Hep yemeklerde kullandığımız soğanı başka şeyler için de kullanabileceğinizi biliyor muydunuz? Bakın ayak içine bir soğan koymak sağlığınızla ilgili hangi problemlere çözüm oluyor?
Tıp bilimine göre ayağımızda tüm vücudumuzla temas halinde olan 7 binden fazla sinir bulunuyor. Bu yüzden çorabınız içine bir soğan dilimi koymak sağlığınız için harikalar yaratabilir.Tıp bilimine göre ayağımızda tüm vücudumuzla temas halinde olan 7 binden fazla sinir bulunuyor. Bu yüzden çorabınız içine bir soğan dilimi koymak sağlığınız için harikalar yaratabilir.
Soğanı çorabınıza yerleştirdikten sonra, tüm vücudunuzu temizler. Vücudunuzdaki bakterileri ve mikropları emer ve ayaklarınızdaki cilt çok ince olduğundan, iyi bakteri ve kimyasallar kanınızda daha hızlı emilir. Bu şekilde, soğan kanınızı da temizler. Ve tüm bunları siz uyurken yapar.
Kış aylarının gelmesiyle zaman zaman soğuk, zaman zaman da sıcak havanın etkisi altında kalıyor, değişen hava sıcaklıkları nezle, halsizlik gibi durumların yaşanmasına neden olabiliyor. İşte bu noktada da soğan imdadınıza yetişiyor. Yatmadan önce çorabınıza bir soğan koyun ve soğuk algınlığından daha çabuk kurtulun.
Soğanlar, şaşırtıcı derecede iyileştirici özellikleri nedeniyle daha kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olur. Soğanın ayrıca mesane enfeksiyonları, kulak ağrıları ve diş ağrıları için de yardımcı olduğu söyleniyor. Bununla birlikte doğal bir antibiyotik olduğu için, aynı zamanda doğal bir antibakteriyeldir de! Ayağınızın altında kokuya sebep olan bakterileri ve mantar mikroplarını giderir, ayak kokusunu ortadan kaldırır.
YATAĞINIZIN ALTINA KOYARSANIZ...
Geceleri yatağın altına koyup beklettiğiniz soğanın sağlık açısından bakın ne faydası varmış...
Soğan, kolesterolü düşürmek, kan pıhtılaşmasını önlemek, astım, kronik bronşit, saman nezlesi, diyabet ve çeşitli enfeksiyonlarla mücadele etmek için güçlü bir antioksidan kaynağıdır. Aynı zamanda soğan çeşitli kanser türlerinin engellenmesine de yardımcı olur.
GEÇMEYEN ÖKSÜRÜĞE KARŞI SOĞAN
Yapılan araştırmalar soğanda bulunan güçlü antioksidan ve kükürt miktarının öksürüğe iyi geldiğini ortaya çıkarmıştır. Gün geçtikçe soğuk algınlığına daha çabuk yakalanır hale geldik. Öksürük de soğuk algınlığının olmazsa olmazı.
Soğanın öksürüğe iyi gelmesi için yapmanız gerekenler şu şekildedir;
1- Yarım soğanı kâsenin içine koyun.
2- Üstüne kaynar su dökün. Ardından kâseyi yemek masasının üstüne veya yatağınızın altına koyun.
3- Ertesi gün odanız soğan kokabilir ancak değdiği söyleniyor. Bu uygulamayı yapanlar ertesi gün öksürükten eser kalmadığını belirtiyorlar.
SOĞAN VE SARIMSAĞI BİR ARADA TÜKETMEYİN
Yiyecekleri bir araya getirirken önceliğimiz her zaman damak zevki oluyor. Birlikte yemekten hoşlandığımız şeyleri bazen çocukluktan gelen alışkanlıklarımız, bazen de içinde bulunduğumuz toplumun kültürü belirliyor. Fasulye ve pirinç dünyanın birçok yerinde bir arada tüketilebilen bir ikiliyken, bazı ikililer sadece o topluma özgü olabiliyor. Bu düzenlemeyi sadece lezzete bakarak yapmak doğru mu peki?
Ayurveda'ya göre hayır. Ayurveda geçmişi çok eski zamanlara dayanan bir bütünsel sağlık pratiği. Ayurveda anlayışında yiyecekler tatlarına, ısıtma ya da soğutma enerjilerine ve sindirim sonrası etkilerine göre sınıflandırılıyor. Bu sınıflandırma üzerinden bazı yiyeceklerin bir arada tüketilmesinin insanın ruh ve beden sağlığına zararlı olduğu öngörülüyor.
Peki o yiyecekler ne? İşte vazgeçilmez olan ama asla yan yana gelmemesi gereken o besinler.
Domates ve salatalık zararlı ikililer arasında ilk sıralarda yer alıyor. Özellikle yaz aylarında salatalarımızın vazgeçilmezlerinden olan domates ve salatalık bir arada tüketildiklerinde negatif etki yapıyor. Portakaldan bile fazla C vitaminine sahip olan domateslerin yanına salatalıktaki özel bir enzim eklendiğinde hem C vitamini emilimi azalıyor hem de sindirim sistemi üzerinde baskı oluşuyor.
Domatesin genel olarak birçok şeyle bir araya getirilmesi zararlı. Örneğin domatesle peynir ya da ekmek ya da simit gibi hamur işleri de yememek gerekiyor. Çünkü domatesin içinde bulunan asitler nişastanın enzimlerini zayıflatırken peynirin içindeki sütün de kesilmesine neden oluyor.
Sütlü çay özellikle İngilizler için çok yaygın bir tüketim biçimi. Ancak bu birlikte tüketmenin doğru olduğu anlamına gelmiyor. Çay tansiyon ve kalp damar sağlığı üzerinde olumlu etkileri olan maddeler içeriyor. Ancak sütün içinde bulunan kazein isimli protein çayla birlikte tüketildiğinde bu olumlu etkileri engelleyerek çayın faydasını ortadan kaldırıyor.
Karpuz sıcak yaz günlerinde hepimizin favorisi ancak karpuzu ve kardeşi kavunu yanında hiçbir şey olmadan tüketmemiz gerekiyor. Özellikle peynir gibi süt ürünleriyle karpuz kesinlikle tüketilmemeli. Çünkü süt ürünlerinin sindirimi karpuza göre çok daha uzun. Karpuzun sindirimi sırasında salgılanan mide asitleri sütün kesilmesine neden oluyor. Karpuz diğer birçok şeye göre çok hızlı sindirildiğinden tek başına tüketilmeli.
Et ve yumurta gibi kuvvetli proteinler kesinlikle bir arada tüketilmemeli. Oldukça yüksek bir protein içeriğine sahip bu ikiliyi bir arada yemek günlük protein ihtiyacımızın bile ötesine geçmek anlamına geliyor. O nedenle yumurtanızı sebzeyle birlikte tüketip eti bir başka öğün yemeniz tavsiye ediliyor. Aynı öğünde yiyecekseniz de önce hafif protein olan yumurtayı en az 10 dakika sonra ise eti tüketmelisiniz.
Et ve peynir de benzer ilişkiye sahip. O nedenle kahvaltıda sucuk ve peyniri bir arada tüketmek, güzel pişmiş bir cheeseburger'i mideye indirmek ya da nefis bir kaşarlı köfteyle akşam yemeğini şenlendirmek iyi bir fikir değil. Bu mantıkla etin yanında yoğurt tüketilmesi de yanlış uygulamalardan. Süt ürünlerinin genel olarak diğer proteinlerle karışmaması gerekiyor.
Yoğurt ve meyve de son yıllarda birçoğumuzun sıklıkla tükettiği ve sağlıklı bildiği kombinasyonlardan. Fakat süt ürünlerini midemiz diğer gıdalara kıyasla çok daha yavaş sindiriyor. Özellikle meyvelerde bulunan asitler süt ürünlerinin sindirimine ket vurabiliyor. Aslına bakılırsa yoğurdu genel olarak sirke, limon gibi asitli gıdalarla birlikte tüketmemeliyiz.
Benzer bir meyve-süt ürünü kombinasyonu da muzlu süt. Ayurveda'ya göre muz ve süt en uyumsuz ikililerin başında geliyor. Çünkü ısıtma ve soğutma enerjisi söz konusu olduğunda muz ve süt iki ayrı uçta yer alıyor. Uzmanlar muzlu sütün bağırsak florasını bozabileceğini ve alerjileri tetikleyebileceğini ifade ediyor. Aynı şeyi meyveli sütlü kahvaltı gevrekleri ve müsliler için de söyleyebiliriz.
Aslına bakılırsa meyvelerin genel olarak başka şeylerle birlikte tüketilmesi uygun bulunmuyor. Çünkü normalde sindirim sisteminden kolayca geçebilen meyveler diğer yiyeceklerle birlikte tüketildiğinde içeride sıkışıp kalıyor ve fermentasyona uğruyor. Bu nedenle salatalara çiğ meyve eklemek ve yemeğin hemen üzerine meyve yemek çok da önerilmiyor.
Ekmek ve peynir ikilisinin de bu listede yer alması birçoğumuzu çok üzecek ancak protein ve nişastanın sindirim sürelerinin çok farklı olması nedeniyle bu ikiliyi bir arada tüketmek hiç iyi bir fikir değil. Beraber tüketildiklerinde midenizin önce hangisini sindirsem diye karar vermesi gerekiyor. Nişasta çoğunlukla sona kaldığından midede fermantasyona uğruyor. Bunun da gıda zehirlenmesine varabilen sonuçları olduğu iddia ediliyor.
Aynı mantıkla, kıymalı makarna, peynirli makarna ya da yoğurtlu makarna gibi hepimizin bayıldığı o lezzetler de zararlı kombinasyonlar arasındaki yerini alıyor. Hele lazanya gibi makarna, domates sosu, kıyma ve peyniri bir arada bulunduran yemekler tüketince vücudumuz karbonhidrat, protein, süt ürünü ve asitleri sindirebilmek için kapasitesinin üzerinde çalışıyor.
Bunu genel olarak tüm karbonhidratlar ve hayvansal proteinler için söylemek mümkün. Tavukla pilav, etle patates gibi kombinasyonların bir arada tüketilmesi şişkinliğe ve gaza yol açıyor.
Uzun süre hayvansal protein + karbonhidrat şeklinde beslendiyseniz vücudunuzda bir bağışıklık gelişmiş olabilir ancak yine de bitkisel protein + karbonhidratı tercih etmeniz öneriliyor.
Sarımsak ve soğanı aynı anda kavurursanız size hiçbir katkı sağlamayacaktır. Bu nedenle soğanı kavurduktan sonra sarımsağı ekleyin ya da en son yemeğinizin üzerine rendeleyin.
BONUS: Yemeklerinize çiğ ekleyin
Sarımsağı sade bir şekilde yiyemiyorsanız, yemeklerinizde çiğ kullanmayı ihmal etmeyin. Sarımsak uzun süre ısıya maruz kaldığında içindeki bütün besin değerleri kaybolur.
Fındık, fıstık, ceviz gibi yemişleri zeytinyağı ile birlikte tüketmek de bir hata. Zeytinyağındaki yağ asitleri ile yemişlerdeki proteinler bir araya geldiklerinde sindirim sürecine sekte vuruyor. Yağ asitleri yemişlerin içindeki proteinlerin sindirilmesine engel oluyor.
Yemeğin yanında su ya da meyve suyu gibi bir sıvı tüketmek de en sakıncalı ikililerden çünkü su mide asitlerini seyreltip protein, karbonhidrat ve yağların yıkımını güçleştiriyor. Suyu yemeğin 10 dakika öncesinde içmeniz tavsiye ediliyor. Böylece hem daha az yiyor hem de sindirim enzimlerinizin çalışmasının önündeki engeli kaldırmış oluyorsunuz.
Daha genel bir biçimde formüle etmek gerekirse bir araya getirilmemesi gereken eşleşmeler şöyle:
Baklagiller – Meyveler, peynir, yumurta, balık, süt, et, yoğurt.
Yumurta – Meyveler, özellikle de kavun, baklagiller, peynir, balık, süt, et, yoğurt.
Meyveler – Pişmiş hurma ve süt gibi bazı istisnalar hariç hiçbir şey.
Tahıllar – Meyveler ve tapyoka.
Sıcak içecekler – Mango, peynir, balık, et, nişasta, yoğurt.
Limon – Salatalık, süt, domates, yoğurt.
Kavun, karpuz – Her şey, özellikle de süt ürünler, yumurta, kızarmış yiyecekler, tahıllar, nişastalar. Bu meyveler kesinlikle tek başlarına tüketilmeli.
Süt – Muz, kiraz ve vişne, kavun ve karpuz, ekşi meyveler, mayalı ekmekler, balık, et, yoğurt.
Turp çeşitleri – Muz, kuru üzüm, süt.
Patates ve domates gibi patlıcangiller ailesine mensup ürünler – Kavun, salatalık, süt ürünleri.
Tapyoka – Meyveler özellikle muz ve mango, baklagiller, kuru üzüm.
Yoğurt – Meyveler, peynir, yumurta, balık, sıcak içecekler, et, süt, patlıcangiller.
Pişmiş bal – Hiçbir şekilde asla tüketilmemeli, zehir olarak görülüyor.