FOTO GALERİ

Kanal D´nin dizileri ile ilgili bıçak gibi karar en yetkili isim açıkladı

Kanal D'nin içerisinde bulunduğu Doğan Medya Grubu'nun, Demirören Grubu'na satılmasının ardından, Kanal D'de çok ciddi bir revizyona gidildiği, geçtiğimiz aylardan sinyal vermeye başlamıştı. Kanal D'nin yeni genel müdürü Murat Saygı, Cengiz Semercioğlu'na açıklamalarda bulundu.

  • 1
  • 12
Kanal D'nin içerisinde bulunduğu Doğan Medya Grubu'nun, Demirören Grubu'na satılmasının ardından, Kanal D'de çok ciddi bir revizyona gidildiği, geçtiğimiz aylardan sinyal vermeye başlamıştı. Birçok dizinin bitirilmesi, gelecek proje dedikoduları derken, Kanal D'de neler olacağı merak ediliyordu.
  • 2
  • 12
Doğan Medya Grubu’nun Demirören Medya Grubu’na satılmasından sonra yeniden Kanal D Genel Müdürü olan Murat Saygı, Hürriyet Gazetesi’nden Cengiz Semercioğlu’na verdiği röportajda, yeni sezonda dizilerle ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Kanalın yeni dizi ve program politikasını anlatan Murat Saygı, Kanal D’de yeni sezonda neler olacağını anlattı. İşte dizilerle ilgili Saygı’nın yaptığı açıklamaların bir kısmı:
  • 3
  • 12
Özel televizyon tarihinin en kıdemli isimlerindensin. Ben yakından tanıyor ve biliyorum ama bilmeyenler için TV yöneticiliği kariyerini kısaca anlatır mısın? - Teşekkür ederim. 1992-2001 yılı arası Show TV’de çalıştım. Bu dönemde CINE5’in de yönetim kurulundaydım. 2001’in sonundan 2008’e kadar Kanal D’yi yönettim. 2008-2009’da Star TV’de yöneticilik yaptım. Ondan sonra 2 sene D-Smart çalıştım, 2011’de ayrıldım.

20 yıla yakın büyük kanalları yönettin... 7 yıldır ise bu pozisyondan uzaksın ama sektörden hiç kopmadın... Neler yaptın 7 yılda?

- Önce bir arkadaşımla 4 tematik kanal kurduk. Çocuk kanalı, yemek kanalı vb... Onları büyüttük ve Sony’e sattık. O arada ben biraz kendi beğenilerime göre belgesel, film satışları yaptım. 22 tane belgesel şirketinin temsilciliğini aldım. Onların malzemelerini sattım. Tabii ülkede çok belgesel satılmıyor... Sonra ufak tefek prodüksiyon işleri yaptım. En önemlisi bir arkadaşımla Netflix yapısına uygun Film Club’ı kurduk. Ancak dönem dönem bazı şeyleri çok erken yapmak iyi olmaz ya, bizimki de o hesap oldu. Sistem çok mükemmel çalışıyordu ama korsana alışıldığı için kimse bu işlere para vermek istemiyordu... Onu da doğru zamanda yapmak lazımmış. O sistemi de kapatmadık, beraber iş yaptığımız arkadaşların Pay TV işleri vardı, oraya aktardık, hâlâ çalışıyor.
  • 4
  • 12
Teknolojiden hiç kopmadın yani...
- Evet, teknoloji ve yenilikten hiç kopmadım. “Dijital dünyada neler oluyor” üzerine oldukça kafa yordum. Gençliğin ilgi alanlarını inceledim. Onların gözdesi gamer’larla birtakım işlerimiz oldu. Televizyon formatlarını gamer’lara uyarladık. Onlarla “Biri Bizi Gözetliyor” tarzı formatlar yaptık. Ayrıca Turkcell TV gibi önemli platformlar kurulurken danışmanlık görevi üstlendim. Kısaca 7 yıl boyunca sektörden hiç elimi çekmedim.

Demirören Ailesi’yle yolunuz nasıl kesişti?

- Demirören Medya Grubu İcra Kurulu Başkanı Mehmet Soysal’ı çok eskiden tanırdım ama yıllardır görüşemiyorduk. Bir perşembe günü beni aradı. “Holdingte buluşalım” diye... Gittiğimde Meltem Demirören ve Yıldırım Demirören de oradaydı. Sandım ki öncelikle benden danışmanlık isteyecekler. Tam çıkarken Yıldırım Başkan, “Kanalın başına geçmeye ne dersin” diye sordu. Benim bir de Demirören ailesi ile eskiden gelen bir dostluğum var. Mehmet Bey ile görüştükten sonrayı takip eden hafta işe başladım. Umarım hayırlı olur, sektörün harekete ihtiyacı var.
  • 5
  • 12
TV piyasası gelir gelmez dizilere koyduğun 800 bin liralık üst limit barajını konuşuyor. “Milyon liralık diziler kapıdan içeri girmeyecek” sözün doğru mu?
- Evet, doğru... Dediğim gibi asıl problem sektörün genelinde. Sektöre giren reklam parasıyla çıkan program maliyeti dengesiz. 1-2 kanalın mutlu olması fark etmiyor, sektör kendi içinde zararda. “Niye zararda” diye baktığın zaman sebebi, yüksek maliyetler. Peki, bu yüksek maliyetler yüzünden televizyonlar zarar ediyor da yapımcılar para mı kazanıyor, hayır. Para kazananlar sadece menajerler ve oyuncular. Çok büyük paralar kazanıyorlar. Oyuncuların kazandığı paralar Hollywood fiyatlarına çıkmış. Ben diyorum ki, bu sektörde bu kanallar yaşamazsa, yapımcılar da yaşayamaz, oyuncular da yaşayamaz.

Oyuncuların fedakârlık yapması mı gerek?

- Yapmak zorundalar. Dönem yapımcının da oyuncunun da fedakârlık yapması gereken bir dönem.
  • 6
  • 12
Ben bu bütçelerle yapımcıların kazanmadığına katılmıyorum ama...
- Yapımcıların para kazanmasının tek şansı da yurtdışı satışları olmuş. Bunun için öncelikle yurtdışına satılabilecek miktarda dizi yapman lazım. Dizin burada 5 bölümde yayından kalkarsa nasıl para kazanacaksın? Dolayısıyla satışı yaparken, yurtdışı satış payı koyuyorsun da bugünü düşünmeden tamamen afaki yapıyorsun bu işi. Birkaç yapımcı yurtdışına satılabilir diziler yapmışlar, çok iyi para kazanmışlar filan ama önce bugün. Bugün kanallar yaşamalı ki yarın olabilsin. Bu yapımcı için de, sanatçı için de, menajer için de böyle... Bu söylediklerimden menajer ve sanatçıya karşıyım diye bir şey de çıkmasın. Burada rasyoneli doğruyu bulmak lazım.

Bugünkü koşullarda kanalın bir diziden kâr etmesi için ne olması lazım?

- Herhangi bir televizyon kanalı, 800 bin liranın üstünde bir iş yapıyorsa, o işten para kazanması için en aşağı 10-12 reyting alması lazım. Çok da kolay bir şey değil bu.
Mesela biz bir diziye başlarken “5-6 reytingle bu dizi yaşar” diyoruz. 5-6 reytingli dizi, 800 bin lira maliyetliyse yaşayabilir. Çünkü o 800 bin liralık dizi, minimumda 1.2 milyon lira gelir elde edecek ki kanalın genel giderleri, maaşları çıkabilsin. Çünkü bir tek o dizi için para kazanmak diye bir şey yok.
  • 7
  • 12
Yönetici olarak bıraktığın özel televizyonculukla geldiğinde bulduğun özel televizyonculuk arasında nasıl bir fark var?
- Ne yazık ki olumsuz yönde bir fark var. Bunu Kanal D özelinde söylemem doğru değil. Sektör bazında konuşuyorum... Çünkü kanalların biri çıkar, biri düşer. Fazla takılmamak lazım. Ama sektör maalesef çok aşağı gitmiş.

Neler değişmiş 7 yılda?
- Sektörde birçok grubun ana işi medya değil. Bu nedenle gerçekten çok kalifiye yöneticilerin yönetmediği bir dönem yaşanmış. Bir taraftan da kanal sayısı çok arttı. Eskiden 4 kanallı bir ortam varken şimdi TRT dahil 7 kanallı bir ortam var. Eskiden asıl konu birinci olmakken, şimdiki zamanda önem sırası değişmiş. En kötüsü, işin ekonomisi maliyetler açısından büyümüş ama gelir bacağında çok da artamamış. Tam tersi pazar, 7 kanala kırılmış görünüyor. Dolayısıyla, kanal kâr mı ediyor, etmiyor mu kimse bu konularla ilgilenmemiş. Eski patronlar döneminde zarar eden bir iş yapmak mümkün değildi.
  • 8
  • 12
Gelinen noktada seni en çok şaşırtan ne oldu?
- Ben sektörde en çılgın patronlarla çalıştım, en sıkışık dönemlerde bile hiç toplu personel çıkartmadım. Şimdi güçlü kanallarda bile toplu personel çıkarma durumu var. Ben patrona “Diziyi tekrar edelim, şu personeli çıkarmayalım” derdim. Onlar da ikna olurdu... Rasyonel kaybolmuş sektörde. “Niye sen bu kadar milyona dizi yapıyorsun, bu işin rasyoneli var mı” diyecek birisi çıkmamış. Yöneticiler de hesap makinesiz devam etmişler.

Günümüzde dizilere artık çok şans da verilmiyor. Tutmadıysa iki bölümde yayından kaldırılıyor... Sizin zamanınızda böyle değildi...
- Ben, “Deli Yürek” gibi bir diziyi 10 bölümden sonra tutturmuştum. O zaman dizinin arkasında “Televole” vardı. Şansal Büyüka gelirdi, “Murat Bey, bunu ne zaman kaldıracaksınız” diye. Biz de “Dur Şansal bey, biraz daha” deyip idare ederdik. 10’uncu bölümden sonra dizi fenomen oldu. Mesela “Bir Demet Tiyatro”, Star TV kaldırma kararı aldıktan sonra tutmuştu. Ama şimdi sektöre panik hakim. Bir dizi, ilk gün kötü reyting almışsa hemen, “Bunun yedeği nerede”... “Yedeği hazırlanana kadar kaç bölüm garanti”, “Yapımcıya söyleyin 3 bölümde toplasın kalksın”... Yapımcı da zaten cenazeyi yıkamak üzere o 3 bölümü yapıyor. Aman para harcamayayım diye. O anlamda sektörün disipline olması lazım.

Bir müdür tek başına sektörü değiştirebilir mi?
- Biz artık sektörün veteranıyız...
  • 9
  • 12
Veteran dedin de, yaş kaç oldu?
- Boş ver. (Gülüyor) Ruhum genç. En azından sabah 07.30, gece 23.00 çalışabilecek haldeyim. 30 yaşındakilerle spor yapabiliyorum. Hayat kalitesi odur... Soruya tekrar dönersek, bütün kanalların para kaybettiği dönemde reklam konusunda vadelerin kısaltılması lazım. Türkiye hâlâ gayri safi milli hasılanın reklama oranının en düşük olduğu ülkelerden biri. Onun için hâlâ Amerika, Türkiye’de birçok kanal kuruyor. Discovery, Sony onun için geliyor buralara. Biz de reklam bedava. Amerika’ya git saniyesi 400 dolardan aşağı reklam bulamazsın. Ben televizyonların bir araya gelerek bu dertleri çözeceğine inanıyorum. Hem maliyetleri düşürme hem de gelirleri artırmayla ilgili ortak sektör menfaatine bir şeyler yapabileceğimizi düşünüyorum.

Kanal patronları bir araya gelir mi?
- Şu anda iletişim kuramayacağımız kanallar yok. Eskiden vardı. “Ben Doğan grubuyla iş yapmam”, “Ben Sabah’la bir araya gelmem” diye... Artık kavgalar dövüşler yok. Artık şirketlerin ve sektörün kendi rasyonelleri var. Hep birlikte para kaybedip batalım mı? Battıkça kanallar el değiştirip durur, onun yerine kanalları yaşatmak lazım...
  • 10
  • 12
Yeni dönemde rakip kanalların alım gücünü nasıl görüyorsun?
- Bu dönemde biz dâhil hiçbir kanalın eli bol davranma lüksü yok. Şu anda sektördeki en büyük alıcı Kanal D. Çünkü Kanal D’nin elinde sadece benim başlattığım ve eylül itibari ile 13’üncü sezonuna merhaba diyecek “Arka Sokaklar” var. Bundan dolayı, güzel projelerle gelen herkese kapımız açık. Daha öncesinde çalışılmayan birçok yapımcı, kanalın el değişimi ve benim gelmemle misafirimiz oldu.

Bu yapımcılar daha önce neden Kanal D ile çalışmak istemiyorlarmış?
- Türkiye’nin en iyi işlerini yapan yapımcılar buranın kapısından geçmez olmuşlar. Hem de “Dizinin yurtdışı satışı da bende olacak”, “Bunun mülkiyeti de benim” gibi bana göre 3 para etmeyecek şeyler yüzünden. Zaten buralarda oluşan gelirler paylaşılıyor. Sen satsan ne olacak, ben satsam ne olacak? Önemli olan geliri maksimize etmek.

Şimdi herkese kapımızı açtık, projelerini getiriyorlar. Bu yapım işi yapımcıya güvenilerek yapılan bir iş. Yapımcı inandığı işi sana getiriyor, sen de inanıyorsan yap. Ondan sonra, “Yok ben onun senaryosuna sahne yazayım”, “Şu cast’ı da ben belirleyeyim” olmaz. Hem öyle yaparsan yapımcının sorumluluğu olmaz. İş tutmadığı zaman yapımcı “Sen söyledin bana” derse ne diyeceksin? Kanal veya yönetici kendini yapımcı zannediyorsa problem var demektir.
  • 11
  • 12
Murat Saygı denince akla stüdyo programları gelir. Yeni sezonda Kanal D’de stüdyo programları daha mı ağırlık kazanacak?
- Evet, 1-2 tane stüdyo programının siparişini verdik bile. Dizisiz bir hayatı bugün düşünemiyorsun ama ben Show TV’deyken haftada 1 dizim, 2 sitcom’um vardı. Kanal D’deki dönemimde 4-5 dizi, 1-2 gün ise stüdyo programları vardı. Şimdi en azından o günlere dönmek istiyorum. Kanal D’de şu an “Arka Sokaklar” var, 3-4 tane daha dizi yaparız. 2 günde format program yaparız. Onlar tutmazsa başka format tutar.

Format programların maliyeti daha az olduğu için mi böyle rahatsın?
- Dizi tutmadığı zaman acayip bir ekonomik zarar yaratıyor. Bir formata başladın ama tutmadı, çok büyük zarar verecek rakamlar ile karşılaşmıyorsun. Tutturduğun zaman ise az maliyetle, çok reyting üreten bir proje yapıyorsun ve kanalın ışıltısı çıkıyor ortaya. Bana göre Kanal D’nin ekranı şu an tozlu. Yeni dönemde ışıltılı bir kanal olacak.

Nasıl ekran yüzlerinin olmasını istersin?
- Genç, dinamik ve eğlenceli tipler olsun. Televizyonlar çok ağlak, gülen insan yok. Gün boyunca ya bağırış çağırış, ya ağlayan ya da çocuğunu kaybedenlerin olduğu programlar var. Kanal D’de öyle şeyler olmayacak.

Ne tür programlar olacak?
- Gündüz son derece neşeli kadın programları olacak. Güzellik ve moda gibi ümit veren programlar yayınlayacağız. Moda programı yaparken de o dünyanın ünlü isimleri ile çalışmayacağız. Gerçek insanlarla reality şov yapacağız. Son derece eğlenceli bir şey olacak.
  • 12
  • 12
Diziler de mi eğlenceli olacak, sitcom yayınlayacak mısınız?

- Dizilerde öyle bir lüksüm yok. Ama mesala, “Ne deneyeceksin” dersen, haftada 1-2 gün rakiplerimin çok dram ağırlıklı olduğu günlerde komedi deneyeceğim, alternatif olarak. Karşı tarafta birileri birbirini boğazlarken, Kanal D’de komedi olacak. Sitcom da yapacağız. Sitcom bir televizyon çeşidi ve de çok makul maliyetle yaparsın. Ama herkes akıbeti belli olmayan yurtdışı satışına yatırım yapmaktan sit-com yapmıyor.

Hâlbuki sitcom’un en büyük avantajı, al 10 kere yayınla... Oysa ki yüksek reyting alan dramayı bir kere daha yayınlayamazsın. Onun için sitcom da yapacağım, “Güldür Güldür” vari programlar da...

İsterse çok reyting almasın, kanalda onların olmasına ihtiyaç var. Mümkünse format gecelerini hafta sonu üst üste yapabilirim. 4 tane üst üste format yapsam 1 dizi maliyeti yapmaz. Beyaz (Öztürk) gibi büyük bir değer var elimde.

Beyaz Show devam edecek mi?
- Beyaz’la devam edeceğiz ama klasik Beyaz Show yapmayacak. Yeni bir format düşünüyoruz. Onun da içine sinen bizim de üzerinde anlaşacağımız yeni bir format olacak.