TRT'den 'Nostalji Kuşağı'

1970'li yıllar, Samsun'un ırak bir köyü.

TRT'den 'Nostalji Kuşağı'

BEDİR ACAR

Yaşmağıyla televizyon izleyen kadınlar hatırlıyorum.

İlk kez gördükleri ‘televizon’un ne olduğunu anlamaya çalışan, siyah beyaz camdaki ‘yabancıya’ bakıp ‘namahrem’ diye ‘yaşmak alan’ kadınlar…

Aysel Gürel’in ‘Ünzile’ şarkısındaki gibi kadınlar…

Korkar durur, gitmez/köyün en son çitine/inanır o sınırda dünyanın bittiğine…

Konu komşu gelinler, kaynanalar, halalar, ablalar akşamları bizim evde toplanıp, biraz utangaç ama çokça hayretle ekrana kilitlenirlerdi.

O televizyon gündüzleri kahveye iner, bu sefer erkekler tarafından izlenirdi.

Ekran karıncalanmaya başladığında çatıya çıkılır, sürekli bir anten ayarlama faaliyeti olurdu.

Bir de regülatör denen bir şey vardı, mütemadiyen sorun çıkaran…

Haftada bir gün, (yanılmıyorsam cumartesileri) Türk filminin oynayacağı saati iple çekerdik.

Tiryakisi olduğumuz diziler vardı sonra; Kaynalalar, Perihan Abla, Küçük Ağa, Kuruntu Ailesi, Uzaylı Zekiye, Dallas, Kara Şimşek, Aile Bağları, Beyaz Gölge, Kartallar Yüksek Uçar, Olacak O Kadar, Bizimkiler, Çalıkuşu, Kuruluş/Osmancık, Uğurlugiller ve daha niceleri…

Çocukluğum, siyah beyaz televizyondur benim.

***

31 Ocak 1968’de TRT’nin ilk televizyon yayını Ankara’da başladı.

1986 yılında TRT-2 yayın hayatına merhaba dedi.

Özel televizyonlar ortaya çıkana kadar (1990’lar) alanında tekti TRT.

Bugün ise dünyanın dört bir yanına ulaşan çok sayıda, tematik ve farklı dillerde yayın yapan kanalı var.

Türkiye’nin gözbebeği kurumlardan biri.

Yarım asırlık görsel ve işitsel belleğimiz, gözümüz, kulağımız.

Öyle kıymetli bir bellek ki sadece müzik kayıtlarında bile Türkiye’nin en büyük arşivi TRT’den başkası değil.

***

Salgın dolayısıyla eve kapandığımız şu süreçte anıları tazeleyen TRT, geçmişin bazı hazine sandıklarını yeniden ekranlara taşımaya başladı.

‘Ev Hayat Dolu’ sloganıyla nostaljik kuşaklar oluşturan TRT, yukarıda andığımız 70’lerin 80’lerin popüler dizilerinden, programlarından seçmeler yayınlıyor.

Uğurlugiller, Ferhunde Hanım ve Kızları, Kara Şimşek, Kuruluş/Osmancık, Perihan Abla gibi unutulmaz diziler yıllar sonra yeniden izleyiciyle buluşuyor.

Bugünün orta yaş izleyicisine TRT kanallarının yayın akışına bakmalarını salık veririm.

Muhakkak çocukluk ve ilk gençlik yıllarından bir hatırayla karşılaşacaklardır.

Şimdiki çocuklar da anne-babalarının vakti zamanında neleri sevip izlediklerini görecekler.

Bu nostaljik yayınlar, ‘kuşaklar buluşması’na katkı sağlar diye düşünüyorum.

VEFA NEYDİ?

Eski ve yeni şiirimizde vefasızlıktan şikayet eden çok mısra vardır.

Fuzuli, Mecnun’un ağzından ‘kimi kim bivefa dünyada gördüm, bivefa gördüm’ demiş.

(Vefasız dünyada kimi gördümse onun da ötekiler gibi vefasız olduğunu gördüm.)

Nisan sayısında ‘vefa’ özel sayısı hazırlayan Muhit dergisinde çok sayıda kalem erbabı, vefa ekseninde yazılar kaleme almış.

Bu isimlerden biri olan Hüsrev Hatemi Divan ve halk şiirimizden yola çıkıp, Türk müziğinde vefasızlıktan bahseden bestelere uzanıyor yazısında.

Necip Tosun da edebiyat ve düşünce dünyamızda vefa denilince akla gelen üç ismin (Mehmet Akif Ersoy, Nurettin Topçu ve Sezai Karakoç) vefa hakkındaki görüşlerini ve uğradıkları vefasızlıkları hatırlatıyor.

Uzun zamandır kelimelerin kökeni (etimolojisi) üzerine düşünen/yazan Asım Gültekin, kelimelere de vefalı olunması gerektiğine işaret ediyor: Onlar bize Rabbimizden emanet. Kelimeler bize tastamam yetmeli, biz de kelimelerimizdeki derinliğe yetmesini, yetişmesini bilmeliyiz.

İnsanın kalbine seslenen vefa dosyasındaki diğer isimlerden de tadımlık birer cümle:

Sibel Eraslan: Vefa bir davadır. Sağlam iradeli inanç anlamındadır. Bu bağlamda vefanın en güzel temsilcileri şehitlerimizdir. Onlar verdikleri söze öylesine sıdkıyyetle bağlıdırlar ki, canlarını, büyük bir feragatle bir gül bahçesine geçercesine bu davaya adayacak kadar…

Erol Göka: Vefa, dostun sinesindeki yuvamız.

Leylâ İpekçi: Bir dosta, bir ülküye, değere, bir memlekete, vatana, sevdiklerine vefa göstermek kişinin kendiliğinden, hesapsızca yaptığı bir eylemdir.

Mehmet Dinç: Vefa hatırdır.

Ali Emre: Vefalı insan kendi varlığını başkalarının yokluğu üzerine kurmaz.

Mehmet Aycı: Vefakârlık her türlü kırımdan, kıyımdan, yoksulluktan, yoksunluktan, bin türlü dünya tuzağından çıkarak bugünlere gelen milletimizin en büyük hasletlerinden biridir.

Osman Toprak: Erdemli ve fazilet sahibi bir kişi olabilmek vefalı olmaktan geçer.

Zeki Bulduk: İnsanım ve vefanın ancak yüreğinin sesini duyan insanların harcı olduğunu öğrendim.

İbrahim Tenekeci: Vefa, evvela sözüne sadık olmaktır.

Tüm Güneş haberleri için tıklayın