Ramazan'da Camilere Asılan Işıklı Yazıya Ne Denir?

‘Ramazan'da camilere asılan ışıklı yazıya ne denir?’ sorusu araştırılan konular arasında yer alıyor. Ramazan ayı ülkemizde büyük sevinçlerle geçirilen bir aydır. Bu sevinç gösterileri değişik şekillerde olabilir. Bunlardan biri de bulunulan ortamların ramazan ayına göre süslenmesidir. Bu nedenle camilerin de minarelerine ışıklı yazılar asılır. Peki, ramazan da camilere asılan ışıklı yazıya ne denir? İşte detaylar...

Ramazan'da camilere asılan ışıklı yazıya ne denir? sorusu merak ediliyor. Ramazan ayında ülkenin dört bir yanı süslenir. Bu süslemelerden biri de camilere asılan ışıklı yazılardır. Bu ışıklar her Ramazan’da oldukça fazla dikkat çekmektedir. Birçok kişi bu ışıkları görse de adını bilmemektedir. 

RAMAZAN’DA CAMİLERE ASILAN IŞIKLI YAZIYA NE DENİR?

Ramazan ayında, kandillerde, dinsel bayramlarda camilerde iki minare arasına gerilen ipler üzerine kandillerle ya da elektrik ampulleriyle oluşturulan ve geceleri ışık verilen yazı ya da resimlere mahya denir.

MAHYACILIK

Ramazan aylarında camilerin minareleri arasına gerilen ışıklı yazı şeritlerine mahya, bu yazıları hazırlayan sanatçıya da mahyacı denir.

Eskiden mahyacılık, büyük bir ustalık isteyen gerçek bir sanat dalıydı. Bu alanda yetişmiş büyük ustalar, yerlerini alacak olan çıraklara işin bütün inceliklerini öğretirlerdi. Mahya kurmak için, caminin en az iki minareli olması gerekir. Eskiden böyle büyük camilerde, iki minare arasına ip veya teller gerilir, mahya ustası da, genellikle zeytinyağ doldurulmuş kandilleri veya mumlu fenerleri ipin üzerine dizerek istediği dinî yazıyı yazar, hatta resimler yapardı. Bütün ramazan boyu bu kandiller, rüzgâra rağmen geceleri pırıl pırıl yanardı. Camilerin elektrikle aydınlatılmaya başlamasından sonra, mahyacılık kolaylaştı ve ayrı bir sanat olmaktan çıktı. Kandil yerine renkli elektrik ampulleriyle ve yeni yazıyla mahya kurma geleneği bugün hâlâ sürdürülüyor.

MAHYA NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Mahyanın ortaya çıkışıyla ilgili en kuvvetli rivayete göre; 1616-1617 yıllarında Sultan 1. Ahmed döneminin en önemli hattatlarından Fatih Camii müezzini Hafız Kefevî son derece güzel bir şekilde işlenmiş levhayı padişaha sunar.

Bunu çok beğenen padişah ise levhanın ışıklandırılarak kendi yaptırdığı Sultan Ahmed Camii'ne asılmasını ister. Kandillerle ışıklandırılan levha minareler arasına asılır ve ilk mahya ortaya çıkmış olur.