fazla üzmüşüm, şükür ki sağlığıma kavuştum.

ENGİN ALTAN DÜZYATAN'IN AKTÖRLÜĞÜNE HAYRANIM

Ekranda görmekten zevk aldığınız, en beğendiğiniz yeni nesil oyuncular kimler?

Tek tek isim vermek benim için zor. Dizileri zaman zaman takip ediyorum genç yetenekleri görünce mutlu oluyorum ama içlerinden ayırdığım Engin Altan Düzyatan var. Çok iyi bir insan, çok iyi bir baba ve çok mükemmel bir aktör, olağanüstü bir ses tonu var onu izlerken gerçekten hayranlık duyuyorum.

VELİAHTIM YOK ÇÜNKÜ KİMSE KİMSENİN YERİNİ ALAMAZ

Veliahtınız kim olabilir?

(Kahkaha atıyor) Buna sadece gülerim. Bence herkes tektir, kimse kimsenin yerini alamaz. Hep gidenlerin ardından 'ah vah' diyoruz, çünkü hiçbir gidenin yeri doldurulamadı. Halk; 'benziyor, onun gibi, onun yerine' diye düşünebilir ama ben böyle bir şey söyleyemem.

Torunlarınızın oyuncu olmasını ister miydiniz?

İstemezdim açıkçası, onlar da istemediler. Gülşah biliyorsunuz çocuk yaştayken 3 filmde rol aldı. Ama sonrasında ekranda olmak istemediğini söyledi. Oyuncu olmayı istememek değil de ünlü bir insan olmayı tercih etmedi. Hayatı herkesle paylaşmayı, çok tanınan, bilinen bir insan olmayı istemedi. Belki benimle yarıştırırlar diye istemedi, kim bilir belki de özgürlüğünden ödün vermek istemedi.

YAŞAM TARZIMIZDAKİ DEĞİŞİKLİK SENARYOLARA YANSIDI

Kadir İnanır 'Şimdiki oyuncular bizim filmlerimizi izleyip 'keşke biz de böyle filmlerde yer alabilsek' diye iç geçiriyordur ama bu mümkün değil, o bizim dönemimize özeldi' demişti. Siz bunu katılıyor musunuz?

Bizim dönemimizdeki filmlerin tadı elbette bir başka. O dönem insanların bir arada oldukları, birbirlerine hatır sordukları, zarif, nazik, kibar, romantik olunan zamanlardı. Bugün çok daha sert, yaşam koşulları da daha zor, insanlar çok fazla bir araya gelemiyorlar. Eskiden hep birlikte müzik dinlenir, dans edilir, neşelenilirdi. Bugün bakıyorsunuz, bunlar mümkün değil. İnsanlar birbirlerine selam vermekten bile sakınıyorlar, herkesin hayatı daha zorlaştı. Yaşam bir mücadele halini aldı, yaşamaktan çok mücadele veriyoruz. Dolayısıyla bugünün insanlarına hak veriyorum. Bu da senaryolara yansıyor yaşamı bir ayna gibi izliyoruz sinema sahnesinde, o dönemin yaşantısı daha masumane, sıcak ilişkilerle doluymuş o tarz senaryolar çıkmış, şimdi ise var olma savaşı veriyor bugünün insanı, dönemler çok önemli. Bugün dikkat ederseniz aranan şey mahalle kültürü, aile sıcaklığı. Bir çok Yeşilçam filminin şimdi dizi olarak çekildiğini görüyoruz, demek ki seyircide böyle bir özlem var.

60 İHTİLALİNİ ANLATAN BİR FİLM YAPACAĞIM

Türkiye'nin en önemli unutulmaz filmlerinin kahramanı olarak şimdiden sonra bir film projeniz var mı? Sizi tekrar bir filmde görebilecek miyiz? Özellikle canlandırmak istediğiniz bir karakter var mı?

Yapım şirketim var nasıl olsa istediğim zaman istediğim filmi yapabilirim diye biraz tembellik yaptım. Bir dönem üzerinde çalıştığım bir senaryo vardı. O biraz üstüne fazla çalışılması gereken bir konuydu, 60 ihtilalini konu alıyordu. Mesela onu gerçekleştiremedim orada tembellik yaptım ama istediğim an istediğimi yapabilirim özgürlüğü olduğu için acele etmiyorum.

Kendi hayatınızı filmleştirmek ister misiniz?

Hayır, kendi hayatımın film olmasını istemem. Çünkü benim hayatım o kadar renkli değil. Anneannemin hayatı çok dramatikti. Benimle ilgili bir kitap yazılmıştı orada anlatmıştım onun yaşamını ve o bir diziye senaryo oldu. Anneannem Giresun'un bir köyünde dünyaya geliyor, bir buçuk yaşındayken babası Çanakkale harbinde şehit oluyor. Annesi onu ve ablasını evde bir başına terk edip başka birine kaçıyor. Ablası evde açlıktan ölüyor, anneannemi de başında beklerken buluyorlar, henüz bir buçuk yaşında. Onu memur bir aileye evlatlık veriyorlar o aile de İstanbul'a geliyor ama ninemi 15 yaşında evlendiriliyorlar. Evlendim zannediyor ama aslında kuma olarak alınmış, çok geçmeden bir bebek dünyaya getiriyor. Sonrasında kapının önüne konuluyor, bir kez daha terk ediliyor. Bebeği ondan alıp onu dışarı atıyorlar anneannem sinir hastası oluyor, intihar ediyor, kurtuluyor ama sonrasında çok daha asabi bir insan oluyor. İş hayatına giriyor ve sonra dedemle tanışıp evleniyor annem Melek dünyaya geliyor. Yani uzun lafın kısası anneannemin hayatı gerçekten filmlere konu olacak türdendi. Öte yandan hepimizin hayatı bir filmdir ama biz özellikle Yeşilçam oyuncuları film gibi hayatlar yaşadık hepimiz, mesleğimizde daha iyisini yapabilmek için hep mücadele ettik.

HAYME HATUN'U BEN OYNAMAK İSTERDİM

Son zamanlarda izlediğiniz film ya da dizilerde 'Ah şu rolü keşke ben oynasaydım' dediğiniz oldu mu?

Çok beğendiğim bir rol olduğunda 'O karakterde ben olabilirmişim' diye düşünüyorum. Diriliş Ertuğrul'da damadımız Engin Altan Düzyatan'ın canlandırdığı Ertuğrul Gazi'nin annesi Hayme Hatun karakterini ben canlandırmak isterdim. Hülya Darcan çok başarılı bir iş çıkarmış, onu o kadar çok beğendim ki belki de o nedenle böyle düşündüm.

12 Aralık doğum gününüz, sizin için doğum günleri neyi ifade eder, her yeni yaşta o yıl için bir plan yapar ya da hayaller kurar mısınız?

Doğum günlerinde 'Hülya bir sene daha yaşlandı bundan sonra ne kadar daha kaldı' diye saydığım zamanlar, günün tadını çıkarmak önemli, ileriyi kendi adıma çok fazla düşünmüyorum.

Sosyal medyada insanlar birbirine çok kolay ulaşabiliyor, bu sizce iyi bir şey mi?

Sosyal medya aslında çok faydalı bilgiye kolay ulaşıyoruz. Ben pandemi döneminde bir çok müzeyi ve kütüphaneyi gezme şansı yakaladım. Ama bir de öteki yönü var ki insanlar çok kolay orada karşı tarafa düşüncesizce, sorumsuzca yorum yazabiliyor. Karşı tarafla empati kurmadan, bir insan olduğunu unutarak ona saygı duymadan istediği gibi hakaretler edebiliyor bu tarafı hoş değil. Bir çok insan bununla karşı karşıya kalıyor ve rahatsız olabiliyor ama böyle bir gerçeğimiz var artık maalesef.

FENOMENDEN OYUNCU OLMAZ

Sosyal medya fenomenleri de artık ekranda yer buluyor. Sizce fenomenden oyuncu olur mu?

Ünlü olur ama oyuncu olmak ayrı bir şey. Günümüzde ünlü olmak artık çok kolay sosyal medya sayesinde bir çok isimle tanışıyoruz ama oyuncu, aktör olmak ya da sinemada star olmak kolay değil. Onun daha başka beklentileri var. Fenomenden oyuncu olması söz konusu değil.

ŞENOL GÜNEŞ'E SÖYLENECEK SÖZ YOK

MİLLİ TAKIMA BU YENİLGİLER YAKIŞMADI

Milli takım geçen sezon bizi üzdü, eşiniz milli takımlar sorumlusu, onunla bu konuyu tartıştığınız oldu mu?

Eşim milli takımlar sorumlusuydu, Şenol Güneş de hocamızdı. Şenol Güneş kendini ispat etmiş, çok başarılı bir teknik direktör, söylenecek söz yok. Milli takım olarak ilk maçlarda, başlangıçta çok harika gidiyordu her şey, umulmadık başarılar aldık. Fakat sonra iki üç maç üst üste çok ağır yenilgiler yaşadık, çok çok üzüldük. Yakışmadı, olmadı keşke olmasaydı ama maalesef oldu.

Torununuz Aslışah Alkoçlar 29 gün önce anne oldu. Nasıl bir duygu üçüncü kez büyük anneanne olmak?

Aslışah ilk kez anneliği tattı, ailemiz genişliyor büyük bir mutluluk. Aslışah, normal doğum yapmak istedi, direndi ve başardı çok takdir ettim. Şimdi de lohusalık döneminde hassas bir zaman dilimi, ben de elimden geldiğince ona yardım ediyorum.

Aslışah oğluna Cem adını verdi, siz torunlarınızın isimleri konulurken müdahale ediyor musunuz? Neden Cem ismini tercih ettiler acaba?

Müdahale etmek değil de sorarlar her zaman fikrimi. Cem adını vermeyi düşündüklerini dile getirdiklerinde bu ismi çok beğendiğimi, uygun olacağını söyledim. Cem ismi, toplayan biraraya getiren manasında çok güzel bir isim. Tarih boyunca da bütün Cemler gözümün önüne geldi hepsi de başarılı insanlarmış. İsmin karakteri etkilediğine inanıyorum. Eskiden biz tüm yazı Kuşadası'nda geçirirdik. Orada ben Neslişah Sultanla tanışmış, ona hayran olmuştum. Sohbet ettikten sonra ona 'ilk torunuma sizin isminizi verebilir miyim' diye sordum. O da, "Tabiki ama biraz ağır olacak. Benim hayatımı şöyle bir düşünürseniz ağır olacaktır" dedi. Ben yine de o ismi koymak istediğimi söyledim. Aslışah doğduğunda da adını Aslı koyacaklardı, ben 'Gülşah, Neslişah, Aslışah' diye uygun olsun istedim. Şimdi Aslışah bazen bana takılıyor, 'Anneanne benim adım biraz uyduruk değil mi?' diyor, şakalaşıyoruz onunla bu konuda.

  • yeşilçam
  • yeşilçam oyuncusu
  • hülya koçyiğit
  • selim soydan
  • engin altan düzyatan
  • aslışah alkoçlar
  • şenol güneş
  • yasemin ilan
  • magazin haberleri
  • akşam yıldızı
Tüm Magazin haberleri için tıklayın