Timur Devleti komutanı kimdir? Timur kimdir?

Timur kimdir sorusu araştırılıyor. Timur Devleti komutanı kimdir? Timur İmparatorluğu, Timurlular Devleti veya Büyük Timur İmparatorluğu, Fars ve İslam medeniyeti unsurları ile Türk-Moğol devlet ve askeri teşkilat unsurlarını bünyesinde barındıran ve soyu Türk-Moğol boylarından biri olan Barlaslar'a dayanan Çağatay Emiri Timur tarafından kurulmuş bir Türk-İslam devleti. Timur (d. 8 Nisan 1336 - ö. 18 Şubat 1405), Maveraünnehirli Türk kökenli veya Türkleşmiş Moğol olan komutan ve hükümdar. Timur İmparatorluğu'nun kurucusudur. Çağatay ulusunu oluşturan kabilelerden Barlaslar'ın reisi olan Turagay ile Tekira Hatun'un çocuğu olarak 1336'da Semerkant yakınlarındaki Şehr-i-Sebz'e bağlı Hoca Ilgar köyünde dünyaya gelen Timur, 1370'te Çağatay Hanlığı'nın batısını kontrol altına alan askeri bir lider olarak kendini gösterdi. 1370'ten itibaren düzenlediği seferlerle bugünkü Orta Asya, Rusya, İran, Hindistan, Afganistan, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Irak ve Suriye'yi kapsayan toprakları ele geçirerek 1402'de yapılan Ankara Savaşı'nda Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid'i mağlup edip esir alarak Anadolu'ya hakim oldu. Timur, sağ ayağı aksak kalacak şekilde darbe aldığından dolayı kendisine Aksak Timur anlamına gelen Farsça Timur-i leng, Türkçeleşmiş olarak Timurlenk batılılar tarafından ise Tamerlane denilmekteydi. Detaylar haberimizde sizlerle.

Timur Devleti komutanı merak edilen konular arasında yer alıyor. Timur kimdir? Timur İmparatorluğu, Timurlular Devleti veya Büyük Timur İmparatorluğu, Fars ve İslam medeniyeti unsurları ile Türk-Moğol devlet ve askeri teşkilat unsurlarını bünyesinde barındıran ve soyu Türk-Moğol boylarından biri olan Barlaslar'a dayanan Çağatay Emiri Timur tarafından kurulmuş bir Türk-İslam devleti. Timur (d. 8 Nisan 1336 - ö. 18 Şubat 1405), Maveraünnehirli Türk kökenli veya Türkleşmiş Moğol olan komutan ve hükümdardır. Timur İmparatorluğu'nun kurucusu olmuştur. Çağatay ulusunu oluşturan kabilelerden Barlaslar'ın reisi olan Turagay ile Tekira Hatun'un çocuğu olarak 1336'da Semerkant yakınlarındaki Şehr-i-Sebz'e bağlı Hoca Ilgar köyünde dünyaya gelen Timur, 1370'te Çağatay Hanlığı'nın batısını kontrol altına alan askeri bir lider olarak kendini göstermiştir. 1370'ten itibaren düzenlediği seferlerle bugünkü Orta Asya, Rusya, İran, Hindistan, Afganistan, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Irak ve Suriye'yi kapsayan toprakları ele geçirerek 1402'de yapılan Ankara Savaşı'nda Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid'i mağlup edip esir alarak Anadolu'ya hakim oldu. Timur, sağ ayağı aksak kalacak şekilde darbe aldığından dolayı kendisine Aksak Timur anlamına gelen Farsça Timur-i leng, Türkçeleşmiş olarak Timurlenk batılılar tarafından ise Tamerlane denilmekteydi. Detaylar haberimizde sizlerle.

TİMUR DEVLETİ

Timur İmparatorluğu, Timurlular Devleti veya Büyük Timur İmparatorluğu, Fars ve İslam medeniyeti unsurları ile Türk-Moğol devlet ve askeri teşkilat unsurlarını bünyesinde barındıran ve soyu Türk-Moğol boylarından biri olan Barlaslar'a dayanan Çağatay Emiri Timur tarafından kurulmuş bir Türk-İslam devleti.

TİMUR KİMDİR?

Timur (d. 8 Nisan 1336 - ö. 18 Şubat 1405), Maveraünnehirli Türk kökenli veya Türkleşmiş Moğol olan komutan ve hükümdar. Timur İmparatorluğu'nun kurucusudur. Çağatay ulusunu oluşturan kabilelerden Barlaslar'ın reisi olan Turagay ile Tekira Hatun'un çocuğu olarak 1336'da Semerkant yakınlarındaki Şehr-i-Sebz'e bağlı Hoca Ilgar köyünde dünyaya gelen Timur, 1370'te Çağatay Hanlığı'nın batısını kontrol altına alan askeri bir lider olarak kendini gösterdi. 1370'ten itibaren düzenlediği seferlerle bugünkü Orta Asya, Rusya, İran, Hindistan, Afganistan, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Irak ve Suriye'yi kapsayan toprakları ele geçirerek 1402'de yapılan Ankara Savaşı'nda Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid'i mağlup edip esir alarak Anadolu'ya hakim oldu. Timur, sağ ayağı aksak kalacak şekilde darbe aldığından dolayı kendisine Aksak Timur anlamına gelen Farsça Timur-i leng[5], Türkçeleşmiş olarak Timurlenk batılılar tarafından ise Tamerlane denilmekteydi. Timur'un düşüncesi Cengiz Han'ın ölümünden sonra parçalanan ve onun torunları tarafından kurulan Çağatay Hanlığı, İlhanlılar ve Altın Orda kalıntıları üzerinde Cengiz İmparatorluğunu tek bir siyasi çatı altında yeniden ayağa kaldırmaktı. Seferleri de bu düşüncesini doğrular niteliktedir ve saltanatının sonuna doğru bunu büyük ölçüde başarmıştı. Ön­ce yeniden birleştirdiği Çağatay ulusunun başına geçti. Ardından batıda Hülagû Han topraklarını kendi hükümdarlığına kattıktan sonra kuzeye yönelip, Altın Orda'nın üzerinde ege­menlik sağladı. Ancak 1405 yılında Çin'i fethetmek üzere düzenlediği seferde yolda hastalanarak hayatını kaybetti. Timur, hayatı boyunca Cengiz Han yasasına çok önem vermiştir. Cengiz Han soyundan Kazan Han'ın kızı Saray Mülk Hanımı nikahına alarak damat anlamına gelen Küregen lakabını taşımaya hak kazanmıştır.[6] Cengiz Han'ın soyundan gelmediği için "Han" unvanı yerine "Emir" unvanını kullanmıştır[7] ve ölünceye kadar kukla dahi olsa, Cengiz Han soyundan birini Han olarak yanında taşımıştır. Timur bir yandan Cengiz yasasının uygulayıcısı olurken diğer taraftan kendine İslamın Kılıcı şeklinde atıfta bulunarak fetihlerini meşrulaştırmak amacıyla İslami semboller kullanmıştır. 1398'de Hindistan'da Delhi Sultanlığı, 1401'de Suriye'de Memluk Devleti ve 1402'de Ankara Savaşı'nda Osmanlı Devleti'ne karşı kazandığı zaferlerden sonra İslam dünyasındaki en büyük güç konumuna geldi. Hristiyan Gürcüler, ateşe tapan Hindular ve İzmir'de Hristiyan Şovalyeleri'ne karşı hareket ederken gaza ödevini yerine getiren gazi hükümdar imajını üstlendi. Ancak kimi tarihçilere göre Timur için yasa, şeriattan önce gelmekteydi.

Seferlerinin en kanlısı ve uzunu Batı Asya'daki seferleridir. Birincisi üç, ikincisi beş ve üçüncüsü yedi sene sürmüştür. Seferleri sırasında ele geçirdiği şehirlerin bazılarını yakıp yıkmış kellelerden kuleler yapmıştır. Kan dökücülüğü ve tahripkârlığına rağmen girdiği hiçbir ülkede de âlimlerin ve sanatkarların incitilmesine müsaade etmemiştir. Fethettiği ülkelerdeki âlimleri, ustaları ve sanatkarları başkentinde toplayarak Semerkant'ın imarına çok önem vermiştir. Timur'un kurduğu devlet, Türk-Moğol devlet esasları ve Türk­ Moğol askeri teşkilat unsurları ile İslam, bilhassa İran medeniyeti un­surlarının kendine mahsus bir birleşimidir.[8][9][10]. Müslüman olmasının yanı sıra eski Türk-Moğol geleneklerini de yaşatmaya çalışmıştır.

Ankara Savaşı

1401 yılının Temmuz ayında kırk gün süren kuşatmadan sonra Bağdad’ı ele geçirmişti.Timur'un Şam, Haleb ve Bağdad’ı ele geçirdiği esnada Karakoyunlu Kara Yusuf ile Sultan Ahmed Celayirî’nin Yıldırım Bâyezîd’e sığınması gerçekleşmişti. Bu durum Yıldırım Bâyezîd ile Timur arasındaki bir başka problem idi. Timur ile Yıldırım Bayezid karşı karşıya gelmeden önce, aralarında mektuplaşmaların olduğunu tarihi kaynaklar bildirmektedirler. Mektupların, Farsça ve Arapça olarak yazıldıkları yine bu mektupların içerisinde belirtilmektedir. Timur, Yıldırım Bayezid’e yazdığı birinci mektubunda; Kara Yusuf ile Bağdat Sultanı olan Ahmed Celâyir’in, Osmanlı idaresine sığınma taleplerini kabul etmemesini, bu iki kişiyi yakalayıp aileleri ile birlikte ya kendisine teslim edilmesini, veya öldürülmelerini ya da ülke sınırları dışına çıkarılmaları gibi tekliflerini iletmiştir. Yıldırım Bayezid, Timur’un bu gibi isteklerini emrivâki saymış, muhtemelen kendisine iltica edenlerin kışkırtmaları ve onun daha önceki Sivas kuşatması da dahil, Osmanlıya karşı beslediği istila planları sebebiyle çok sert ve hakaret edici şekilde cevaplamıştır. Mektubunda Timur'a kudurmuş köpek demekten çekinmeyen Bayezid, bu tarafa gelmezsen üç talak ile zevcelerin boş olsun ben de sana karşı çıkmazsam zevcelerim üç talak ile boş olsun diye ağır bir dil kullanmıştır

Timur’u, Osmanlı devleti üzerine yürümeye teşvik edenler arasında Erzincan Emiri Mutaharten, Akkoyunlu Beyi Karayölük, Osmanlı karşısında topraklarını kaybeden diğer Türk beylikleri, özellikle de Karaman beyi yer almaktaydı. Ayrıca Ceneviz, Fransa, Bizans ve Kastilya gibi Osmanlı karşıtları da, bu savaşın olması yönünde Timur’la yakın ilişki içerisinde bulunmuşlardır. Batı Hıristiyan devletleri ve Bizans 1398'den beri Timur ile iyi ilişkiler içindeydiler. İstanbul'u kuşatma altında tutan Bayezid'e karşı imparator II. Manuel, Timur'un egemenliğini tanıdığını haraç ödemeye hazır olduğunu bildirmekte idi.[39] Ayrıca Timur, Anadolu'da Tatar gruplara adam göndererek onları Bayezid'e karşı kazanmaya çalışıyordu.

Ankara savaşının tasviri.

Timur, Karabağ kışlağında Bayezid'ten gelen Osmanlı elçisine, Osmanlılar daim Frenklere karşı gaza yaptıklarından ona karşı yürümek Frenklerin kuvvetlerinin artmasına neden olur, bu nedenle Rum diyarı üzerine yürümek yanlısı değilim yanıtını verdi. Fakat, Bayezid'in Karakoyunlu Kara Yusuf'u himaye etmekte ısrarını bir meydan okuma olarak görüyordu. Timur son olarak barış için Bayezid'in Kara Yusuf'u idam yahut kendisine teslim veya yanında uzaklaştırması koşulları ileri sürdü. Bunu kabul ederse baba oğul oluruz gazalara yardım ederiz dedi ve 12 Mart 1402'de Karabağ'dan Anadolu'ya hareket etti. Bayezid'e haber gönderip koşulları tekrarladı. Bayezid'ten tekrar elçi geldi. Timur, savaş için hazır ol mesajıyla elçiyi geri gönderdi. Sivas sahrasında Bayezid'in elçileri önünde ordusuna resmi geçit yaptırdı. Oradan tekrar barış önerdi. Bu kez eski Erzincan Beyi Taharten ailesinin teslimini istedi. Bayezid'in büyük bir ordu ile hareket ettiği haberi geldi. Bayezid, Timur'u karşılamak üzere Doğu Anadolu yollarına düşmüştü. Timur ise güneye yönelip Ankara'ya ulaştı. Bayezid stratejik manevrada kaybetmişti. Aceleyle geri döndü. Yorgun askeriyle Çubuk Ovasında elverişsiz susuz bir yerde konaklarken Timur'un ordusu en iyi koşullarda konuşlanmıştı.[30] Savaş Timur'un askerlerinin saldırısıyla başladı ve Osmanlıların sol kolu bozuldu. Tatarlar ve Timur'un yanına sığınmış Anadolu beylerinin Bayezid'in ordusundaki askerleri kendi beylerinin yanına kaçtılar. Kendi askeriyle kalan Bayezid'in bozgunu gören birlikleri kendi yurtlarına dönmeye bakıyordu. Devlet ileri gelenlerinden her biri bir şehzadeyi alarak kaçmış ve Bayezid, Timur'un bütün seferleri sırasında yanında bulundurduğu sadık adamlarından Mahmud Han tarafından esir alınmıştı

Ankara Savaşı sonrasında Anadolu'daki faaliyetleri ve İzmir'in Fethi

Zafer akabinde Timur, Mirza Muhammed'i, Bayezid'in oğlu Süleyman Çelebi peşinde yağma ve Bayezid'in hazinesini ele geçirmek üzere Osmanlı başkenti Bursa üzerine gönderdi. Timur birlikleri Bursa'ya Süleyman Çelebi oradan ayrıldıktan hemen sonra girip şehri yakıp yıkıp yağmaladılar. Osmanlı tarihçisi Neşri, Timur'un oğlu Mirza Muhammed'in Bursa'yı yakıp yıkıp talan ettiğini, saraydaki Osmanlı hazinesini aldığını ve Ulu Cami'yi ahır yapıp içine adamlar koydurarak ateş yakıp yemek pişirdiklerini, Bursa halkının da başına gelen bu olaydan dolayı haftanın günlerini unutup cuma namazlarını kılamadıklarını aktarır. Süleyman Çelebi, Rumeli'ye geçmek üzere babasının yaptırdığı Anadolu Hisarı'na sığınmıştı. Anadolu Hisarı'na yakın bir dağda çarpışmalar üzerine Timur bu tarafa kuvvet gönderdi. Süleyman Çelebi'ye iki adam gönderip huzuruna çağırttı. Süleyman Çelebi'ye giden adamlar, Çelebi adına zengin armağanlarla geri geldiler. Bayezid'in büyük oğlu Süleyman Çelebi, Timur'un çakeri olmayı kabul edip her ne zaman emrederse gecikmeden huzuruna geleceğine dair söz verdi ve ardından Edirne'deki Osmanlı tahtına oturdu. Timur, Anadolu'da Bayezid'in ortadan kaldırdığı beylikleri ihya etti. Her tarafta Bayezid'in ortadan kaldırdığı küçük büyük hanedanlara yarlıglar vererek kendi egemenliği altına aldı. Emirzadeler Bursa'dan sonra İznik ve Çanakkale boğazına doğru ilerleyip yüklü miktarda ganimet elde ettiler. Akdeniz kıyılarına, Antalya ve Teke'ye gönderilen emirler ise tüm bölgeyi yağma edip büyük ganimetlerle döndüler. Daha sonra Timur Sivrihisar'a geldi ve çadırlar kuruldu. Oradan Kütahya'ya indiler ama malı alıp şehre zarar vermediler. Germiyanoğulları'nın ziyafetleriyle işret meclisi kuruldu. Muhammed Sultan Manisa'da, Şahruh Uluborlu-Keçiborlu taraflarında kışlarken Timur ise Denizli-Aydın yolu ile İzmir'e yakın Tire 'de kışlamaya geldi.

İzmir önlerine geldiğinde Muhammed Sultan da kendisine katıldı. Timur, 14. yüzyıl ortalarından itibaren Türklerin elinden çıkmış olan İzmir'i Hristiyanların elinden almaya, Bayezid'in yapamadığı fetih işini kendi yapmaya karar verdi. İzmir’de Rodos Şovalyeleri hüküm sürmekteydi. İzmir’i tepelerden seyreden Timur, beyaz taş duvarlı kale ile diğer binaları hayranlıkla seyretti. Dünyanın bütün kale, kent ve denizlerini gördüğünü ama böylesi güzellikle ilk kez karşılaştığını itiraf etti. İzmirliler işgal için gelenleri önemsemedi. Bu yüzden kuşatmanın ilk gününde teslim olmalarını isteyen beyaz bayrağın, ikinci günde zorla zapt edileceklerini ihtar eden kırmızı bayrağın ve üçüncü günün de yağmayı ve talanı ihtar eden siyah bayrağın dalgalanmasını umursamadılar. Timur, kalenin temellerindeki lağım açma çalışmaları sürerken ordusunun büyük kısmına çevre tepelerden söktürdüğü kayaları limanın girişine taşıtıyordu. Birkaç gün değil, birkaç yıl aynı biçimde çalışılsa bile liman girişinin engellenemeyeceğini düşünen İzmir halkı boşuna bir çaba olarak gördükleri çalışma bittiğinde kayaların limanın girişini kesmek için değil, limana giriş çıkış yapan gemilere top atışı yapmak gayesiyle kurulacak iskeleye temel işlevini yerine getireceğini anlayacaklardı. Asıl dehşet lağımcıların yoğun çabası sonucu kale burçları aynı anda havaya uçurulurken içeriye giren Timur’un askerlerinin kestiği başlar top mermisi olarak limandaki gemilere atılırken yaşandı. Rodos Şovalyeleri ve onlara yardıma gelen gemiler denizin üstünü kaplayan kesik başlardan dehşete kapılarak limandan uzaklaştılar. Bir süre limanın uzaklarında gezindikten sonra gözden kayboldular. İki haftalık kuşatmadan sonra İzmir fethedildi.[24] Bir rivayete göre Yıldırım Bayezid bu duruma hayran kalmıştır.

Bu sırada Bursa'da yerleşen Yıldırım Bayezid'in bir diğer oğlu İsa Çelebi de elçisini gönderdi. Timur onu da iyi karşıladı, İsa Çelebi bağımlılığını pişkeş vererek sundu. Timur Cenevizler elindeki Foça kalesine de Muhammed Sultan'ı gönderdi. Kaledekiler aman diledi ve haraç ödemeyi kabul etti. Muhammed Sultan'ın rahatsızlığını işiterek Akşehir'e doğru yöneldi. Bu sırada 8 Mart 1403'te Bayezid'in öldüğü haberini aldı. Haberi öğrenen Timur çok üzüldü, Bayezid'e ait bütün ülkelerin ve ona bağlı beylerin kendi hükmü altına girdiğini ilan etti. Akşehir'de babasının yanında bulunan Bayezid'in oğullarından Musa Çelebi'ye hilat, kemer, kılıç ve tirkeş vererek ağırlayıp Bursa'yı ona bağışladı ve eline yarlıg verdi. Musa Çelebi'ye babası Bayezid'in naşını Bursa'ya götürmesi için teslim etti. Bayezid'ten birkaç gün sonra da Timur'un veliaht ilan etmiş olduğu torunu Muhammed Sultan 13 Mart 1402'de 29 yaşında öldü. Kukla han olarak sürekli yanında taşıdığı Mahmud Han ise bu sırada 11 Mart 1403'te ölmüştü.

Ankara Savaşı’ndan sonra Anadolu'da sekiz ay kadar kaldıktan sonra geri dönüş yoluna koyularak 1403 yılı Temmuz ayında Gürcistan'a gelen Timur kışlamak üzere Karabağ'a yöneldi. Kışı Karabağ'da geçirdikten sonra 1404 yılı Mart ayında Semerkant'a gitmek üzere Karabağ'dan hareket etti. Erdebil'e gelindiğinde daha önce kararlaştırılan toy toplandı ve altamgalı yarlık ile Hülagü Han tahtı, Azerbaycan, İstanbul'a kadar tüm Anadolu, Irak-ı Acem, Arran, Mugan, Ermenistan ve Gürcistan bölgeleri Miranşah oğlu Mirza Ömer'in idaresine bırakıldı. Miranşah'ın askerleri ve beyleri de ona verildi böylece Miranşah oğlunun buyruk ve vesayeti altına girmiş oluyordu. Timur 1404 yılı Temmuz ayında Semerkant'a geldi. Zaferlerini kutlamak için toylar düzenletti ve imar faaliyetlerine girişti. Torunlarından altısının nikahlarını kıydırarak evlendirdi.

Ölümü

Timur, 18 Şubat 1405 tarihinde, Çin’e sefere giderken Otrar’da 69 yaşında öldü.[40][41] Ölüm sebebi kulunç idi. Hemen, Semerkand’a getirilerek torunu Halil Sultan tarafından, daha önce ölmüş olan torunu Muhammed Sultan’ın Ruh Abâd yakınlarındaki medresesine defnedildi. Timur, torunu Muhammed Sultan'ı tahtının varisi gibi görüyordu. Ancak Muhammet Sultan'ın 1404 yılında, beklenmedik şekilde genç yaşında ölümünün ardından Timur bu çok sevdiği ve ardılı olarak gördüğü torunu için Semerkant’ın seçkin bir tepesinde adına yaraşır bir büyük mozeleum inşasını emretmiş Muhammed Sultan buraya defnedilmişti. Mozeleum, anıt mezar, camii ve medrese yapılarından oluşuyordu. Timur da ölümünün ardından çok sevdiği torununun yanına defnedildi. O zamandan sonra Gur Emir, tüm Timur hanedanın birlikte yattığı anıt mezar durumuna getirildi. Timur’un ölümünden sonra oğlu Şahruh, diğer oğlu Miranşah ve torunu Uluğ Bey buraya defnedildi. Gur Emir Mozolesi yedi bölümden oluşuyordu: Sağda Müslümanların dua ettiği hanaka, solda medrese ve merkezde mosoleum, iki tarafında anıtı tamamlayan iki minare. Medrese ve hanaka günümüze ulaşamamıştır. Anıtın yüksek kubbesinin altında üç sıra halinde yan yana yatan on kadar mermer mezar taşı bulunmakla birlikte Sadece Timur’un mezartaşı siyah renkte nephritis taşıdır ancak burası sembolik mezardır. Gerçek mezar bu salonun altındaki salonda bulunmaktadır ve ziyarete açık değildir.Timur’un bedeni, taş lahdinin içinde yatmaktadır. İslam geleneği ile başı Mekke’deki Kabe’ye yöneliktir. Orta Asya geleneğinde kutsal ölülerin mezarlarına konulan at kuyruğunun burada da bulunduğu mozelenin onarımı sırasında ortaya çıkarılmıştır.

Timur, Şehr-i Sebz’de yazlık sarayı yakınlarında, genç yaşta ölen iki oğlu, Cihangir ve Ömer Şah için Mozeleum Kompleksi inşa ettirmişti. Bu kompleks içinde kendisi için de bir mezar odası inşa ettirdiği bilinmekle birlikte bu konuda başka herhangi bir bilgi bulunmamaktaydı. 1960 yılında bir kız çocuğunun Timurlu Mozelesi Kompleksi yakınlarda oynarken üzerine bastığı yerin çöküp açılan çukura düşmesi ile birlikte Timur’un ölmeden kendisi için yaptırdığı mezar odası bulundu. Mezar odasının duvarındaki yazıtta Timur’un mezar odası olduğunu kayıtlı olmakla birlikte odada devasa bir lahit bulunmakta idi. Ağırlığı nedeniyle lahdin kapağı zorlukla açılabilmişti ve içinin boş olduğu görülmüştü. Timur sağlığında mezar odasını hazırlatmış, bu mezar odası muhtemelen Orta Asya geleneğine bağlı olarak Attila’ya, Cengiz Han’a yapıldığı gibi gizli tutulmuştu. Gur Emir ile birlikte Şehrisebz’deki mezar kopleksi bırakılmış ya da unutulmuştur.