DOMATES
Domatesin ilaçlı olup olmadığını anlamak aslında çok basit. Ancak şunu özellikle vurgulamak gerekir: Mevsimsel bir sebze olan domatesi yaz aylarında tüketmek en doğrusudur.
Çünkü kışın tüketilen domatesler sağlığınız açısından tehlikeli olabilir.
Eğer domatesin kabuğunun çok yapay göründüğünü düşünüyor ve çıplak gözle beyaz çizgilerin farkına varabiliyorsanız bu gıda nitrik asit içeriyor olabilir.
PATATES
Sofralarımızdan eksik etmediğimiz patates de bu listede yer alıyor.
Peki, patates seçerken kimyasal işleme maruz kalıp kalmadığını anlamanın yolu ne?
Patateste küçük yumruların çok fazla olması ve içerisinde kararmalar meydana gelmesi, çok fazla ilaca maruz kaldığına işaret ediyor olabilir.
BAL KABAĞI
En lezzetli kış yiyeceklerinden biridir bal kabağı. Ancak tadıyla damakları şenlendiren bal kabağı da kimyasal işleme maruz kalan yiyecekler arasındadır.
Bal kabağının dışı pürüzsüz ise ilaca maruz kalmadığı söylenir. Bu doğru değildir.
Tam tersine eğer life benzer yamuk çizgileri ya da kara benekleri varsa bal kabağı ilaca maruz kalmış olabilir.
SALATALIK
Salatalıkta domates gibi yaz mevsiminde tüketilmesi gereken besinler arasındadır.
İşte içerdiği su ve posa sayesinde sağlık yönünden çok faydalı olan salatalığı yerken dikkat etmeniz gereken bir detay!
Mevsiminde tüketilmeyen ve içerisinde çekirdek bulunmayan yumuşak salatalıklar sağlık açısından risk oluşturabilir.
BİBER
Biberin de yanlış müdahalelere maruz kalıp kalmadığını anlamak için önce boyutuna bakmak gerekir.
Bu biberler genellikle olması gerektiğinden büyüktür. Ayrıca etli kısımları da beyaz renkli ve serttir.
PATLICAN
Aşırı ve yanlış şekilde uygulanan kimyasala maruz kalan patlıcanların şekli bozuktur. Genelde birbirlerine yapışık şekilde yer alırlar.
Aynı zamanda bu patlıcanların etli kısımları da süngerimsi bir yapıdadır ve koftur.
KARPUZ
Yazın içimizi serinleten ve adeta vitamin deposu olan karpuzu alırken de dikkatli olmakta fayda var.
Usulünce uygulanmayan kimyasal işleme maruz kalmış karpuzların çekirdek evleri boştur. Yendiği zaman aşırı nişasta kokusu verir.
YİYECEKLERE HORMON VERİLİYOR MU? BUNUN SAĞLIĞA ETKİSİ VAR MI?
Hormon kalıntılarının insan sağlığı açısından bilinen zararları; baş ağrısı, yorgunluk, uykusuzluk, alerjik deri reaksiyonları, egzama, kadınlarda düzensizadet görme, obezite, buluğ çağa girmede gecikme, tümoral oluşumlar, depresyon, kalp-damar rahatsızlıkları olarak öne çıkıyor.
Hemen hemen tüm sebze ve meyvelerde hormon kullanımı, genel olarak 15 Ekim-15 Mayıs tarihleri arasındadır.
Bu nedenle turfanda sebze ve meyve tüketiminden kaçınmak, zor olsa da en kestirme tedbirdir" açıklamasında bulundu.
Yiyecekleri bir araya getirirken önceliğimiz her zaman damak zevki oluyor. Birlikte yemekten hoşlandığımız şeyleri bazen çocukluktan gelen alışkanlıklarımız, bazen de içinde bulunduğumuz toplumun kültürü belirliyor. Fasulye ve pirinç dünyanın birçok yerinde bir arada tüketilebilen bir ikiliyken, bazı ikililer sadece o topluma özgü olabiliyor. Bu düzenlemeyi sadece lezzete bakarak yapmak doğru mu peki?
Ayurveda'ya göre hayır. Ayurveda geçmişi çok eski zamanlara dayanan bir bütünsel sağlık pratiği. Ayurveda anlayışında yiyecekler tatlarına, ısıtma ya da soğutma enerjilerine ve sindirim sonrası etkilerine göre sınıflandırılıyor. Bu sınıflandırma üzerinden bazı yiyeceklerin bir arada tüketilmesinin insanın ruh ve beden sağlığına zararlı olduğu öngörülüyor.
Peki o yiyecekler ne? İşte vazgeçilmez olan ama asla yan yana gelmemesi gereken o besinler.
Domates ve salatalık zararlı ikililer arasında ilk sıralarda yer alıyor. Özellikle yaz aylarında salatalarımızın vazgeçilmezlerinden olan domates ve salatalık bir arada tüketildiklerinde negatif etki yapıyor. Portakaldan bile fazla C vitaminine sahip olan domateslerin yanına salatalıktaki özel bir enzim eklendiğinde hem C vitamini emilimi azalıyor hem de sindirim sistemi üzerinde baskı oluşuyor.
Domatesin genel olarak birçok şeyle bir araya getirilmesi zararlı. Örneğin domatesle peynir ya da ekmek ya da simit gibi hamur işleri de yememek gerekiyor. Çünkü domatesin içinde bulunan asitler nişastanın enzimlerini zayıflatırken peynirin içindeki sütün de kesilmesine neden oluyor.
Sütlü çay özellikle İngilizler için çok yaygın bir tüketim biçimi. Ancak bu birlikte tüketmenin doğru olduğu anlamına gelmiyor. Çay tansiyon ve kalp damar sağlığı üzerinde olumlu etkileri olan maddeler içeriyor. Ancak sütün içinde bulunan kazein isimli protein çayla birlikte tüketildiğinde bu olumlu etkileri engelleyerek çayın faydasını ortadan kaldırıyor.
Karpuz sıcak yaz günlerinde hepimizin favorisi ancak karpuzu ve kardeşi kavunu yanında hiçbir şey olmadan tüketmemiz gerekiyor. Özellikle peynir gibi süt ürünleriyle karpuz kesinlikle tüketilmemeli. Çünkü süt ürünlerinin sindirimi karpuza göre çok daha uzun. Karpuzun sindirimi sırasında salgılanan mide asitleri sütün kesilmesine neden oluyor. Karpuz diğer birçok şeye göre çok hızlı sindirildiğinden tek başına tüketilmeli.
Et ve yumurta gibi kuvvetli proteinler kesinlikle bir arada tüketilmemeli. Oldukça yüksek bir protein içeriğine sahip bu ikiliyi bir arada yemek günlük protein ihtiyacımızın bile ötesine geçmek anlamına geliyor. O nedenle yumurtanızı sebzeyle birlikte tüketip eti bir başka öğün yemeniz tavsiye ediliyor. Aynı öğünde yiyecekseniz de önce hafif protein olan yumurtayı en az 10 dakika sonra ise eti tüketmelisiniz.
Et ve peynir de benzer ilişkiye sahip. O nedenle kahvaltıda sucuk ve peyniri bir arada tüketmek, güzel pişmiş bir cheeseburger'i mideye indirmek ya da nefis bir kaşarlı köfteyle akşam yemeğini şenlendirmek iyi bir fikir değil. Bu mantıkla etin yanında yoğurt tüketilmesi de yanlış uygulamalardan. Süt ürünlerinin genel olarak diğer proteinlerle karışmaması gerekiyor.
Yoğurt ve meyve de son yıllarda birçoğumuzun sıklıkla tükettiği ve sağlıklı bildiği kombinasyonlardan. Fakat süt ürünlerini midemiz diğer gıdalara kıyasla çok daha yavaş sindiriyor. Özellikle meyvelerde bulunan asitler süt ürünlerinin sindirimine ket vurabiliyor. Aslına bakılırsa yoğurdu genel olarak sirke, limon gibi asitli gıdalarla birlikte tüketmemeliyiz.
Benzer bir meyve-süt ürünü kombinasyonu da muzlu süt. Ayurveda'ya göre muz ve süt en uyumsuz ikililerin başında geliyor. Çünkü ısıtma ve soğutma enerjisi söz konusu olduğunda muz ve süt iki ayrı uçta yer alıyor. Uzmanlar muzlu sütün bağırsak florasını bozabileceğini ve alerjileri tetikleyebileceğini ifade ediyor. Aynı şeyi meyveli sütlü kahvaltı gevrekleri ve müsliler için de söyleyebiliriz.
Aslına bakılırsa meyvelerin genel olarak başka şeylerle birlikte tüketilmesi uygun bulunmuyor. Çünkü normalde sindirim sisteminden kolayca geçebilen meyveler diğer yiyeceklerle birlikte tüketildiğinde içeride sıkışıp kalıyor ve fermentasyona uğruyor. Bu nedenle salatalara çiğ meyve eklemek ve yemeğin hemen üzerine meyve yemek çok da önerilmiyor.
Ekmek ve peynir ikilisinin de bu listede yer alması birçoğumuzu çok üzecek ancak protein ve nişastanın sindirim sürelerinin çok farklı olması nedeniyle bu ikiliyi bir arada tüketmek hiç iyi bir fikir değil. Beraber tüketildiklerinde midenizin önce hangisini sindirsem diye karar vermesi gerekiyor. Nişasta çoğunlukla sona kaldığından midede fermantasyona uğruyor. Bunun da gıda zehirlenmesine varabilen sonuçları olduğu iddia ediliyor.
Aynı mantıkla, kıymalı makarna, peynirli makarna ya da yoğurtlu makarna gibi hepimizin bayıldığı o lezzetler de zararlı kombinasyonlar arasındaki yerini alıyor. Hele lazanya gibi makarna, domates sosu, kıyma ve peyniri bir arada bulunduran yemekler tüketince vücudumuz karbonhidrat, protein, süt ürünü ve asitleri sindirebilmek için kapasitesinin üzerinde çalışıyor.
Bunu genel olarak tüm karbonhidratlar ve hayvansal proteinler için söylemek mümkün. Tavukla pilav, etle patates gibi kombinasyonların bir arada tüketilmesi şişkinliğe ve gaza yol açıyor.
Uzun süre hayvansal protein + karbonhidrat şeklinde beslendiyseniz vücudunuzda bir bağışıklık gelişmiş olabilir ancak yine de bitkisel protein + karbonhidratı tercih etmeniz öneriliyor.
Fındık, fıstık, ceviz gibi yemişleri zeytinyağı ile birlikte tüketmek de bir hata. Zeytinyağındaki yağ asitleri ile yemişlerdeki proteinler bir araya geldiklerinde sindirim sürecine sekte vuruyor. Yağ asitleri yemişlerin içindeki proteinlerin sindirilmesine engel oluyor.
Yemeğin yanında su ya da meyve suyu gibi bir sıvı tüketmek de en sakıncalı ikililerden çünkü su mide asitlerini seyreltip protein, karbonhidrat ve yağların yıkımını güçleştiriyor. Suyu yemeğin 10 dakika öncesinde içmeniz tavsiye ediliyor. Böylece hem daha az yiyor hem de sindirim enzimlerinizin çalışmasının önündeki engeli kaldırmış oluyorsunuz.