Lanetli mezar! Oraya giden herkes ölüyor
Tutankamon'un mezarı, uzun bir araştırma sonucunda keşfedildi. Başlangıçta birçok arkeolog, onun yerini saptama konusunda başarısız oldular. Kont Carnarvon, Harold Carter ile birlikte uzun bir süre sonra, 26 Kasım 1922'de Turankamon'un mezarını buldu. Bulunması ile birlikte alanın çehresi değişti. Çok sayıda turist, bir an olsun bakmak için oraya akın etti.
Tutankamon'un mezarı, uzun bir araştırma sonucunda keşfedildi. Başlangıçta birçok arkeolog, onun yerini saptama konusunda başarısız oldular. Kont Carnarvon, Harold Carter ile birlikte uzun bir süre sonra, 26 Kasım 1922'de Turankamon'un mezarını buldu. Bulunması ile birlikte alanın çehresi değişti. Çok sayıda turist, bir an olsun bakmak için oraya akın etti.
Bununla birlikte Carnarvon ve Carter, işin getirdiği ağır stres nedeni ile mezarı kapatmak zorunda kaldılar. Daha sonra mezardan çıkan buluntuların sahipliği üzerine anlaşmazlığa düşerek araları bozuldu. Carnarvon, çok kırılmış bir halde İngiltere'ye geri döndü. Ve beklenmedik bir şey oldu.Carnarvon, hastalandı. Aralıklarla gelen ateşlenme yaşıyordu.
Kahire'ye taşındı. Karısı, kızı ve oğlu da ona eşlik ettiler. Carter de durumdan haberdar edildi ve derhal üzüntülü ailenin yanına gitti. Ama Carnarvon, komaya girerek 5 Nisan günü erken saatlerde öldü. Sadece 47 yaşındaydı. Ölümü ile Kahire şehri tümüyle karanlığa gömüldü.
Bu tamamen kararmanın sebebini hiç kimse açıklayamadı. Çok daha şaşırtıcı olansa, Carnarvon'un İngiltere'deki foxterrier cinsi küçük av köpeği Susan'ın aniden havlamaya başlaması ve ölmesiydi.
Böylece mezarın keşfedilmesinden sonraki 2 ay içinde Carnarvon'un hayatını alan Tutankamon'un "lanet"inin büyük seyahati başlamış oldu. Herkes, sarsılmıştı. Çünkü mezarın girişinin üzerinde kazınmış hiyerogliflerin gerçekliği görülebiliyordu: "Ölüm, mezara dokunana gelecektir."
Hiyerogliflerin doğruluğuna çok az insan inanıyordu. Ama hâlâ inanmayanlar var. Lord Carnarvon'un oğlu yazılı karakterlerin doğruluğuna ne inandığını ne de inanmadığını söyledi. Ona göre babasının ölümünden kısa bir süre sonra ona babasının mezarına gitmemesini söyleyen bilinmeyen bir kadın tarafından ziyaret edilmişti. Kadının emirlerine uydu ve babasının mezarının yakınlarına gitmedi.
Lord Carnarvon'un yanı sıra mezarı ziyaret eden diğer birkaç arkeolog ve turist, tuhaf koşullar altında hastalandılar ya da öldüler. "Lanet"e inanmayanlar, bu insanların daha önceden zaten hasta olduklarını ya da ölümlerinin muhtemelen seyahat yorgunluğu, tozun etkileri, sıcaklık ve heyecana bağlı olduğunu söylediler.
Profesör La Flour, Luxor'daki ilk gününde mezara birkaç ziyaret gerçekleştirdi ve hemen o günün akşamı, kaldığı otel odasında öldü. Bir Amerikalı milyoner, mezarı ziyaret ettiği gün ateşlendikten sonra öldü. Carter'in yardımcıları Mace ve Bethell de sık ateşlenmeler geçirdiler ve sonunda öldüler.
Bazı araştırmacılar, bu gizemli olguyu mezarın duvarını kaplayan mantarın alerji ya da enfeksiyonun tetiklemesine sebep olmuş olabileceği ile açıklamaya çalıştılar. Eski Mısırlıların zehirler hakkındaki bilgilerini Kralların sırlarını saklamak için kullanmış olabilecekleri öne sürüldü.
Araştırmacılar, lanet teorisini çürütmeye uğraşmakla meşgul iken, daha çok insan, onun kurbanı oldu. Eski Medeniyetler Bakanlığı Müdürü Dr. Gamel ed-Din Mehrez, Tutankamon'un kalıntılarını Amerika'ya götürdü. "Lanet" teorisine inanmıyordu. "Bütün hayatım boyunca mezarlar ve mumyalarla uğraştım. En iyi ispatın tesadüf olduğuna inanıyorum." demişti. Birkaç hafta sonra hiç beklenmedik şekilde 52 yaşında öldü.
1980 yılında İngiltere televizyonu, "Kral Tut'un Lâneti" adında bir filmin çekimine başladı. Çekimin ilk gününde çok kötü bir şey oldu. Filmin kahramanı, kullanılan bir bağ bozumu arabası ile bir yamaçtan aşağı düşünce bacağını 10 yerinden kırdı. Rolü, bir başka oyuncu tarafından üstlenildi. Ancak ekibin diğer elemanları, çalışmayı reddettiler.
Garip tesadüfler, "lânet" efsanesinin ölmesine izin vermedi. Bu ölümlerin sadece tesadüfler olup olmadığı tartışılır. Tutankamon'un mezarına yapılan her ziyaretten sonra mantıklı bir sebep olmadan gerçekleşen gizemli ölümler, bazı insanların mezar dokunulmadan kalsaydı daha iyi olurdu demesine yol açmıştır. Belki de haklıdırlar!