Seval'in belgesele konu olan hikayesi

Cezaevinde dünyaya gelen ve burada geçirdiği havale nedeniyle engelli olan Seval'in hikâyesi genç yönetmen Ahmet Keçili sayesinde binlerce insana ulaştı. Seval adını taşıyan belgesel ulusal ve uluslararası birçok film festivalinden ödüller kazandı.

Seval'in belgesele konu olan hikayesi

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Cezaevinde dünyaya gelen ve orada geçirdiği havale nedeniyle engelli olan Seval'in yaşamını belgeselleştiren sinema-TV öğrencisi Ahmet Keçili, bu belgeseliyle hem kendi yeteneğini hem de Seval'in hikâyesini binlerce insana duyurdu. Gittiğim film festivallerinde sık sık karşılaştığım filmin yönetmeni Ahmet ile sohbet etme fırsatım oldu. Önce gelin onu daha yakından tanıyalım: "1999 Adana doğumluyum. Çukurova Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü son sınıf öğrencisiyim. Fotoğrafçılığa olan ilgim sinemayla daha çok bağ kurmamı sağladı. Bu bağ sayesinde iki kısa belgesel filmin yönetmenliğini ve görüntü yönetmenliğini üstlendim. Yaşadığım ve hâkim olduğum hikâyeleri aktarmak bana çok keyif veriyor. Bu nedenle 'Toros dağlarından portreler' adında bir belgesel serisi oluşturma hayali olan bir sinema öğrencisiyim."

ETİK BİR ÖZELEŞTİRİ SÜRECİNE GİRDİM

Seval'le nasıl tanıştın ve belgesel yapma fikri nasıl doğdu?

Arkadaşlarımla kendi aramızda muhabbet ederken aniden gelişti. Arkadaşım çeşitli nedenlerden dolayı dedesi ile eşinin ceza evine girdiğini bu nedenle de kızları Seval teyzesinin de cezaevinde dünyaya geldiğini söyledi. Ben o sıra kendi hayal dünyamda anlatılan hikâyenin etkisinde kalarak filmi çekmeye başlamıştım zaten. Hikâyenin devamını da dinledikten sonra arkadaşıma Seval ve ailesiyle tanışmak istediğimi, karakterlerin fotoğraflarını merak ettiğimi belirttim. İlk başta çevremden çok olumlu dönüt almasam da ilk araştırmaya gittiğimizde Seval ve Veli Amca'yla olan etkileşim sürecinde film yapma yönünde doğru yolda olduğumuz kanaatine varmıştım.

Seval ve ailesi bu teklifinizi nasıl karşıladı?

İlk başta Seval'in ablalarıyla iletişime geçtim, çünkü onlar Adana'da ve etkileşim süreci çok daha kolay. Teklifimize karşı çıkan olmadı ama ablalarından konuşmak istemeyen oldu. Aslında en keyifli tarafı da Seval ve Veli Amca'yla ilk görüşmeye gittiğimizde olmuştu. Seval'in ilk fotoğraflarına baktığımda etik kısmını kendi içsel dünyamda çok sorgulamıştım, hatta görüşmeye gitmeden çekmeme kararım bile olmuştu. Yola çıkarken de film görüşmesinden ziyade Seval ile tanışmayı çok istemiştim. Evlerine girdiğimde bütün negatif enerjileri bir kenara bırakıp onların dünyasının içinde bulmuştum kendimi. Görüşme ve anlaşma sürecimiz olumlu geçti. Film çekiminden ziyade 9 aylık süre zarfında Seval ile arkadaşlık ettik diyebilirim. Film çekiminden sonra da Seval ile görüşmeye devam ettik, ediyoruz da. Bizi dostu ve arkadaşları olarak görüyor. Her gittiğimizde pasta yiyerek kutlama yapıyoruz.

KURMACAYA GEÇİŞ YAPMAK İSTİYORUM

Hangi türde kendini daha mutlu hissediyorsun, belgesel mi kurmaca mı, neden?

Açıkçası kurmaca deneyimim olmadı ama kurmaca filmleri izlemeyi ve incelemeyi daha çok seviyorum. İlk belgesel film deneyimimi ders kapsamında çekmek istemiştim. Çektikten sonra da hocalarım festivallere göndermemi önerdi. Akbank ve Altın Koza gibi önemli festivallerde ödül alma başarısını görünce farklı bir yaklaşım sergiledim. Üzerine çalışma yaptığımız bir belgesel film var, o filmi de tamamladıktan sonra kurmaca serüvenime geçiş yapmak istiyorum.

Genç bir yönetmen olarak ne hayal ediyorsun, bundan sonrası için neler yapmak istiyorsun?

Bir projeyi ilk duyduğum andaki heyecanı çok seviyorum. Çekmiş olduğum iki belgesel filmin hikâyesi de beni çok heyecanlandırmıştı, o heyecanın sonucunda bu işleri çıkardığım için çok mutluyum. O heyecanlarla yaşamak istiyorum. Öğrenciliğin de verdiği rahatlıkla sinemayı film çekerek öğreniyorum. Üretmeyi sevdiğim için bir önceki işlerimde gördüğüm hatalardan kaçınıyorum yeni işlerimde. En büyük hayalim ise yapacağım yeni işlerde üstüne katarak devam edebilmek, bu bence çok önemli. Kısaca beni heyecanlandıran kurmaca hikâyelerimi çekmek istiyorum diyebilirim. Ekonomik durumlar nedeniyle ileriye yönelik kendimi şurada görüyorum dediğim bir yer yok. Çevremizdeki birçok kişi istemediği koşullarda çalışmak zorunda kalıyor. Nasıl bir yerde olurum hayal edemiyorum ama kendi hikâyelerimi anlatmaya her halükarda devam edeceğim bir gerçek.

Yeni film çalışmalarından bahseder misin?

Yeni projem yine bir belgesel. Toros Dağlarından Portreler serisi kapsamında üçüncü belgesel film projemiz üzerine çalışıyoruz. Bu projemizi diğer filmlerden ayıran en büyük özellik ise tek bir karakteri değil birden fazla karakterin hayatını inceleyeceğiz.

FESTİVALLERİN SAYISI KADAR NİTELİKLERİ DE ÖNEMLİ

Aldığın ödüller seni nasıl motive etti? Başarının ölçütü sence ödül müdür?

Aldığımız ödüller benim gibi yeni başlayan kişiler için çok büyük bir motivasyon kaynağı. Sonuçta yaptığın bir iş sinemacılar tarafından takdir ediliyor. Özellikle bazı prestijli festivallerde gösterime girmek inanılmaz motive ediyor. Filmi sonuçta seyirciyle buluşturmak için çekiyorsun. Büyük festivallerde gösterime girmek ödül almaktan bile daha keyif verici. Ödüllerin bana en büyük katkısı ise daha çok çalışmamı sağlaması. Aldığım ödüller bir sonraki projem için daha çok çalışmamı ve daha fazla ciddiye almam gerektiğini vurguluyor. Başarının ölçütü kesinlikle ödül değil. Birçok imkânsızlıklarla filmler üretiyoruz zaten. Benim için en büyük başarı kendi sinema dilini oluşturmak. Ama şunu da belirtmek isterim ki, festivallerin sayısı kadar kalitelerinin de artması gerekiyor. Bir festivalin yapmış olmak için değil de gerçekten sanat için düzenlenmesi tek temennim.

Tüm Cumartesi haberleri için tıklayın