Patara'da tarihi yolculuk

Anadolu'daki önemli antik başkentlerden biri olan Patara, 2020 Turizm Yılı'nın teması olarak seçildi. Tarihte birçok önemli kişiliği ağırlayan Patara; dönemin en demokratik meclis binasına, 2 bin yıllık deniz fenerine, dünyada kazıyla belgelenen tek yol kılavuz anıtına, Osmanlı Devleti'nin ilk Telsiz Telgraf İstasyonu'na ev sahipliği yapıyor. Her karış toprağında tarih yatan antik kenti, Patara Kazı Başkanı Prof. Dr. Havva İşkan Işık anlattı.

Patara'da tarihi yolculuk

Ülkemizde 2020, Patara Yılı olarak ilan edildi. Türkiye’de kültür turizmini teşvik etmek amacıyla 2018 Troia, 2019 ise Göbeklitepe Yılı olarak ilan edilmişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 12 Şubat’ta yaptığı konuşmasında Türkiye’nin 2020 Turizm Yılı temasının Patara Antik Kenti olduğunu açıklamıştı. Antalya’nın Kaş İlçesinde bulunan Patara Antik Kenti, Fethiye- Kalkan arasında yer alıyor. Likya Birliği’nin başkenti kabul edilen Patara’da 1988 yılında başlayan kazılar halen devam ediyor. Bu zamana kadar birçok tarihi eserin gün yüzüne çıkarıldığı antik kentte kazı başkanlığını yürüten Prof. Dr. Havva İşkan Işık Akşam Cumartesi’ye Patara’yı anlattı. “Ben ve ekibim Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a 2020’yi Patara Yılı ilan ettiği için şükran borçluyuz. Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Ersoy’a, bu süreci Antalya Valisi olarak destekleyen Münir Karaloğlu’na ve Kültür Varlıkları ve Müzeler Müdürlüğüne çok teşekkür ederiz. 2020 yılının Patara Yılı ilan edilmesi, 32 yıl önce başlayan ve bir Türk kazısı olarak gerçekten büyük başarıya imza atan bir kazının taçlandırılması anlamına da geliyor.” diyen Işık ile Patara özel röportajımızdan başlıkları sizler için derledik.

Patara’dan ilk olarak hangi kaynakta bahsediliyor?

Yazılı kaynaklarda Patara’nın ilk anıldığı yer bir Hitit metnidir. Konya’nın Ilgın ilçesine bağlı Yalburt mezrasında bulunan bir anıt var. Yalburt’taki MÖ 13. yüzyıla tarihlenen kaynak tapınağının Luvicehieroglif yazıtında Hitit Büyük Kralı IV. Tuthaliya’nın Likya’ya yaptığı seferler anlatılır ve ‘Patar Dağı önünde adaklar ve armağanlar sunduğu’ söyleniyor. Patara ile ilgili elimizdeki en son yazılı kaynak ise 1478 yılında Sultan Cem’in babası Fatih Sultan Mehmet’in emriyle Patara’da bir Rodos heyetiyle görüşme yapmış olması. Tarihi ve arkeolojik belge ve buluntularla inebildiğimiz tarih MÖ 4. bin yılın sonları. Ancak buraya kuş uçumu 15-20 dakikalık mesafede bulunan Tlos Antik Kenti’nde sürdürülen kazılarda MÖ 8 bin yılına kadar inildi. Bu 8 bin yıla ait olan buluntular içinde Ege Denizi’ndeki Melos Adası’ndan gelen obsidyen buluntuları var. Bu obsidyenlerin Tlos’a ulaşması ancak Patara limanı üzerinden olabilir. Bu şu anlama geliyor. Bizde deniz suyu seviyesindeki oynamalar nedeniyle ulaşamadığımız katmanlar Tlos’ta ortaya çıkıyor. Dolayısıyla Patara’nın tarihini MÖ. 8 bin yıldan itibaren başlatabiliriz. Deniz araştırmalarını denedik fakat liman bataklaştığı için yapılamadı.

LİKYA SOYUNUN BAŞKENTİ

Patara bir başkent aynı zamanda… Tarihi açıdan neden önemli?

Patara tarih sahnesine çıktığı andan itibaren Batı Akdeniz’in en önemli limanlarından biri olmuş. Kent, tarihte çok önemli kişilere ve savaşlara ev sahipliği yaptı. Büyük İskender’in ordusu ile birlikte buraya geldiğini biliyoruz. Romanın en ünlü tarihçilerinden biri olan Livius, Patara’dan “Likya soyunun başı” olarak yani “başkenti” olarak bahsediyor. Bu tanım açık bir şekilde ortaya koyuyor ki MÖ 167-168 yıllarında resmi olarak kurulan Likya Birliği’nin başkenti Patara’dır ve birliğin arşivi de burada saklanır. MS 43 yılında Likya Roma İmparator Claudius’un emriyle bir Roma Eyaleti’ne dönüştürülür. Hem bu yeni Likya Eyaleti’nin hem de MS 74 yılında İmparator Vespasianus tarafından oluşturulan ‘Lycia et Pamphylia’ çifte eyaletinin başkenti de Patara’dır. Pataralılar, MS 131 yılında İmparator Hadrianus ve karısı Sabina’yı ağırlıyor. Çok yönlü başkentlik geçmişi olan bir kentten bahsediyoruz. Bu da Patara’ya özel statü getiriyor. Burası çok büyük bir alan. Sadece kent merkezi bile son derece görkemli. 5 hamam yapısı, 10 kilise, tiyatro, meclis, deniz feneri, tapınak ve daha birçok yapıyı barındırıyor.

 DENİZ FENERİNİN YERİ ÇOK AYRI

Burada çalıştığınız 32 yıllık süreçte sizi en heyecanlandıran kazı hangisiydİ?

2009 yılında kazı başkanlığı görevini Prof. Dr. Fahri Işık’tan devraldım. Bu kazı, kurucu kazı başkanımız ve eşim Fahri Işık’ın iradesi ve güçlü duruşuyla bugünlere geldi. Hepimiz onun öğrencisiyiz. Kazıda 20. yılını tamamlayınca bu bir nöbettir dedi ve bana devretti. Ben de 20 yılımın dolmasını beklemeden bir öğrencime, meslektaşıma devredeceğim bu görevi. Deniz Feneri’nin restorasyonunun bitmesini bekliyorum. Çünkü o yapıyı ben kazdım ve yapıyı en iyi bilen olarak restorasyonu yürütmem lâzım. Deniz fenerinin bende özel bir yeri var. Başlangıçta sadece fenerin üst taşlarını görünce gözümde küçük, minik bir fener canlandı. Sonrasında kule yüksekliği 27 metreye yaklaşan podyum yüksekliği 6 metre olan 33-34 metrelik devasa bir deniz feneri düştü adeta benim başıma. Düşünebiliyor musunuz bir imparator tarafından yaptırılan ve bir prestij yapısı olan 33 metre yüksekliğindeki bir feneri bulmak ve kazmak dünyada kaç arkeoloğa nasip olur? Allah bunu bana nasip etti. Buranın restorasyonu için Münir valimizde çok uğraştı. Şimdi bu yapının ayağa kaldırılma zamanı. Bir de Oygu Mezarları kazısı beni çok heyecanlandırmıştı. Mezarların içinde Patara halkına ait eşyalar, armağanlar vardı. Pataralıların duygularına tanıklık ettik. Ölülerin nasıl defnedildiklerini gördük. Bu bizi o dönemin halkı ile daha da yakınlaştırdı. Benim için topraktan çıkan her eser eşit değerli ve kıymetlidir. Ama bu iki kazı beni daha fazla heyecanlandırdı. 

OSMANLI TELSİZCİLİĞİNİN BAŞLANGICI 

Patara’da Osmanlı Dönemi’ne ait eserler de var …

Osmanlı Devleti’nin ilk Telsiz Telgraf istasyonu Patara’da. 31 Ağustos 1906 yılında Sultan II. Abdülhamit’in tahta çıkısının 30. yılında açılan bu istasyon kendi döneminin en son teknolojisi ile donatılmış öncü niteliğinde büyük bir vizyon projesidir. Osmanlı’dan Türkiye’ye kalan kültürel bir miras niteliğindedir. Telsizcilik tarihimizin de başlangıcını oluşturuyor. Buranın da restorasyonu başlayacak ve müze haline getirilecek.

Patara Yol Anıtı ve Kent Kapısı da çok önemli yapılar arasında…

Antik dünyada sadece Roma yazılı kaynaklarından bilinen yol kılavuz anıtlarının dünyada kazıyla belgelenen tek örneği yine Patara’da. Likya’nın bütün tarihi coğrafyasını bu anıttan öğrendik. Anıt bulunduğunda bilim çevrelerince yüzyılın epigrafi anıtı olarak kabul gördü. Patara kent kapısı da oldukça önemli yapılardan. Bu kent kapısını dünyada emsalsiz kılan özelliği ise onun aynı zamanda bir su yapısı olmasıdır. Kapının aynı zamanda bir ters sifon olarak su aktarma görevi var. 

BURASI BENİM ÇOCUĞU GİBİ 

Kazıların başladığı 1988 yılından beri Patara’dasınız. Burası size ne ifade ediyor?

1988 yılında başlayan kazıların ilk andan beri içindeyim. Burası benim evimden öte çocuğum gibi. Neredeyse Patara kazısı ile yaşıt bir evladım var. Burayı büyük bir ekip ile bugünlere getirdik. Bu tarih içinde yer almak, bu antik kentte yürümek çok özel bir duygu. Burayı sadece bir taş yığını olarak görmüyorum. O taşların hepsinin bana anlattığı bir hikâye var. Biliyorum ki benim geçtiğim yollardan binlerce yıl önce İskender’in askerleri geçti, Aziz Nikolaos burada yürüdü.

NOEL BABA BURADA DOĞDU

Patara’nın din tarihi açısından, özellikle Hristiyanlar için çok önemli olduğu söyleniyor. Neden?

Antik dünyanın en önemli üç Apollon kehanet merkezinden birisi Patara’dadır. Apollon Homeros destanlarında Likya soylu olarak tanımlanır. Onun burada bir kehanet merkezi var. Çağdaş dünyanın Noel Babası Aziz Nikolaos da Pataralı bir ailenin oğlu olarak burada doğuyor ve yaşıyor. 10 adet kilisesi bulunan Patara’da kiliselerden en az biri ona ait olmalı. Yine MS 1140 yılında, İzlandalı hacı Nicholasvon Pvera, Aziz Nikolaos Ruhban Okulu’nu ziyaret ettiğini anlatır. Ancak burası da henüz bulunamadı.

KAZILAR 250 YIL DAHA DEVAM EDER

Kaç kişilik bir ekip ile çalışıyorsunuz? Buradaki kazılar daha ne kadar devam edecek?

Ekibimizin sayısı kazımızın büyüklüğünü tanımlamıyor. Pandemi nedeniyle küçük ekipler halinde çalışıyoruz. Geçen yıl 55 kişilik bir kazı heyeti ile alanda çalışan 50 işçimiz vardı. Ekipte epigrafi alanında yabancı meslektaşlarımız da var. Ancak burası daima bir Türk kazısı olarak kaldı. Patara Türkiye’deki büyük kazılardan biri. Kültür ve Turizm Bakanlığının 12 aylık kazı ilan ettiği ilk 20 kazı arasında yer alıyor. Arazide 6-7 ay geçiriyoruz. Onun dışında depoda ve alanda belgeleme, arşiv, fotoğraflama ve bilimsel değerlendirme çalışmaları yapıyoruz. Bu aynı zamanda ülkemizde arkeoloji biliminin daha büyük bir ivme ile uluslararası alanda yoluna devam etmesi açısından da önemli. Patara kazıları uzun yıllar devam edecek. Bütün alanın kazılması için 250-300 yıla ihtiyaç var. 

MERVE YILMAZ ORUÇ

merve.oruc@aksam.com.tr

Tüm Cumartesi haberleri için tıklayın