Türklere Anadolu'nun kapılarını açan şanlı Malazgirt Muharebesi
26 Ağustos 1071 tarihinde, Büyük selçuklu Hükümdarı Alp Arslan ve Bizans İmparatoru IV. Romen Diyojen arasında gerçekleşen Malazgirt Meydan Muharebesi Türklere Anadolu'nun kapılarını açan temsili savaş olarak bilinir. Alp Arslan'ın ordusunun zaferi ile sonuçlanan bu muharebede Türkler gücünü bir kez daha göstermiş oldu.
26 ağustos Cuma sabahı çadırından çıkan Alp Arslan, kendi ordugahının 7-8 km uzağında, ovaya yayılmış düşman birliklerini gördü. Savaşı önlemek için İmparatora barış elçileri yollasa da, İmparator Alparslan'ın korktuğunu düşünerek bu talebi reddetti zira düşman ordusu Alparslan'ın ordusundan 3-4 kat daha büyüktü.
Sultan Alparslan savaştan sağ çıkma ihtimallerinin çok düşük olduğunu biliyordu ve bunu askerleride sezmişti. Bu yüzden askerlerin tedirginliğini önlemek için eski bir türk töresini uyguladı. Kefene benzer beyaz kıyafetler giydi ve atının kuyruğunu bağladı ayrıca yanındakilere, şehit olduğu takdirde vurulduğu yere gömülmesini vasiyet etti. Bunu gören askerler, Sultanlarının son nefesine kadar yanlarında olduğunu ve zor durumda kaçmayacağını anladılar. Daha sonra atına atlayarak moral yükseltici ve maneviyat arttırıcı bir konuşma yaptı. Askerler bu motivasyonla artık daha da güçlü duruma geldiler.
Bizans tarafında da durum farklı değildi. Savaşı kazanacağına kesin gözüyle bakan Romen Diyojen, bu zafer ile ününün ve saygınlığının artacağından emindi. Ayrıca Bizans'ta eski ihtişamlı günlerine dönebilirdi. Her iki komutanda bu savaşta yenilince çok büyük güç, prestij ve toprak kaybedeceklerini bildikleri için ordularına gerekli motivasyonu sonuna kadar sağladılar.
Savaş öğle saatlerinde Türk atlılarının toplu ok saldırısıyla başladı. Türk askerlerinin çoğunda ok bulunduğundan bu saldırı Bizanslılar da büyük miktarda asker kaybına yol açtı. Daha sonra Alparslan'ın zekice hazırladığı 'Geri çekilme planı' ile Türkler zafer sağladı. Bu planda Alparslan gerilere küçük birlikler gizlemişti ve bu birlikleri hilal şeklinde konumlandırmıştı.
Türk askerleri zırhsız ve çevik olduklarından uzun süre Bizans askerleri Türklerin kaçtığını düşünerek yakalamaya çalıştılar ancak bir süre sonra aşırı derecede yorulan bizans askerleri güçsüz düştü ve o sırada diğer küçük birliklerde saldırmaya başladı. Bir çok bizans askeri yok edildi ve Romen Diyojen'de yaralı bir şekilde esir düştü.
Savaşı kazanan Büyük Selçuklu Hükümdarı, İmparator Romen Diyojen'i huzuruna çağırdı ve aralarında şu diyalog geçti:
Alp Arslan: "Eğer ben senin önüne esir olarak getirilseydim ne yapardın?"
Romanos: "Ya öldürürdüm, ya da zincire vurup Konstantinopolis sokaklarında gezdirtirdim."
Alp Arslan: "Benim vereceğim ceza çok daha ağır. Seni affediyorum, ve serbest bırakıyorum." Alp Arslan ona makul bir naziklikle muamele etti ve ona savaştan önce de yaptığı gibi barış antlaşması önerdi.
Bu antlaşmaya göre imparator kendi fidyesi için 1.500.000 dinar, vergi olarak da her yıl 360.000 dinar ödeyecek ayrıca Antakya, Urfa, Ahlat ve Malazgirt'i de Selçukluya bırakacaktı.
Bu yenilgi sonrası esir düştüğü süre içinde Romen Diyojen yerine VII. Mikhail Dukas imparator seçildi ve tahtına geçer geçmez Romanos Diyojen'in imzaladığı antlaşmanın geçersiz olduğunu ilan etti.
Bunu haber alan Alparslan da ordusuna ve Türk beylerine Anadolu'nun fethi emrini verdi. Bu emir doğrultusunda Türkler Anadolu'yu fethe başladılar. Bu saldırılarda sonu Haçlı Seferleri ve Osmanlı İmparatorluğu'na varacak bir tarihi süreci başlamıştır.
Bu savaş ayrıca Anadolu'nun Türklerin eline geçmesi için eski Cihad akınlarının tekrar başlayacağını gösteriyordu.
Bütün İslam dünyasının Türklerin önderliğinde Avrupa'ya akın başlatmalarını önceden gören Papa, önlem olarak Haçlı seferlerini başlatacak ve bu da kısmi olarak işe yarayacaktı. Ancak yine de Türklerin Avrupa'ya yaptığı akınları durduramayacaktı.