Prof. Dr. Birpınar yazdı: İklim değişikliğiyle mücadeleyi bir adım ileriye taşıdık

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, ''İklim değişikliğiyle mücadeleyi bir adım ileriye taşıdık'' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Bizler tabiat ile uyum içerisinde yaşamış bir milletin torunlarıyız. Tarihe yön veren nice Türk devletleri olarak yaşadığımız coğrafyalarda kültüre, çevreye, tabiata her zaman saygı göstermiş, doğanın sadece biz insanların değil; tüm canlıların ortak yaşam alanı olduğu bilinciyle hareket etmiş ve gelişmemizi bu zaviyeden sağlamış bulunuyoruz.

Birçok coğrafya karanlık çağı yaşarken ülkemizde çevremizin, nebatat ve hayvanatın korunmasına, onların bir ölçü, bir mizan dâhilinde kullanılmalarına dair fermanlar yayımladık. İşte bunlardan birkaç tanesi:

Bundan 6 yüzyıl öncesinde Fatih Sultan Mehmet Han'ın fermanıyla cami ve diğer kamu binalarına kuş köşklerinin yapılması, yabani veya sahipsiz hayvanlar için temiz içme suyu yalaklarının yaptırılması hiç kuşkusuz hayvan haklarına gösterilen saygının bariz göstergesi.

Ülkeler ve hatta kıtalar arası seyahat eden, bu yönüyle de biyoçeşitliliğe büyük katkı sunan, aynı zamanda da baharın habercisi leyleklerin bakım ve tedavileri için yaklaşık 2 asır evvel, 19. yüzyılda hizmete alınan Gurabahane-i Laklakan, diğer bir ifadeyle Düşkün Leylekler Evi yakın tarihte dünyadaki ilk hayvan hastanesi olarak biliniyor.

Yine dünyaya nam salmış Kanuni Sultan Süleyman Han'ın meyve ağaçlarına dadanan ve onlara zarar veren karıncaları dahi incitmenin Hak katında vebal taşıdığı düşüncesiyle hareket etmesi ecdadımızın güzel örneklerinden biri.

Aynı hassasiyeti yine odun temin etme gayesiyle ormana giden atalarımızın oradaki ağaçların etkilenmemesi için baltalarının üzerlerini çaput ile kapatmalarında da görüyoruz. Ağaçta yetişen meyveleri toplarken dahi tamamını almak yerine en az bir dal meyveyi de ağaçtaki kurtlara-kuşlara bırakan, odunu sobaya atmadan önce içindeki karınca ve böcekler yanmasın diye gayret sarf eden bir milletin torunlarıyız.

Atalarımızın özlü sözleri de çevre ve doğa aşkının birer emaresidir. "Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur" veya "Yaş kesen, baş keser". Yine şu söz bizlere paradan ziyade toprağın önemini ne güzel hatırlatıyor: Bir avuç altının olacağına bir avuç toprağın olsun.

Ülkemiz Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde iklim değişikliği ile etkin olarak sürdürdüğü mücadelesini Paris İklim Anlaşmasını meclisten geçirerek anlaşmaya taraf olmak suretiyle bir adım daha ileriye taşıdı. Gelişmekte olan bir ülke olarak mutlak azaltımın çok ötesinde bir hedef de belirleyen ülkemiz 2053 yılında karbon nötr olma hedefini dünyaya duyurdu.

Bu noktada büyük bir potansiyelimiz var. Sadece son 20 yıl içerisinde yenilenebilir enerji kurulu gücümüzde 3 katlık büyüme sağladık, toplam kurulu gücümüzün yarıdan çoğu, oransal olarak %53'ü yenilenebilir kaynaklardan oluşuyor. Bu değer ile birlikte ülkemiz Birleşik Krallık'ın bir basamak önünde, dünyada 12'nci, Avrupa'da ise 5'inci sıradadır. Jeotermalde dünyada dördüncü büyük kurulu güce sahibiz. HES'lerde Avrupa'da ikinci, dünyada ise dokuzuncu sıradayız.

Sadece geçtiğimiz yıl pandeminin yoğun olarak hüküm sürdüğü, dünyanın adeta durduğu; ancak yenilenebilir enerji yatırımlarımızın durmak bir yana adeta artış gösterdiği bir zaman oldu. 2020 yılı içerisinde ülkemizde 7 bin MW'ı aşkın ilave kurulu gücü devreye aldık. Bu ilave gücün %98'ini ise çevre ve iklim dostu yenilenebilir kaynaklardan sağladık. Kalan %2'lik kısmı ise verimliliğin güzel bir uygulaması olan kojenerasyondan temin ettik. Aynı yıl içerisinde HES'lerde yaptığımız yatırımlarda Çin'in ardından dünyada ikinci sırada yer aldık.

Tüm bu gelişmeler 2053 yolunda güçlü bir potansiyelimizin varlığına işaret ediyor. Yine tek parsel üzerinde inşa edilen dünyanın en büyük güneş santrali yatırımı da bu yöndeki kararlılığımızın güzel örneklerinden biri.

Yenilenebilir kaynaklı elektrik üretimi ile yıllık bazdaki ulusal sera gazı salınımının en az yüzde 7'sine tekabül eden miktarda emisyon oluşumunu önledik. Ancak hedefimiz büyük. O yüzden önümüzdeki süreçte güneşimiz daha parlak, rüzgârımız ise daha sert esecek.

Sera gazlarının azaltılmasında en etkili metotlardan biri olan karbonun fiyatlandırılması da çalıştığımız ve öncelik verdiğimiz konulardan birisi. İklim dostu yatırımların destekleneceği, temiz üretim teknolojilerine yatırım yapan tesisleri ödüllendiren Emisyon Ticaret Sistemi altyapısını oluşturuyoruz, yakın zamanda da hayata geçireceğiz.

Yine sanayide başlattığımız temiz üretim, çevre etiket ve hayatımızın her alanında yer alan sıfır atık projemiz ile kaynak verimliliğini arttırıyor, büyümemizi kaynaktan bağımsız kılan döngüsel ekonomi modeline geçiş için çalışmalar yürütüyoruz. Bu itibarla yakın zamanda bir döngüsel ekonomi eylem planını tamamlayarak hayata geçireceğiz. Sıfır Atık projesi ile dünyada çevre hassasiyetini, yaşam döngüsü olgusunu dikkate alarak hayata geçiren sayılı ülkeler arasına girdik.

Atıklarımızı gömmek yerine geri kazanarak atık oluşumunu önleyeceğiz. Sadece son üç yılda sıfır atık vizyonumuz kapsamında geri kazanım oranımızı 9 puan artırdık. Depozito iade sistemi gibi uygulamaların da desteği ile bu değeri 2035 yılında %60 seviyelerine çıkarma, 2050 yılından sonra ise atık depolamaya son verme hedefimiz var.

Her damlasına ayrı bir kıymet verdiğimiz sularımızı da daha etkin kullanacak mekanizmalar geliştiriyor, akıllı sulama tekniklerinin yanında buharlaşmayı önleyici yeraltı barajları inşa ediyoruz. Kullanım sonucu oluşan atık suları arıtarak hem aldığımız iki nefesten birisini sunan deniz ve diğer alıcı ortamlarımızı koruyor hem de arıtılmış atık suları yeniden kullanarak doğal su kaynaklarımızın ömrünü uzatıyoruz.

Önem verdiğimiz diğer bir konu ise binalarımız. Akıllı şehir uygulamaları ile kaynakların daha etkin ve yerinde kullanılmasını sağlıyoruz. Enerji verimliliği başta olmak üzere atık yönetimi, gri su ve yağmur suyu hasadı ve çatılarda da binaların kendi enerjisini üretmelerinin önünü açarak hem çevre dostu dönüşüm hem de enerji üretiminde yer tasarrufu sağlamış oluyoruz. Şehirlerimizin nefes alması için her ilimize Millet Bahçesi yapıyor, ekolojik koridorlar ile de biyolojik çeşitliliğe can suyu veriyoruz.

Önemli emisyon kaynaklarımızdan birisi de ulaşım sektörü. Sıfır emisyon-sıfır kirlilik mottosu ile 3 bin km bisiklet ve 3 bin km yürüyüş yolu hedefi belirledik ve bu hedefe ulaşmak için emin adımlar ile yol alıyoruz. Ferdi ulaşımın revaçta olduğu pandemi döneminin gölgesinde geçen 2020 yılında dünyanın en uzun tek parçalı bisiklet yolunu Hatay ilimizde milletimizin ve misafir milletlerin hizmetine soktuk. Yine bireysel ulaşım ile sembolleşen ve kullanımı her gün artış gösteren çevre, iklim ve hava dostu ulaşım araçlarından biri olan elektrikli skuterlerin trafikte güvenli seyri için yasal altyapıyı oluşturduk.

Değer ve kıymet verdiğimiz bir diğer alan ise yutak alanlar. Mevcudu korumanın yanında miktarını da artırmamız gereken önemli alanlar bunlar. Çünkü karbon emisyonlarını dengelemede önemli bir fonksiyon icra ediyorlar. Ülkemiz bu düşünce ile orman varlığını artıran nadir ülkelerden biri oldu ve son 20 yılda toprakla buluşturduğumuz 5,1 milyarın üstündeki yeni fidan ile orman varlığımızda Galler'in büyüklüğüne eşdeğer miktarda artış sağladık. Ağaçlandırma faaliyetleri bakımından son 5 yıllık periyodu esas aldığımızda ise Avrupa'da birinci, dünyada ise altıncı olduk. 11 Kasım tarihini Milli Ağaçlandırma Günü ilan ettik.

Mücadele potansiyelimiz büyük

Dünyamızda var olan hassas dengenin muhafazası için her bir canlı türüne ihtiyacımız var. Bu yönüyle türlerin çeşitliliğini ve devamını korumak oldukça büyük önem taşıyor. Asya, Avrupa ve Afrika gibi 3 ana karanın geçiş noktası olan ülkemiz büyük bir biyoçeşitlilik zenginliğine sahip. Biyolojik çeşitliliğin zarar görmesi her türlü çevre ve iklim felaketini de beraberinde getiriyor. Türkiye olarak biyolojik çeşitliliğimizi korumaya yönelik bilimsel araştırmalar yürütüyoruz.

Korunan alan büyüklüğümüzü %11'e çıkararak bu alanlarda yaşayan canlı cansız tüm varlıklarımızı, akarsularımızı, kirlenme tehlikesinden, yok olma tehlikesinden kurtardık. Sadece son 2 yılda 10 bin km2'lik alanı -ki bu değer Londra'nın 7, İstanbul'un ise 2 katı- koruma altına alarak korunan alan miktarımızı artırdık. Önümüzdeki dönemde de BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'nin 16. Taraflar Konferansına ev sahipliği yapacak ve başkanlığını iki yıl için üstleneceğiz.

Bu çevre, doğa, gezegen hepimizin. Sadece bizim değil, tüm canlıların ortak yaşam alanı. Yaşadığımız çevrenin, bitkilerin, hayvanların hepsinin sağlıkları birbiri ile etkileşim içerisinde. Doğamız ne kadar sağlıklı olursa bizler de o derece sağlıklı oluruz. Gezegenimiz ne derece sağlıklı olursa içerisindeki canlılar da bir o kadar sağlıklı olur. O yüzden tek sağlık olgusunu destekliyoruz.

Çevrenin doğal dengesinin korunmasında, kirlilik oluşumunun önlenmesinde esasında hepimize sorumluluk düşüyor. Dolayısı ile egosantrik (ben merkezli) değil, ekosentrik (çevre odaklı) bir düşünceye ihtiyacımız var. Kullan-at kültüründen, kaynakları daha etkin ve verimli kullanmayı öngören döngüsel ekonomi modellerine geçişleri hızlandırmalıyız. Zira biliyoruz ki mevcut tüketim modelinin devamı halinde yüzyılın sonunda sıcaklık artışının 3 ila 6 derece arasında olması bekleniyor ki bu tam anlamıyla bir felaket demek. Neticede hâlihazırda yaşadığımız, sayıları ve etkileri giderek artan afetler sadece 1,2 C sıcaklık artışının sonuçları.

Ülke olarak bu dünyayı biz kirletmedik. Ancak kirli kalmasına da göz yummayacağız. Gönül sultanlarımızdan Hazreti Mevlana'nın da dediği gibi "Öğüt verecek insana değil, örnek olacak insana ihtiyaç var". Biz de bu bilinçle hareket etmek istiyoruz.

Ülke olarak 2053 nötr karbon hedefimiz var. Hiç kuşkusuz bu hedefe ulaşmak için yeni ve güçlü bir yol haritasına ihtiyacımız olacak. Bu itibarla önümüzdeki yılın başında akademiden, sanayiden, ulaşımdan, tarımdan, kamu kurumlarından, STK'lardan kısacası ilgili tüm tarafları bir araya getirerek bir iklim şurası düzenleyeceğiz.

İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında büyük bir potansiyelimiz var. Bu minvalde yeşil kalkınma devrimini başlatıyoruz. İlk adım olarak da ulusal katkı beyanımızı güncelleyeceğiz.