Doğal güzellikleriyle öne çıkan 3 bin rakımlı Munzur, Yılan, Buyer, Hel ve Sülbüs dağları arasında kurulu Tunceli'de, tarım ve hayvancılık faaliyetleri en önemli gelir kaynakları arasında yer alıyor.
Kentte sayıları 500 ila 1000 arasında değişen çok sayıda koyun sürüsüne bakan göçerler de yılın her döneminde sahip oldukları sürülerin temel ihtiyaçlarını karşılamak için kar kış, yağmur çamur demeden büyük çaba harcıyor.
Her koşulda koyunlarıyla ilgilenen göçer aileler, ilkbahar ve yaz aylarında yüksek rakımlı yaylalara çıkarken, sonbahar ve kış mevsimini de havanın daha sıcak ve kar yağışının az olduğu Pertek ve Çemişgezek ilçelerinde geçirmeyi tercih ediyor.
Bu ilçelerde belli bir ücret karşılığında kiraladıkları alanlarda taş, ağaç, branda ya da çadırdan yaptıkları kışlaklarda konaklayan göçerlerin yüzü, umutla bekledikleri kuzu doğumlarının ocak-şubat döneminde gerçekleşmesiyle gülüyor.
Yörede "baharın habercisi" olarak adlandırılan ve sevimli halleriyle ilgi odağı olan kuzular, birkaç haftalık oldukları için şimdilerde annelerinden ayrı bir ortamdaki ağıllarda tutularak hem ot yeme hem de su içme alışkanlığını öğrenmeleri sağlanıyor.
Kuzuların sütle beslenip gelişimlerinin daha hızlı olması için sabah ve akşam saatlerinde ağıllardan çıkarılıp anneleriyle buluşturulma anı ise renkli görüntüler oluşturuyor.
Kuzular yüzlerce koyun arasında annesini buluyor
Konuldukları ağıl kapısının açılmasıyla koşarak sürünün arasında karışan kuzular, koku ve ses sayesinde yüzlerce koyun arasında annelerini bulup süt emiyor.
Göçerler, sürüde annesi olmayan ya da annesinin sahiplenmediği kuzuları da sütü bol koyunlara emzirtiyor ya da biberonla besliyor.
Anneleriyle bir süre zaman geçiren ve emdikleri sütle karınlarını doyuran kuzular, daha sonra sahiplerince koyunların arasından alınıp "koz" adı verilen alana konuluyor.
Buradaki yemliklerin içerisine doldurulan yonca, saman ve arpa ile beslenen kuzular, yaz mevsiminin gelmesiyle çobanlar tarafından verimli otlaklara sahip yaylalarda otlatılacak.
Sonbaharın gelmesiyle yayladan dönen kuzuların arasından dişiler damızlık olarak sürüye katılacak, erkekler ise çevre il ve ilçelerdeki tüccarlara satılacak.
"Her bir koyun ve kuzuyla ayrı ilgileniyoruz"
Göçerlerden Günay Acim, AA muhabirine, koyun yetiştiriciliğinin dededen kalma bir meslek olduğunu söyledi.
Pertek ilçesinin Çakırbahçe köyünde hayvancılıkla uğraştığını dile getiren Acim, yılın her döneminde hayvanlarının bakım ve beslenme ihtiyaçlarını gidermek zorunda olduğunu belirtti.
Koyun yetiştiriciliğinin zor ve keyifli yanları olduğunu anlatan Acim, "Bu meslek işi bilene çok basit, bilmeyene ise çok zor olur. Bizlerin tatil gibi bir lüksü yoktur, yılın 12 ayında hayvanlarla uğraşırız. Kış sürecinde işlerimiz biraz daha çoktur. Her bir koyun ve kuzuyla ayrı ilgileniyoruz." dedi.
Acim, her yıl ocak ve şubat ayı aralığında başlayan koyunlarının kuzulama sürecinin sona erdiğini ve doğumda zorlanan koyunlara bir veteriner gibi yardımcı olduğunu dile getirdi.
"Koyun ve kuzuların arasındaki bu bağ bizi de çok etkiliyor"
Kuzuların birkaç haftalık olduktan sonra annelerinin yanından alınıp farklı bir bölmeye konulduğunu ifade eden Acim, şöyle konuştu:
"Kuzuları ilk etapta doğum öncelikleri ve büyüklüklerine göre sınıflara ayırıyor. İlk doğan kuzular bir bölmede, son doğan kuzular bir bölmede kalıyor. Zaman geçtikçe de tüm kuzuları aynı bölmede bir araya getiriyoruz. Kuzuların bu alanda yemlemesini yapıyoruz. Kuzular bu sayede hem ot yemeyi hem de su içmeyi öğreniyor."
Kuzuları anneleriyle buluşturarak sütle beslenmelerini sağladıklarını belirten Acim, "Buluşma anında koyunlar kendi kuzusunu hem sesinden hem de kokusundan tanıyor. Bizler de bazen annesini bulamayan kuzuya ya da yavrusunu bulamayan koyuna yardımcı oluyoruz. Koyun ve kuzuların arasındaki bu bağ bizi de çok etkiliyor." ifadelerini kullandı.