Stratejik Düşünce Enstitüsü Koordinatörü Murat Yılmaz, Türkiye’nin siyasi istikrar için ya seçim ya da hükümet sistemini değiştirmesi gerektiğini ifade ederek, bunun da ancak yeni bir anayasa ile mümkün olduğunu savundu. Yılmaz, “Hiç moraliniz bozulmasın. Bugünkü tartışmalar da geçecek. Bir zaman sonra geçmişi anlattığımız gibi bunları da hikaye edeceğiz. Bunları hikaye ederken de yeni Anayasamıza yeni çatımıza da kavuşacağız” dedi.
SONER KAN / ADANA
Stratejik Düşünce Enstitüsü Koordinatörü Murat Yılmaz, Türkiye’nin ‘rasyonel bir ülke’ gibi kendi sorunlarını yine kendisi çözmeye çalıştığını belirterek, siyasi istikrar için de ya seçim ya da hükümet sisteminin değişmesi gerektiğini söyledi. Yılmaz, bu konudaki tartışmaların da yeni bir anayasa ekseninde yapılması gerektiğini belirtti.
YENİ ANAYASA VE ÇALIŞMA HAYATI
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) tarafından Adana’da ‘Yeni Anayasa ve Çalışma Hayatı’ konulu bir bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Hacı Ömer Sabancı Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinliğe kamu kurum ve kuruluş çalışanları yoğun ilgi gösterdi. Moderatörlüğünü Murat Yılmaz’ın üstlendiği seminere ÇSGB 1. Hukuk Müşaviri Prof. Dr. Faruk Bilir, Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Adnan Küçük konuşmacı olarak katıldı.
ÖNCE DARBE SONRA ANAYASA YAPILDI
Yeni bir anayasanın neden gündemde olduğu sorusunu yanıtlayarak konuşmasına başlayan Stratejik Düşünce Enstitüsü Koordinatörü Murat Yılmaz, “Eski anayasadan memnun değiliz, beklediğimiz şeyleri bize veremedi. Neden vermedi? Çünkü Türkiye’de anayasa süreçleri, darbeleri takiben hayata geçirilmiş süreçler. 27 Mayıs 1960 darbesini takiben ‘1961 Anayasası’, 12 Eylül darbesini takiben de ‘1982 Anayasası’ yapıldı. Yapılma sürecinde de toplumun tamamını temsil etmeyen otoriteler bunları yaptılar” dedi.
ÇOĞUNLUĞUN YÖNETİMİNİ ENGELLEDİLER
Söz konusu dönemlerin; ‘darbe’ ve ‘sıkı yönetim’ dönemleri olduğunu, bu nedenle de farklı fikirlerin tartışılması ve anayasanın eleştirilmesi noktasında bir takım sorunlar olduğunu dile getiren Yılmaz, “Temel perspektifler, çoğunluğun yönetme hakkını engelleme üzerine kurulmuş anayasalardı. 27 Mayıs darbesinin temel mantığı; çoğunluğun yönetmesini engellemekti. Bu ‘82 Anayasası’ ile de devam etti. Neden böyle baktılar? Çünkü çoğunluğun, darbeyi yapanlar gibi düşünmediğini, düşünmeyeceğinden de eminlerdi” yorumunu yaptı.
ÇOĞUNLUĞU ENGELLEMEYE ÇALIŞTILAR
Yılmaz, konuşmasını da şöyle sürdürdü; “Çoğunluğun yönetmesini engellemek için bir anayasa sistem ve buna bağlı kurumlar inşa ettiler. Bunların genel toplamına; ‘vesayet sistemi’ ya da ‘vesayet ideolojisi’ diyoruz. Nedir vesayet? Nasıl bir çocuğun velisi varsa. İyi ve kötü arasında ayırt edemeyen kişilerin de vasileri vardır. Yani onlar adına iyi kötü karşısında karar verirler. Bu darbeyi yapanlar da kendi istekleri doğrultusunda toplum adına karar vermek istediler ve bunu da yaptılar.”
ADLARI VAR AMA KENDİLERİ YOK
Irak ve Suriye örneğini veren Yılmaz, “Bugün bu ülkelerin adı var kendileri yok. Devletlerle birlikte üretim ve hukuk sistemleri de çökmüş durumda. Buralarda iç savaşlar yaşanıyor. Dünyada ipini kazığını koparmış teröristler, örgütler hatta devletler, istihbarat örgütleri gelip buralarda iç savaşı harmanlıyorlar. Adeta iç savaşın bitmesi için değil yayılması, bölgedeki diğer ülkeleri de etkilemesi için çaba sarf ediyorlar. Afganistan aynı şekilde çökmüş ve başarısız bir ülke. Lübnan, Yemen ve Libya da yine aynı şekilde” dedi.
AB OLMASAYDI YUNANİSTAN ÇÖKERDİ
Darbenin yapıldığı Mısır’ın bir iç savaşa doğru sürüklenirken, Yunanistan’ın da AB desteği olmasaydı bugün çökmüş ve iflas etmiş bir ülke konumunda olacağı yorumunu yapan Yılmaz, böylesi bir atmosferde Türkiye’nin, siyasi ve ekonomik istikrarını muhafaza ettiğini söyledi. Yılmaz, herkesin aynı şeyi düşünmesinin beklenemeyeceğini belirterek, Yahya Kemal’in; “Hakikat, farklı fikirlerin çatışmasından doğar” sözünü hatırlatıp, hakikati bulmak için farklı fikirler etrafında konuşup tartışacaklarını anlattı.
DEMOKRATİK YÖNETİMİ KORUMALIYIZ
Farklı görüş ve düşüncelerin olabileceğini, bunların dile getirilip bir tartışma ortama yaratılabileceğini kaydeden Yılmaz, ancak tüm bunlar yapılırken de insanları bir arada tutan çatının, temel direğin muhafaza edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Yılmaz, “Bunun yanında demokratik yönetimi özenle korumalıyız. Aramızdaki ihtilafları tartışacağız ama birisi de karar verecek. O birisi kim? Millet. Bunun yolunu yöntemini demokratik yönetim eşlik ediyor” ifadesini kullandı.
TÜRKİYE’Yİ SURİYE’YE BENZETECEKLERDİ
Türkiye’de demokratik yönetiminin özenle korunması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, “Aynı zamanda demokratik hukuk devletini muhafaza etmeliyiz. 7 Haziran’dan sonra Türkiye’de bir siyasi istikrarsızlık olduğunu düşünen örgütler, Türkiye’yi Suriye ve Lübnan’a benzetecek bir şiddet kampanyasına girdiler. Ağır bir saldırı başlatıldı. Bunun çok büyük bir hata olduğunu çok kısa bir zaman içerisinde gördüler. Şehirlerde çatışma başlatmak isteyenler, ağır bir mağlubiyet yaşadılar” diye konuştu.
CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ ENGELLENDİ
Türkiye’nin bir Suriye ve Lübnan gibi olmayacağının dosta ve düşmana gösterildiğini dile getiren Murat Yılmaz, daha sonra sözü ‘yeni Anayasa’ya getirdi. Yılmaz, bu konuda farklı görüş ve düşünceler olduğunu ifade ederek, “Çok sert tartışmalar yaşandığını da biliyoruz. Siyasetçiler birbirini çok ağır ifadeler kullanıyor, sokak hareketleriyle tehdit ediyorlar. Şimdi hafızamızı bir yoklayalım. 2007’de ilk kriz o zaman yaşanmıştı. Cumhurbaşkanlığı meselesi etrafında bir kriz patlak verdi. Meclis’in Cumhurbaşkanlığı seçmesi engellendi” dedi.
AYM ‘367’ GİBİ GARİP BİR KARAR VERDİ
Yılmaz, konuşmasını da şöyle sürdürdü; “Konu, Anayasa Mahkemesi’ne gitti, orada da ‘367’ diye garip bir karar çıktı. Kendisi de kimseye bu kararı izah edemiyor. Bu kararın neticesinde iki şey yapıldı. Bir erken seçime gidildi, ‘Madem öyle bir anlaşmazlık var. Hakem millet olsun’ denildi. İkincisi de; ‘Cumhurbaşkanlığı seçiminde her seferinde bir kriz çıkarılıyor, o zaman millet seçsin’ denildi. Nitekim bu ikisi de yapıldı. Hem erken seçim yapıldı, hem de referandumla anayasa değiştirildi.”
‘DARBE’ TEHDİTLERİNDEN VAZGEÇTİLER
Yılmaz, “2014’te Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Muhtelif adaylar çıktı. Hatta iki parti birleşip tek aday çıkarttı. Yetmedi 14 parti de bu adayı desteklediklerini açıkladı. Kimse buna mani oldu mu? Her şey serbestçe konuşulup tartışıldı. Neticede bir seçim yapıldı, kriz aşıldı. Artık Cumhurbaşkanı seçimlerinde birileri; ‘Darbe yaparız’, ‘Sokak hareketleri düzenleriz’, ‘Anayasa Mahkemesi ile tehdit oluştururuz’ mantığını terk etmek zorunda kaldı” yorumunu yaptı.
MORALİNİZİ BOZMAYIN BUNLAR DA GEÇER
“Moraliniz bozulmasın” diyen Yılmaz, şöyle devam etti; “Moraliniz bozulmasın. Şimdiki tartışmalar da geçecek. Bir zaman sonra geçmişi anlattığımız gibi bunları da hikaye edeceğiz. Bunları hikaye ederken de yeni Anayasamıza yeni çatımıza da kavuşacağız.” Türkiye’nin ya seçim sistemini değiştirmesi ya da hükümet sistemini değiştirmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, tüm bunların tartışmasının da yeni bir anayasa ekseninde yapılması gerektiğini, Türkiye’nin de rasyonel bir ülke gibi kendi problemlerini çözmeye çalıştığını söyledi.