Öyle ki, bilim insanları Dogonlar’ın binlerce yıl ortaya attığı düşünceleri yeni yeni keşfediyorlar. İşte tuhaf totemleri ve örgütlenmesi olan Dogon Kabilesi’nin hikâyesi…
Dogon Kabilesi'ne mensup kişiler, dünyanın yuvarlak olduğunu biliyor ve bunu kabul ediyor. Bu kabilenin üyeleri ne kadar medeniyetten uzak yaşıyormuş gibi gözükse de çoğu kişiden fazla astronomik bilgiye sahipler.
Hatta dünyanın güneş etrafında döndüğünü, ayın dünya etrafında döndüğünü, Satürn’ün halkalarını, Jüpiter’in uydularını ve Sirius’un aslında tek bir yıldız olmayıp A, B ve C olarak üçlü bir sistem oluşturduğunu bile biliyorlar.
Dogon Kabilesi üyeleri varoluşlarını ise çok ilginç bir şekilde açıklıyor. Onlara göre doğumları ‘Sirius Sistemi’ ile güneş sisteminin evlenmesi sonucu olmuş. Dogonlar, Sirius Yıldızı’nın en parlak yıldız olduğunu Sirius’un yanında çıplak gözle görülmeyen küçük yoğun ve sönük bir yıldızın daha bulunduğunu ve bu yıldızın tam konumunu biliyorlar.
‘Potolo’ olarak adlandırdıkları bu yıldızın dünyada bilinen tüm maddelerden daha ağır bir maddeden oluştuğuna ve Sirius’un çevresini 50 yılda döndüğüne inanıyorlar.
BİLİM İNSANLARI DOGONLAR'IN ORTAYA ATTIĞI DÜŞÜNCELERİ DOĞRULUYOR
Oysaki, Batılı gökbilimciler 19. yüzyılın ortalarına kadar Dogonlar’ın bahsettiği bu soluk yıldızın varlığından bile habersizdiler.
1862 yılında Amerikalı gök bilimci Alvan Graham Clark yeni bir teleskopu denerken bu yıldızı keşfetmiş ve Sirius ‘B’ ismini vermişti. Ayrıca Sirius B’nin bir ‘cüce yıldız’ olduğu 1920’lerde ortaya çıktı. Cüce yıldızlar oldukça soluk ışıklı küçük fakat yoğun yıldızlardır.
‘Sirius B’ gerçekte dünyadan daha küçük olmasına rağmen tıpkı Dogonlar’ın belirttiği gibi o kadar yoğundur ki, kendisinden alınan bir çay kaşığı dolusu madde 5 ton ağırlığına gelir. Yani Dogonlar’ın savunduğu düşünce doğru…
Daha da ilginci Dogonlar’ın bilgilerinin sadece bununla kalmayıp aynı zamanda modern dünyamızda ilk kez ‘Galileo’ tarafından gözlemlenmiş şeylerden haberdar olmaları. Galileo tarafından gözlemlenmiş o yapılar Jüpiter’in dört uydusu ve Satürn’ün yalnızca teleskopla görülebilen halkaları...
Dogonlar ayrıca sayısız yıldızın varlığına ve dünyanın da içinde yer aldığı Samayolu’nun sarmal bir gücü olduğuna inanıyorlardı. Ayrıca Dogonlar sahip oldukları bilgilerin çoğunu sembollerle anlatmışlar. Kullandıkları bu sembollerinin temelinde, ise ‘Nommolar’ diye adlandırılan ve dünyayı uygarlaştırmak için uzaydan geldiğine inanılan hem karada hem de suda yaşayabilen varlıklar var.
Dogon rahiplerine göre eski zamanlarda Sirius sistemindeki bir gezegenden dünyaya inen Nommolar sahip oldukları bilgileri o zamanki rahiplere öğretmiş onlar da bunları yeni kuşaklara aktarmışlar. İnandıklarına göre Nommolar dünyanın yaratıcıları olmasının yanında insanoğlunun ataları ve ruhsal ilkelerin koruyucuları ‘yağmuru yağdıran güçlerin ve suların mutlak sahipleri’ idi.
BİLİM DOGONLAR'IN BULDUĞUNU YENİ KEŞFEDİYOR
Dogonlar’ın yüzyıllardır sahip olduğu bilgileri bilim henüz yeni yeni keşfetmekte. Bunun son örneği ise Dogonlar’ın Sirius sisteminde ‘Emme Ya’ adını verdikleri ve Nommolar’ın gezegeni olduğunu söyledikleri üçüncü bir yıldızın varlığından bahsetmeleri.
Bunun Popola (Sirius B)’dan dört kez daha hafif olduğunu yine Sirius B gibi 50 yıllık bir zamanda daha geniş bir yörünge çizdiğini ve her ikisinin çapları arasında bir dik açı oluştuğunu belirtiyorlar ve Emme Ya’nın bir de uydusu olduğunu söylüyorlar. Gerçekten de Dogonlar’ın Emme Ya’sı vardır ve o astronomlar tarafından ancak 1995 yılında keşfedilmiş olan Sirius C yıldızıdır! İşte bu Nommoların yaşadığı yıldızın keşfidir…
Dogonlar’ın Sirius Yıldızı ile aralarında kurdukları bağ UFO araştırmacılarının olduğu kadar yaratılış teorisyenlerinin, astronomların ve bilim insanlarının da ilgisini çekmiş. Bu kabilenin kökenleri ve sahip oldukları derin astronomi bilgisine nasıl ulaştıkları hakkında pek çok araştırma yapılmıştır.
Hatta Arkeolog-yazar Erich Von Daniken, Dogon inançlarını kabullenmiş ve bu bilgileri geçmişte dünya dışı varlıkların dünyamızı ziyaret ettiğinin kesin bir kanıtı olarak yorumlamıştır.
HİÇBİR TEKNİK ARACA SAHİP DEĞİLLER!
Dogonlar'ın bugüne kadar açıkladıklarının, aslında bildiklerinin bir kısmı olduğu söyleniyor. Dogon rahiplerinin, tüm sırlarını açıklamadıkları konusunda, araştırmacılar fikir birliği etmiş durumdalar. Gerekli hiçbir teknik araca sahip olmayan ve uygarlığımızın ancak 1930’larda temasa geçtiği Dogonlar “bu kadar bilgiyi nereden elde etmişler?” sorusunun cevabı hâlâ muamma.
Bu soru, 1930’dan beri birçok bilim adamının kafasını kurcalayan ve Dogonlar’ın bilgilerinde; dünya dışı bir köken görmek istemeyen bilim adamlarınca, hâlâ açık bir cevap verilememiş bir sorudur.
(Hürriyet)