Konacık köyü kırsalındaki Fırat Nehri kıyısında hayvanlarını otlatan Ramazan Kılınç, kayalıkların üzerinde farklı bir yapıyla karşılaştı.
Kılınç'ın ihbarıyla bölgeye giden Adıyaman Müzesi ekipleri, inceledikleri taşlardan numune aldı.
Uzman ekiplerce numunelerde yapılan araştırmada, kalıntıların 1800 yıllık olduğu tespit edildi.
Yapının Ortaçağ Dönemi'nde kullanılan askeri gözetleme kulesi olduğunu belirleyen ekipler, tescil çalışmalarına başladı.
Müze Müdürü Mehmet Alkan, AA muhabirine, Adıyaman'ın tarihi açıdan zengin bir kent olduğunu söyledi.
Bu nedenle zaman zaman yeni eserlerle karşılaştıklarını anlatan Alkan, bu anlamda Konacık köyünde de yeni bir esere ulaşıldığını belirtti.
Yapının 1. yüzyılda inşasına başlanan, Orta Çağ'da kullanılan, yaklaşık 1800 yıllık askeri gözetleme kulesi olduğunu ifade eden Alkan, gözetleme kulesinin çevresinde kale yapısının olduğunu değerlendirdiklerini dile getirdi.
Alkan, "Geçmişten günümüze doğru Fırat Nehri'nin kenarında savunma amaçlı kaleler ve kuleler yapılmıştır.
Burası da bunlardan birisi. Aynı zamanda bölgede çeşitli seramik parçaları da tespit ettik.
Arşivimizde bu alan yok, tescilli olmadığını gördük ve tescile sunup koruma altına alacağız." diye konuştu.
Adıyaman Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Doç. Dr. Fuat Şancı da bölgede bir kalenin varlığından söz edilebileceğini ancak bugüne yalnızca askeri kulenin kalıntılarının ulaştığını söyledi.
Bölgede bazı seramik ve mozaik parçalarının da görüldüğünü belirten Şancı, bu emarelerin de varlığı düşünülen kalede halkın yaşadığına işaret ettiğini vurguladı.
Tarih boyunca insanların güvenliklerini ön planda tuttuğunu aktaran Şancı, kale ve askeri kulenin de bu anlamda dikkati çektiğini kaydetti.
Çoban Ramazan Kılınç da hayvanları otlatırken fark ettiği yapının ilgisini çektiğini ve müze görevlilerine bilgi verdiğini dile getirerek, "Ekipler gelip burada askeri kule olduğunu ve savunma amaçlı kullanıldığını söyledi. Bir şeylere vesile olduysam benim için ne mutlu." dedi.
Akçatepe köyüne 2 kilometre uzaklıkta, deniz seviyesinden ortalama 1100 metre yükseklikte bulunan bir tepedeki meraya hayvanlarını otlatmaya götüren köy sakinleri, çevredeki kayalıkların üzerinde midye ve salyangozları andıran şekiller olduğunu fark etti.
Bunları inceleyen vatandaşlar, farklı deniz canlılarına ait türlerin kalıntıları olduğunu değerlendirdikleri şekillerde detaylı tetkik yapılması için durumu Fırat Üniversitesi (FÜ) yetkililerine bildirdi.
FÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Aksoy tarafından yapılan incelemede fosillerin 34-48 milyon yıl önce yaşayan deniz canlılarına ait olduğu belirlendi.
Fosil topluluğu buranın bir denizin sığ bölümleri olduğunu gösteriyor
Prof. Dr. Aksoy, kayalarının içerisindeki midye benzeri fosillerin bilimsel adının lamellibranş, salyangoza benzeyenlerin gastropod, mercimeğe benzeyenlerin nummulites, hafif kubbemsi ve üzerinde süsler bulunanların deniz kestanesi, dallı yapılıların da mercan olduğunu söyledi.
"Alandaki fosil topluluğu, buranın geçmiş jeolojik dönemlerde var olan bir denizin, derinliği 200 metreyi geçmeyen sığ bölümleri olduğunu gösteriyor." diyen Aksoy, deniz tabanında biriken tortular içinde fosilleşmiş iskelet ve kabuklar olduğunu belirtti.
Aksoy, "Bu deniz, bölgede 240 milyon yıl önce açılmaya başlayan ve Neotetis olarak isimlendirilen okyanusun bir parçasıdır. Deniz ve okyanuslarda canlılar gibi belirli ömürleri vardır. Bu ömürlerini tamamladıklarında kapanırlar ve kapanmalarına neden olan sıkışma kuvvetleri etkisiyle yükselmeye başlarlar" dedi.
Bu bölgenin Alp-Himalaya kuşağı olarak isimlendirilen dağ silsilesinin bir bölümünü oluşturduğunu dile getiren Aksoy, dünyanın en yüksek zirvesi olan Everest Dağı'nda da bir zamanlar bu okyanusta yaşayan canlıların fosillerine rastlandığını aktardı.
Aksoy, bölgede deniz canlılarına ait fosillerin çokluğu ve farklı türlerin bulunmasının, bölgenin kaç milyon yıl önce denizin tabanında olduğuna ilişkin bilgiler vermesi açısından da araştırmaya değer olduğunu kaydetti.
Tespit edilen alandaki fosillerinin bolluğu ve dev boyutlu bir kaya kütlesi üzerinde kolaylıkla görülebiliyor olmasının burayı biraz daha ilginç kıldığına işaret eden Aksoy, Bulunan fosiller bu bölgenin 34-48 milyon yıl önce deniz altında olduğunu gösteriyor. Jeolojik miras olması açısından önemli. diye konuştu.
Aksoy, bu fosillerin tahrip edilmemesi gerektiğini belirterek, bölgede yapılacak kapsamlı araştırmayla daha ayrıntılı bilgilere ulaşılacağını bildirdi.
Araştırmacıların inceleme yapmasını istiyoruz Akçatepe köyünde yaşayan tarih öğretmeni Üzeyir Ak ise kayalıklar üzerinde yer alan fosillerin tüm köylüler için merak konusu olduğunu söyledi.
Ak, çevrede yaptıkları incelemede kayalıkların alt kısmında yer alan mağara şeklindeki oyukta farklı tür ve şekillerde kaya fosillerini de gördüklerine değinerek, mağaranın duvarlarının adeta deniz altındaki bir kaya oluşumunu andırdığını belirtti.
Fosil kayasını duyanların bölgeye giderek kayalıkları incelediğini dile getiren Ak, "Sadece deniz kabuğu, midye veya salyangoz değil bu türlerin dışında daha farklı canlıların fosillerinin de olduğunu gördük. Detaylı bir araştırma yapılması sonucu yeni veriler ortaya çıkabilir. Araştırmacıların gelip, inceleme yapmasını istiyoruz" ifadelerini kullandı.
Ak, "Denizin varlığını hayal bile edemeyeceğimiz bir yerdeyiz ancak gördüğümüz bu fosiller denizin varlığına işaret ediyor. Fosil kayamızın araştırmaya değer olduğunu düşünüyoruz"diye konuştu.