1907'de Massachusetts'li bir doktor, özel bir ölüm döşeği tasarladı. Sonra da insan vücudunun ölüm anında 21 gram kaybettiğini rapor etti. Bu nedenle rûhun 21 gram tuttuğu varsayılıyor.
19'uncu yüzyılda Mısır'da demiryolu inşaatı yapan şirket, mumyaları lokomotiflere yakıt olarak kullandı. Böyle büyük tasarruf yaptılar.
ABD'de gömülen cesetler, toprağa her yıl ortalama 3 milyon litre sıvı bırakıyor.
ABD'nin New York kentinde cinayet kurbanından çok intihar eden insan var.
ABD'de insanların 80'i hastanede ölüyor.
Bir İsveç şirketi, cesetleri çeşitli kimyasal maddelerle donduruyor. Ceset, bir tüpün içinde 6 - 12 ay arasında ayrışıyor ve tamamen yok oluyor. Böylece çevreye zarar verilmediğini iddia eden şirket, buna "ekolojik defin" diyor.
Bütün ölümlerin temelinde oksijen eksikliği yatar.
Embriyonik gelişim döneminde organların oluşumunda bazı hücreler intihar ediyor. Eğer bazı hücreler ölmeseydi, ördekler gibi taraklı ayaklarla doğardık.
Hindistan'daki Zerdüştler, cesetleri akbabaların yemesi için açık alana atıyor.
İlk ölüleri toprağa gömme işlemi, İspanya'nın Atapuerca bölgesinde 350.000 yıl öncesine kadar dayanıyor. (Dini kaynaklarda ise Kain (Kabil)'in Habil'i öldürdükten sonra karganın yaptığı gibi cesedini toprağa gömmesiyle başlamıştır.)
İngiliz filozof Francis Bacon, tavuğu dondurmak istedi. Tavuğun içini karla dolduran Bacon, soğuktan hastalığa yakalandı. 1926 yılında da zatürreeden hayatını kaybetti.
İngiltere Kraliçesi Victoria'nın kocası Prens Albert, bornozu ve elinin alçısıyla gömülmek için ısrar etmişti.
İnsanlığın başlangıçından beri 100.000.000.000 insanın öldüğü sanılıyor.
Madagaskar'da aileler akrabalarının kemiklerini çıkarıp törenle köyün etrafında dolaştırıyor. Daha sonra da kemikler yeni bir kefene koyulup yeniden gömülüyor. Eski kefen, yeni evlenene veriliyor veya çocuğu olmayanların yataklarına seriliyor.
Ölümün ilk üç gününde enzimler, yemeğe başladığınız gibi sindirilmeye devam ediyor. Parçalanan hücreler, bağırsaklarda yaşayan bakterilerin yemeği oluyor.