Ali Demirtaş
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Türkiye'nin marka değerine katkıda bulunmak amacıyla bu yıl 16 şehirde düzenlenen Türkiye Kültür Yolu Festivali'nin 13. durağı İstanbul oldu. 28 Eylül'de başlayan ve 6 Ekim'de sona erecek olan İstanbul Kültür Yolu Festivali, farklı biçimsel formatlardan sayısız etkinliğin yanı sıra birbirinden etkileyici sergilere de ev sahipliği yapıyor. Picasso'dan Da Vinci'ye, Frida'dan Andy Warhol'a, Salgado'dan Refik Anadol'a kadar dünyanın en önemli sanatçılarının eserleri, İstanbul Kültür Yolu Festivali'nde bir araya geliyor.
AKM'DE VE LALE MÜZESİ'NDE
Dünyanın en ünlü ressamlarından Pablo Picasso'nun eserleri 31 Aralık tarihine kadar Atatürk Kültür Merkezi'nde görülebilecek. Sergi, Pablo Picasso'nun gravürleri, çizimleri, posterleri, litografileri ve fotoğraflarından oluşan, tamamı orijinal ve mirasçıları tarafından onaylanmış 170 parçayı bir araya getiriyor. Öte yandan tarihin en büyük dâhilerinden "Leonardo Da Vinci- Rönesans Dehası" sergisi de 15 Ocak 2025 tarihine kadar Lale Müzesi'nde görülebilecek. Ayrıca Pop Art sanatının önemli temsilcilerinden biri olan dünya sanatına damga vurmuş, 1960'lardan günümüze kadar değişen tüm paradigmaları öngörmüş Andy Warhol'un "Warhol'un Dünyası-Pop Art'in İkonu" sergisi de 31 Aralık tarihleri arasında Atatürk Kültür Merkezi'nde ziyaretçilerini ağırlayacak.
İSTANBUL KAYNAYAN BİR ÇORBA
Biz de Picasso, Da Vinci ve Warhol sergilerinin küratörü Jean-Christophe Hubert ile aksam.com.tr için bir araya geldik. Sanatçılara, sergilere ve İstanbul'a dair konuştuk. Hubert öncelikle İstanbul hakkında şunları söylüyor: "Sekiz sene önce İstanbul'a yine Leonardo Da Vinci için gelmiştim. Sonrasında da sık sık ziyaret ettim bu şehri. İstanbul'u çok seviyorum, sanki kaynayan bir çorba gibi. Her tarafa doğru giden bir çorba bu. Ayrıca İstanbul'u olağanüstü buluyorum ve her gelişimde daha çok beğeniyorum. Özellikle bazı mahallelerini tercih ediyorum. Yani o fazla turistik olan mekânları pek sevmiyorum, ara sokaklar ve tipik mekânlar daha çok hoşuma gidiyor. Ben eski Avrupa'da yaşıyorum, belki İstanbul'da gördüğüm dinamizmi bizim ülkemize getirtmek iyi olur. İstanbul'u tek kelime ile anlatsam bu 'müthiş' olurdu."
BAŞKA YERLERDE OLMAYAN ESERLER BU SERGİDE
GERİDE BIRAKILAN TEK İZ TARİH VE SANATTIR
Hubert bu üç önemli sanatçı hakkındaki duygu ve düşüncelerini ise şu sözlerle özetliyor: "Dahi bu insanlar, hepsi birer dahi. Farklı alanlarda farklı zamanlarda yaşamış, tarihten silinmeyecek değerli kimseler... Ben önce bilim okumaya başlamıştım daha sonra babamdan beni sanata yönlendirmesini rica ettim ve Doğu'ya doğru giderek Macaristan'a vardım. Dönüşte de anne ve babama 'Ben sanat tarihi okuyacağım' dedim. Çok şaşırdılar, şok geçirdiler. Babamın böyle korktuğunu görünce ona 'İnsanın dünyada bıraktığı tek iz tarih ve sanattır' dedim. Babam 'Tamam yap ama ciddi bir şekilde' dedi.