Gökcan Sanlıman: İyi bir müzisyen olmaya çalışıyorum

Yakın zamanda 'Electroluxe' adlı yeni albümünü sevenlerinin beğenisine sunan Gökcan Sanlıman ile hayatı ve müzik kariyeri üzerine konuştuk: 'Kendimi daha çok müzik aracılığı ile ifade ederim, çok fazla konuşmam. İyi müzisyen olmaya çalışan biriyim...'

Gökcan Sanlıman: İyi bir müzisyen olmaya çalışıyorum

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Müzik kariyerine 2010 yılında çıkardığı Yesterday albümü ile başlayan, ardından 'Soğuk Temmuz' ve 'Yaşım Tutmuyor Mutluluğa' albümlerini yayınlayan, son olarak da kliplerini çekmeye devam ettiği 'Loş Bir Sokakta' ile 'Electroluxe' adını verdiğini albümlerini sevenleriyle paylaşan müzisyen Gökcan Sanlıman, bu hafta Akşam Cumartesi'nin konuğu oldu. "Geriye dönüp baktığımda hepsini çok seviyorum. Daha da iyilerini yapacağım ilerleyen zamanlarda. Kendimle yarışıyorum." diyen Sanlıman'ın aynı zamanda 'Hokus Pokus' adında bir müzik yapım şirketi var. Bu şirketi genç sanatçı arkadaşlarına destek olmak amacıyla kurmuş. Rapçi Zack ve Çiçekli Gömlekler müzik grubu destek olduğu müzisyenlerden bazıları: "Müziğin birçok alanında aktifim. Yapımda, sahnede ve üretim tarafında birçok şey yapıyorum. Yapmak istediklerim hep yenileniyor. Zevk alıyorum bu işten."

ÇOK KONUŞMAM, KENDİMİ MÜZİKLE İFADE EDERİM

İnternette ulaşabildiğimiz bilgiler dışında sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?

İtalyan Lisesi'ni bitirdikten sonra Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Bölümü'nden mezun oldum. Akabinde Kültür Yönetimi master programına katıldım. Üniversitenin ilk yıllarında sahneye çıkmayı hiç düşünmüyordum. Lise gruplarında çalmıştım, müzikle uğraşıyordum ve kendi yazdığım şarkılarım da vardı fakat sahne ve profesyonel bir kariyer aklımın ucundan bile geçmiyordu o dönemler. Sonrasında eğitimim ve amatör sahne çalışmalarımla birlikte düşüncelerim evrilmeye başladı. Mezun olduğum 2010 yılında 'Yesterday' isimli, çok değerli yabancı şarkıları cover'ladığım İngilizce albümüm yayımlandı ve profesyonel müzik kariyerim başladı. Evim bir stüdyo gibidir. Üretimlerimi evimde yapıyorum. Sürekli bir üretim dinamizmi var hayatımda. İç dünyamı olgunlaştırmak için bol bol kitap okuyorum. Edebiyata meraklıyım, sözlerim bu sebeple bestelerim kadar önemlidir benim için. Özel hayatımda ise çok sosyal biri olmadığımdan çoğu kolej yıllarımdan küçük bir arkadaş çevresi ile vakit geçiriyorum. Dövüş sporlarına meraklıyım ve 'Muay Thai' ile uğraşıyorum. Futbolu severim. Genel olarak spor ile ilgilenmekten hoşlanıyorum. Duygusal bir yapım var, çok konuşmam kendimi daha çok müzik aracılığı ile ifade ederim, iyi müzisyen olmaya çalışan biriyim.

Müzik hayatınıza ne zaman ve nasıl girdi?

Müzik, hayatıma çok küçük yaşlarda girdi. Çünkü annem bu sektörün içinde yoğun çalışan biriydi. Boşanmış bir ailenin çocuğu olarak annem ile sıkça vakit geçiriyordum. Onunla ses kayıt stüdyolarına gidip geliyordum. Müzik sektörüne Melih Kibar'la giren annemin Erekli Tunç ses kayıt stüdyoları ve menajerlik süreci boyunca hep onun yanındaydım. Hayatımızın bir parçası olan müzik nedeniyle oyuncaklarım da hep enstrümanlar oldu. Müzik kulağıma erken fısıldadı anlayacağınız.

Müzisyen olmasaydınız hangi meslek grubunda olurdunuz?

Sanatla ilgili bir mesleğim olurdu. Sanat ile ilgilenen kişileri sınıflamak istemiyorum. Sanatçı olurdum da demiyorum. Belli bir sanat dalında uğraşırım da değil kesinlikle bu. Heykeltıraş olurdum veya ressam olurdum diyemem ama üretimin ve sanatın olduğu bir yerde olacağımı biliyorum. Bu kesin. Resim ile ilgilenmek hoşuma gidiyor, meraklıyımdır. Kendim de çizerim bir şeyler. Görsel dünyada bir emekçi olabilirdim belki. Üretim ve sanat dalında bir dünyanın mensubu olurdum.

MÜZİĞİMİ BİLGİSAYAR DESENLERİYLE SÜSLEYECEĞİM

Kendi müzik tarzınızı/türünü hem teknik hem de içerik bağlamında nasıl tanımlarsınız?

Ben müziğe akustik gitar ile bestelerimi yaparak başladım. Rock müziğe ve grup müziklerine çok meraklıyım. İngiliz gruplarını çok severim. Lise yıllarımda dinlediğim müziklerden de esinleniyorum. Foo Fighters'lardan Oasis'lere erken British rock temsilcileri beni etkilemiştir. Akor dizilimlerimden melodi yapılarıma kadar eserlerim uzun süredir çok batıya dönüktü. Türk müziği ile derinden ilgilenene kadar böyleydi. Daha sonra bambaşka bir dünya açıldı benim için. Teknik anlamda tanımlamam gerekirse akustik, elektronik ve bilgisayar üzerinden ögelerle süslenen müziklere döndüm. Electroluxe albümüm de bir dönemimi kapattığımı söylüyor. Akustik basgitar, elektrik gitar ve davul üçlüsünden ziyade artık biraz da bilgisayar desenleriyle süslediğim bir müziğe dönüyorum. Kariyerimin ilk yıllarında büyük konuşmuşum. O zamanlar elektronik müzikten hoşlanmıyorum tarzında bir şey demiştim ve bu görüşü benimsemiştim. Bana bir şey hissettirmiyordu o dönemler. Bunu kötülemek için söylemiyorum. Sözsüz müzik beni yeni yeni etkilemeye başladı. Onu da kendi müziğime katmaya başladım. Elektro-pop bir dünyaya gidiyoruz artık. Beat ve ritimlerin daha önemli olduğu bir dünyaya geldik. Bas ögesi daha önde kullanılıyor şimdi. Ritim ve elektronik sound'lara çok daha merak sarmaya başladım. İçerik bağlamında da sözler benim için önemli. Şarkıları hep hikâyeler tasvir ediyor. Alt yapılar ve aranjmanlar bir ambiyans oluştururken sözler aslında bir şarkının dünyasını oluşturuyor bence müzikte. Beni etkileyen de bu. Singer- songwriter disiplini benim benimsediğim bir şey. İyi bir şarkı yazarı olmak istiyorum kariyerimde. Sözler de bu bağlamda çok önem kazanıyor. Güzel hikâyelerden ve melodilerden oluşturulan güzel bir dünya yaratmaya çalışıyorum. Kafamda çalan güzel melodileri güzel hikâyelerle birleştirmeye çalışıyorum. Modern dünyaya ayak uydurmaya çalışıyorum.

ŞARKIMI HERKESTEN ÖNCE BENİM SEVMEM LAZIM

"İstediğim müziği yapıyorum/yapabiliyorum" diyebiliyor musunuz? Yoksa sektörün ve hedef kitlelerin beklentisi yönünde mi hareket ediyorsunuz?

Bu büyük bir handikaptır sanatçılar için. En büyük kitlelere ulaşmak için elinden geleni yapmak durumundadırlar. Bu bazen içerikten ödün vermek anlamına gelebiliyor. Bu benim kariyerimin ilk yıllarında biraz kaygı unsuru olmuş olsa da mesleğim boyunca ilerleyip kendime güven kazandıkça bu handikap benim için önemini kaybetti. Kendi sevdiğim müziği yapmak her zaman beni cezbetmiştir. Kendi şarkımı herkesten önce benim sevmem lazım. Yarışım hep kendim ile oldu. Durum böyle olunca geri dönüşler her zaman önem kazandı ama biraz bencil oldum yaratıcılıkta. Başkalarının ne düşündüğü çok bir önem teşkil etmiyor. Fakat eleştirileri ve yorumları dinlerim. Gelişmek için bunu yaparım.

SANATÇILAR SERİ ÜRETİM İÇİN KALİTEYİ DÜŞÜRDÜ

Türk müzik sektöründe problemli olarak gördüğünüz konular var mı?

Birçok problem var. Telif hakları, sanatçılara ödenen ödenekler... Devletin kültür sanat alanındaki çalışmaları... Hızlı tüketimi tetikleyen sosyal medya veya dijital dünya... Sanatçılar hızlı ve seri üretime ayak uydurabilmek adına içerik anlamında kaliteyi düşürüyor. Modern dünyanın hızı hepimizi biraz yüzeysel yaptı. Bu hepimize yansıyor. Türkiye'de de vasatlık için seri üretmek zorunda kalan sanatçılar hayatı sindirmeden bir şeyler yapıyor. Buna ben de dâhil olabilirim. Hepimizi etkiliyor çünkü bu durum. İyi tarafları da var elbette. İçerikler bir kontrol mekanizmasına tabii olmadan evinizden yaptığınız şekilde dünya ile buluşabiliyor. Ama günün sonunda bazı dezavantajlar da doğuruyor.

  • müzisyen
  • gökcan sanlıman
  • ali demirtaş
Tüm Cumartesi haberleri için tıklayın