Yunus Emre sözleri, şiirleri ve hayatı! Yunus Emre kimdir?

Yunus Emre tasavvuf ve halk şairi olarak tanınmaktadır. Doğum yılının 1238 olduğu söylenen Yunus Emre Sivrihisar'da doğmuştur. Şiirlerinde Şairler kocası ya da bir aşık koca olarak uzun bir ömür yaşadığını anlatır. Yunus Emre'nin hayatı, şiirleri sizlerle...

Türk İslam Ansiklopedisi

Yunus Emre şiirlerini arzu ve hece ölçüsüyle yazmış bir halk şairidir. En çok bilinen eseri olan Risalet-ün Nushiyye'yi dini ve ahlaki bir kitap olarak ele almıştır. 1238 yılından Sivrihisar'da doğduğu aktarılan Yunus Emre kimdir? Yunus Emre sözleri, şiirleri ve hayatı...

YUNUS EMRE KİMDİR?

Yûnus Emre’nin tarihî şahsiyeti hakkında çok farklı görüşler ileri sürülmüştür. Onun Yıldırım Bayezid devrine (1389-1402) eriştiğini söyleyen (Beygu, s. 171-175), Kanûnî Sultan Süleyman dönemi (1520-1566) şairleri arasında ona da yer veren (Hammer, II, 566), VII. (XIII.) asrın sonu ile VIII. (XIV.) asrın ilk yıllarında yaşadığını ileri süren (Gibb, I, 165) araştırmacılar varsa da bu görüşler, Adnan Erzi’nin Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ndeki bir mecmuadan (nr. 7912, vr. 38b) alarak neşrettiği belge ile ortadan kalkmıştır. Belgede Yûnus Emre’nin 638 (1240-41) yılında doğduğu, seksen iki yıl yaşadığı ve 720’de (1320) vefat ettiği kaydedilmektedir.

Yûnus Emre şiirlerinde kendisini “şairler kocası”, “bir âşık koca” diye niteleyerek uzun bir ömür sürdüğünü îmâ eder. Yûnus’un vefat tarihi ve kabriyle ilgili bilgiler de uzun yıllar tartışma konusu olmuştur. Mehmet Nâil Tuman, Yûnus Emre’nin vefat tarihinin bazı kaynaklarda 828 (1425), bazılarında 843 (1439) olarak verildiğini kaydeder (Tuhfe-i Nâilî, II, 1229-1230). Bursalı Mehmed Tâhir, bir kısım kaynaklarda Yûnus’un vefat tarihinin “gülşen-i tevhîd” terkibinin karşılığı olan 843 (1439) şeklinde verildiğini, ancak risâlesindeki, “Târih dahı yedi yüz yedi idi / Yûnus cânı bu yolda kodu idi” beytine göre bu tarihten çok önce vefat etmiş olması gerektiğini söyler.

Anadolu’nun pek çok yerinde ve Azerbaycan’da Yûnus’a ait mezar ve makamlar mevcuttur. Bunlar Yûnus’un seyahat ettiği yerlerdeki sohbetlere katıldığını, çok sevildiğini ve hâtırasının yaşatıldığını gösterir. Muhtemelen bazı seyahatlerinde mürşidi Tapduk Emre ile beraber bulunduğundan destanî hayatları sevenlerinin tahayyülünde yaşamış ve yaşatılmıştır (Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, s. 274).

ESERLERİ

Risâletü’n-nushiyye. 707 (1307) yılında mesnevi şeklinde yazılmış 600 beyitlik bir risâle olup Yûnus’un seyrüsülûk ehline öğütlerini içerir. Risâle “fâilâtün fâilâtün fâilün” vezniyle yazılmış on üç beyitlik bir nazımla başlar ve kısa mensur bir bölümle devam eder. Asıl mesnevi “mefâîlün mefâîlün feûlün” veznindedir. Risâletü’n-nushiyye, Yûnus’un ilâhilerine nisbetle daha az şiir özelliğine sahip bir eserdir ve Anadolu sahasında yazılmış tasavvufî muhtevalı ilk özgün nasihatnâmelerden biridir.

Yûnus’un 417 şiirinden 138’i aruz, diğerleri hece vezniyle yazılmıştır. Aruzla kaleme alınan şiirlerdeki kusurlar biraz da o devirde veznin henüz yeterince işlenmemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Şiirlerin çoğunluğu beyit esasına göre, bir kısmı da musammat tarzında tertip edilmiştir. Bu sebeple aruzla veya heceyle yazılan bazı gazeller ikiye bölündüğünde her beyit kıta şekline de girebilmektedir.

SÖZLERİ NELERDİR?

Bir bahçeye giremezsen, durup seyran eyIeme. Bir gönüI yapamazsan, yıkıp viran eyIeme.

İIim, kendini biImektir.

Az söz erin yüküdür, çok söz hayvan yüküdür.

OIsun be aIdırma yaradan yardır..sanmaki zaIimin ettiği kârdir.. MazIumun ahi indirir sâhi.. Herşeyin bir vakti vardır..

Ya eIim aI kaIdır beni. Ya vasIına erdir beni. Çok ağIattın güIdür beni. GeI gör beni aşk neyIedi.

Nefistir seni yoIda koyan, yoIda kaIır nefse uyan. Sabır saadeti ebedi kaIır sabır kimde ise o nasib aIır.

Benim uçmak neme gerek, hergiz gözüm ona bakmaz.

İIim iIim biImektir, iIim kendin biImektir, sen kendini biImezsen, bu nice okumaktır.

Söz oIa kese savaşı, söz oIa kestire başı, söz oIa aguIu asi baI iIe yağ ede bir söz.

Eğer, iIerde birgün keşke demek istemiyorsan, 3 şeyi doğru seç! Eşini, işini, arkadaşını.

Bu dünyaya inanma, vefasın buIam sanma. Ömrün veren ziyana, çoğu pişman içinde.

Dünyada dertsiz baş oImaz. Derd'oIanın ahi dinmez.

Maharet güzeIi görebiImektir,sevmenin sırrına erebiImektir. Cihan, aIem herkes biIsin ki şunu; en büyük ibadet sevebiImektir..

Derdi dünya oIanın, dünya kadar derdi vardır..

Aşık oIamayan adem benzer yemişsiz ağaca. Çok maI haramsız, çok söz yaIansız oImaz.

Ne varIığa sevinirim, ne yokIuğa yerinirim. Aşkın iIe avunurum ; bana seni gerek seni.

TürIü türIü cefanın adını aşk koymuşIar.

Ey hayat ırmağından şu içenIer! GeIin soraIım canIara ki güzeIIiği ne oIdu da gidiyor. Ben hep seninim diyordu, şimdi neyi buIdu da gidiyor?

KaIem eğri diIIi, mürekkep siyah yüzIü, kağıt iki yüzIü! Şimdi kaIkıp arzuhaIimi yazmaya kimi mahrem kıIayım?