Osmanlı askeri bıraktı! "Emanettir açılmaz dedi" Tam 103 sene sonra...
Birinci Dünya Savaşı sırasında Filistin'de görev yapan bir Osmanlı askerinin bez parçasına sararak bıraktığı içi para dolu emanet, Nabluslu köklü esnaf ailesi tarafından bir asırdan uzun süredir büyük bir sadakat ve özenle korunuyor.
Savaş sırasında Filistin'den başka bir cepheye sevk edilen Osmanlı askeri, birikmiş tüm parasını bir parça beze sararak Nablus şehrindeki Rüşdü Efendi isimli esnafa emanet etmiş.
Osmanlı askerinin "dönebilirsek alırım" diye bıraktığı parayı teslim alan Rüşdü Efendi de, onun torunları da emanete bugüne kadar gözleri gibi bakmış. Hatta o kadar ki, "emanettir açılmaz" deyip paranın miktarını bile şimdiye kadar hiç saymamışlar.
Parayı bırakan Osmanlı askeri Filistin'e bir daha hiç dönememiş, ancak emaneti emin ellerde bıraktığı gibi duruyor.
Nabluslu esnaf ailenin yıllardır büyük bir özenle sakladığı emanetin hikâyesini ilk kez AA muhabirleri ortaya çıkardı.
BUGÜNÜN PARASIYLA 140 BİN TL
Filistin'in en kadim şehirlerinden olan ve "Şam'ın kız kardeşi" olarak da bilinen Nablus'taki aile dükkânını işleten Rüşdü Efendi'nin yeğeni Ragıp Hilmi el-Alul, AA muhabirinin ısrarı üzerine parayı saymayı kabul etti.
Üzerindeki yazılardan Sultan Mehmed Reşad döneminde basıldığı anlaşılan paralar, 10 adet yarımşar liralık, 117 adet birer liralık ve 5 adet de beşer liralık banknotlardan oluşuyor.
Osmanlı askerinin Rüşdü Efendi'ye bıraktığı 152 Osmanlı Lirası bugünün parasıyla yaklaşık 140 bin TL'ye tekabül ediyor.
Paraların ön yüzünde dönemin Maliye Nâzır Vekîlinin imzası ile birlikte şu ifadeler yer alıyor:
"Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye 18 Teşrîn-i evvel 1331 tarihli kanun mucebince karşılığı tamamiyle tevdî' edilmiş beş Osmanlı liralık varaka-i nakdiyye bedeli Dersaâdet'de tesviye olunacakdır."
Sultan Reşad döneminde çıkarılan Ekim 1915 tarihli kanun gereğince basıldığı anlaşılan paraların arka yüzünde yer alan ifadeler ise şöyle:
"İşbu varaka-i nakdiyyenin karşılığı Düyûn-ı Umûmiyye-i Osmâniyye idaresine tevdî' edilmiş olup sulhün akdinden bir sene sonra İstanbul'da hîn-i ibrazında Osmanlı lirası olarak mezkûr karşılığın hâmiline te'diyesine tahsisini idare-i muşârun-ileyhâ ta'ahhüd eyler. Düyûn-ı Umûmiyye-i Osmâniyye meclis-i idaresi nâmına Reis (imza)."
Üstü kısmında Sultan Reşad'ın tuğrası bulunan paraların sol altında da banknotu basan "Giesecke & Devrient" matbaasının ismi yazıyor.
Nabluslu esnaf Alul, amcasından devraldığı emanet paraların fotoğraf ve görüntülerini çekmemizin ardından emaneti dükkândaki çelik kasaya koymak üzere yeniden beze sararak kaldırdı.
Nablus'ta 1947'de doğan Alul, şehrin en köklü ve meşhur tüccar ailesinden geliyor.
BIRAKAN ASKERİN ADI BİLİNMİYOR
Osmanlı askerinin bıraktığı emaneti anlatırken duygulanan Alul, "Nablus’ta o zaman görev yapan Türk askerlerinden bir asker, Birinci Dünya Savaşı zamanında bu paraları getirip amcam Rüşdü Efendi'ye teslim ediyor. 'Bunu sana emanet olarak bırakıyorum, savaştan dönünce gelip senden alacağım' demiş ve gitmiş." dedi.
O gün bugündür bu emanetin kendilerinde durduğunu belirten Alul, emanetin bırakıldığı yılın tahminen 1915 olduğunu belirtiyor.
Parayı bırakan Türk askeri hakkında ismi dahil hiçbir şey bilmediklerini söyleyen Alul, "Acaba savaşta mı öldü, yoksa savaştan sağ kurtuldu da sonra mı vefat etti? Kim bilir... Adını da bilmiyoruz. Çünkü amcam adını unutmuş. Bu kadar yüklü bir parayı bıraktığına göre iyi bir dostlukları olmalı. Emaneti hâlâ bizde olduğu gibi duruyor." ifadelerini kullandı.
Filistinli Alul, emanetin hikâyesini ne zaman anlatmaya karar verdiklerini de şöyle nakletti:
"Emanete sadakatiyle bilinen ailemiz, neredeyse Nablus'un kasası gibidir. Herkes gibi bu Türk askeri de getirip paralarını aile büyüklerimize teslim etmiştir. Bu emanet bizim kasamızda durdu. Ta ki bir gün Kudüs Türk Başkonsolosluğundan bizi ziyarete gelen resmi bir Türk heyetini misafir edene kadar. Biz de onlara yanımızdaki bu efsanevi emaneti açmaya karar verdik. Biz emanet olarak bırakılan bu paranın meblağını da bilmiyorduk. İşte ilk defa sizin talebiniz üzerine parayı saydık. Bu hikâyeyi basında ilk kez Anadolu Ajansı'na anlatmış oluyoruz."
Paranın sarılı olduğu beze bile dokunmadıklarını ifade eden Alul, "İşte sizin de gördüğünüz gibi bu bezi olduğu gibi bağlıyoruz ve şimdi olması gereken yerine geri dönecektir." dedikten sonra parayı yeniden çıkardığı aile kasasına kaldırdı.
EMANET OLARAK KALMAYA DEVAM EDECEK
Osmanlı askerinin emanetinin bir asrı aşkın süredir olduğu gibi muhafaza edilmesinin kendileri bizim için bir gurur kaynağı olduğunu belirten 71 yaşındaki Alul, "İnsanlar getirir emanetlerini bırakır, bir- iki ay sonra gelir alırlar emanetlerini. Ancak yüz yılı aşan bir emanetin olması mutlaka özel bir anlam ifade ediyor. Sahibi gelip almadı ve sanmıyoruz ki gelip alacaktır da. Ancak emanet olarak kalmaya devam edecektir." dedi.
EMANETE TOZ KONMASI DAHİ HARAMDIR
Amcası Rüşdü Efendi'nin paraların sarılı olduğu bezi ailenin kasasına koyduğunu ve orada muhafaza ettiğini söyleyen Alul, hikâyenin geri kalanını şöyle anlattı:
"Ben de ilk defa 1970'lerde bu emanet ile karşılaştım. Üniversiteden mezun olduktan sonra ailemizin bu dükkânına gelip çalışmaya başladığımda bir gün kasayı açarken karşılaştım. Ne olduğunu sorduğumda bana büyüklerimiz hikâyesini anlattılar. Savaş bitti ve bu paranın sahibi dönmedi diye bir gün olsun onu değerlendirelim düşüncesine kapılmadık. İşte içinde verildiği bezi dahi hâlâ aynı duruyor. Kesinlikle değiştirilmesi, tebdil edilmesi fikri olmamıştır ailemiz içinde. O gün ayrı bir değeri vardı, bugün ayrı bir değeri. Sanırım bugün tarihi eser olması açısından değeri vardır, çünkü antik, tarihi bir şey. O gün ise kendine ait değeri vardı. Ancak her halükârda değiştirilmesi ve kullanılması fikri olmamıştır. Çünkü bu emanettir. Bizim için emanet çok değerlidir. Öyle ki üzerine toz konması dahi bizim için haram sayılır. Emanet olduğu gibi sahibine geri verilmek üzere bekler. Hikâye böyle işte."
Alul, "Yani bir Türk askerinin bu emaneti amcama teslim etmiş olması durumu doğrusu bizim, Nablus halkının Türkiye'ye olan bağlılığını gösteriyor. Ve herhalde bu Türk askerinin amcamla, ailemizle bir dostluğu vardı. Getirip emanetini bırakıyor ve savaşa gidiyor." diye konuştu.
EMANET VERİLDİĞİ GİBİ SAHİBİNİ BEKLİYOR
Bu emanetin ailesinden birine teslim edilmiş olmasının kendilerine duyulan güvenle alakalı olduğunu belirten Alul, "Yakın zamana kadar bile insanlar emanetlerini getirip bize teslim etmişlerdir. Ne zaman ki bankalar açılmaya başladı, insanlar gelip emanetlerini bizden alarak bankalara koydular. Durum böyle, herkes bilir. Bölge halkı getirip emanetlerini güvenle bize teslim edebiliyordu. Bu bizde kalan tek emanet, nasıl verildiyse aynı şekilde sahibini bekliyor." dedi.
Alul, emanetin kime teslim edilebileceği noktasında ise şunları söyledi:
"Bu emanetin sahibinin bugün Türkiye’de çocukları veya torunları varsa ve eğer emanet sahibi bu çocuklarına bir şekilde bir belge bırakmışsa o zaman bakılır ve duruma göre teslim edilebilir. Bugüne kadar beklemiş bir emanet için bir ferdin çıkması bence artık yeterli değil, bir belge lazım."
Bu paraları Türkiye'de bir müzeye teslim etmeyi düşünüp düşünmeyeceği yönündeki soruya karşılık Alul, bunu aile meclisinde değerlendirerek ortak bir karar almaları gerektiğini dile getirdi.
ALUL AİLESİ EMİNLİĞİYLE BİLİNİYOR
Filistinli Alul, Nablus'un ticari ve sosyal hayatından önemli bir yere sahip olan ailesini şöyle anlattı:
"Aile geçmişimiz çok köklü olup, Nablus'un bilinen ailelerindendir. Ticaret ve üretim yapan, sabun fabrikaları, tahin fabrikaları ve değirmenleri olan bir ailedir. Ailemiz, Nablus’un bütün büyük şirketlerine bir şekilde ortaklık etmiş, ticaret erbabı bir ailedir. Nablus’un sosyal ve ekonomik gelişimine katkıda bulunmuş bir ailedir Alul ailesi. Hayır kurumları sahibi, insanların hayatlarına dokunan bir ailedir. Emanete sahip çıkmak, emaneti korumak da ailemizin önemli bir özelliğidir ve bizim için çok değerli olan bu boyutu kendi gelecek nesillerimize de aktarmaya devam ediyoruz. Bu emanet demir bir kasada ve demir kasa da gizli bir yerdedir. İsrail askerleri birçok defa bizim ofislerimize baskın düzenledi ancak şu ana kadar kasalarımıza dokunmadılar."
Alul, bugün hâlâ dünyanın dört bir yanına yayılmış aile üyelerinin gelerek bu emaneti görmek, hikâyesini dinlemek istediklerini belirtti.