HABER MERKEZİ
GÜLCAN TEZCAN
Görüntü ve imajın algıları yönettiği bir çağdayız. Buna bir de ezberler ve ön kabuller eklenince kimi meslekler konusunda sıklıkla bizi şaşırtacak durumlar yaşıyoruz. Bu ibretlik hâlimiz bir dijital platformda yayınlanan İstanbul Ansiklopedisi dizisindeki bir sahnede de karşımıza çıkmıştı. Tiyatro yönetmeni, sahnede başörtülü geçmişinden söz ederken başını örten oyuncusuna, 'Buna izin veremem, sen hiç, bir tiyatro yönetmenini başörtülü olarak hayal edebiliyor musun? Ya da fakültedeki hocanı? Toplumsal kabuller vardır. Bu yüzden ben de sahnede başörtülü olmanı kabul edemem' demişti. Gerçekten de belli meslekleri sadece belli görüntüye, giyim ve yaşam tarzına sahip insanlar yapabilirmiş gibi bir yanılgıya sahibiz. O meslekle ilgili liyakat sahibi olma konusunu niyeyse birincil mesele olarak düşünmüyoruz. 28 Şubat'ta sıklıkla karşılaştığımız, yavaş yavaş azalsa da bir türlü bitmek bilmeyen bir maraz bu. Gaziantep'te yaşayan Gülşah Sert de başörtülü bir kadın olarak ezber bozacak bir iş yapıyor. Pilot Eğitmeni olarak çalışan Sert, mesleğini aşkla yapanlardan. Sert ile sağlık sektöründen havacılığa uzanan ilginç ve sıra dışı başarı hikâyesini konuştuk.
Önce sizi tanıyalım. Gülşah Sert kimdir? Nerelidir? Ne yapar?
Adım Gülşah Sert. Baba memleketim Giresun, doğma büyüme İstanbulluyum. Yazları hep Giresun'a gittiğim için orayla bağlantım hiç kesilmedi. Başta sağlık sektöründeydim. Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilimleri mezunuyum. Açık Öğretimden İktisat da okudum. İşletme MBA'yi yaptım. Sonra STK'larla beraber gönüllü olarak Afrika'da çalıştım. Zaten bu merak da uzun uçak yolculukları ile başladı. Uçmayı sevmeye başladım. Neden olmasın? diye düşündüm. Alan değiştirip pilotaj bölümünü bitirdim. Türk Hava Yolları'nın alımlarına katıldım. Dört, beş aşamalı bir süreç. En son kurul mülakatında elediler. Bu işi yapmayı da çok istiyorum. IF yani uçuş öğretmenliğini deneyeyim dedim. Uçuş öğretmenliği lisansı aldım. Birkaç okulda çalıştım. Burası da üçüncü okulum. Beş yıldır bu işi yapıyorum. Bir kızım var 32 yaşında, o da Ankara'da İngilizce öğretmenliği yapıyor. Evlendi, 2,5 yaşında Beyazıt adında çok tatlı bir oğlu var.
Birbirinden farklı ve zor alanlar... Makas değişikliği nasıl oldu?
Pilotluğa ilgi duymaya başlayınca araştırdım nasıl bir eğitim alınıyor diye. Yüksek meblağlar gerektiriyordu pilotluk eğitimi. Çünkü bir tane Eskişehir'de devlet üniversitesinde bununla ilgili bir bölüm var. Diğerleri paralı. Biraz para biriktirdim. Pilotaja başlayabilmeniz için lise mezunu olmanız yeterli. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne bağlı pilot yetiştirme yetkisine sahip havacılık okulları var. Üniversitelerin pilotaj bölümleri yer derslerini kendileri veriyor. Ama pilotaj kısmına başladığı zaman Karatay Üniversitesi hariç -çünkü onların kendi pistleri var- öğrencilerini anlaşmalı oldukları havacılık okullarına sevk ediyorlar. Siz bizim öğrencilerimizi uçurun, diyorlar. Ben de onlardan bir tanesinden mezun oldum.
AİLEM 'SANA İŞ VERMEZLER' DİYE KARŞI ÇIKTI
Pilot eğitmeni olmaya karar verdiğinizde aileniz nasıl karşıladı?
Ailemin dediği tek şey 'Sen bu lisansı alırsın ama sana iş vermezler' cümlesiydi. Öğrenci olarak başladığımda 2012'ydi. 2017'de bitirdim. Dedikleri de oldu aslında. Sessiz bir kural var muhtemelen. Özel sektörde kimseye bir şey diyemezsin. Adam canı isterse alır seni, istemezse almaz. Mail ile başvuru yapıyorsun. Sonra telefonla geri dönüş yapıyorlar. CV'ni yolla diyorlar ve CV'ni gördükleri zaman bir daha aramıyorlar ve biliyorsun neden olduğunu.
Eğitim için uçuyorsunuz ama pilot olma isteğiniz devam ediyor mu
Tabi yine olabilir ama onun için ekstra uçuş süresi istiyorlar. O uçuş süresini de bir şekilde tamamlamanız lâzım. Hem sevdiğin mesleği yapıp hem de uçuşu tamamlamak çok daha mantıklı geldi. Sıfırdan birini alıyorsunuz. Uçak nasıl kullanılır, nasıl kalkarsın, nasıl inersin öğretiyorsun. Eğitim sürecimizde belli görevlerimiz var. Öğrenciye ilk 13 saate kadar inmesini öğretiyorsunuz. Sonra da bir başka kontrol hocasına verip o da 'tamam' derse 15 dakika tek başına yolluyorsunuz. Artık tek başına kullanıyor uçağı ve inmek zorunda bir şekilde. Onu izlemek çok harika bir duygu. Öğrencilerin ilk yalnız uçuşundan sonra simülatör kısmı var.
"ADRENALİN SEVMİYORUM"
Siz ilk uçuşlarınızda neler yaşadınız, neler hissettiniz?
O anlatılmaz yaşanır, çok farklı bir duygu. Havada benim hissettiğim şey genelde çok güzel bir özgürlük duygusu. Pek tarif edilebilecek bir şey diye düşünmüyorum. Bizim dönemimizde teknoloji de bu kadar gelişmemişti o yüzden herhalde öğrencilerden çok daha fazla şey isteniyordu. Şimdi çoğu şey aplikasyonlarla çok rahat yapılabiliyor. Onun hem güzel tarafları hem de dezavantajları var.
Pilotluk, bir şeyi kontrol etmek, direksiyon başında olmak nasıl bir duygu?
Havada olduğunuz zaman hayatla ilgili olan bütün problemlerinizin çok ufak olduğunu fark ediyorsunuz. Hatta ne kadar da büyütmüşüm gözümde bazı şeyleri diyorum. Bir rahatlama geliyor. Çünkü o manzara insana onu gösteriyor. Koskoca kainatta bir zerre olduğunu anlıyorsun.
Paraşüt, planör gibi daha bireysel uçuş türleri ile ilgilendiniz mi?
İlgilenmedim. Türk Hava Kurumu'nun planör kurslarına başvurdum ama o işlerde çok sıra var. Motorsuz bir şey nasıl uçar onu hâlâ çok merak ediyorum. O çok büyük bir deneyim.
Yamaç paraşütü de öyle. Ama çok fazla kazalar oluyor. Çünkü ters bir rüzgârla kontrol edemeyip dağa çakılıyorlar. 'Ben adrenalin sevmiyorum' diyorum millet gülüyor o zaman.
PİLOTLARI EN KÖTÜSÜNE HAZIRLIYORUZ
Öğrencilerinizle havada neler yaşıyorsunuz? Eğitimlerde sizi tedirgin eden, 'eyvah' dediğiniz deneyimler oldu mu?
Genelde öğrencileri en kötüsüne hazırlıyorsunuz. Eğitim onun üzerine kurulu. Bütün emergency'leri öğretiyorsunuz. Motoru durduğunda nasıl bir yer, bir tarla veya bir toprak yol bulup ineceğini gösteriyorsunuz. Hemen her uçuşunuzda bunu tekrar ediyorsunuz.
İnişlerde piste yaklaşırken doğal olarak bir korku geliyor öğrencilere. Piste yaklaşıyor; ne zaman düz uçuşa geçeceğim, uçağı indirmeye başlayacağım diye tedirgin oluyorlar.
O his zamanla oturuyor ve alışıyorlar. En kötüsüne onu hazırladıktan sonra onu yalnız bırakıyorsunuz ve o kadar da korkmuyorsunuz artık. Öğrencilerle iyi bir frekans yakaladığımı düşünüyorum. Öğrencilikte yaşadıklarını unutmayıp empati kurduğun zaman öğrenci onu anlamaya çalıştığını fark ediyor ve daha çok çalışıyor. Birçok insan sadece uçmayı sever ama ben bir şeyler öğretmeyi de seviyorum.
Kontrol sizdeyken uçmak mı daha mı konforlu yolcu olduğunuzda mı?
Normalde uçak kullanıp sonra yolcu olarak bindiğiniz zaman özel şoför kullanma hissi oluyor insanda. Biraz da başkaları kullansın gibi.
KADINLAR BU İŞE ÇOK YATKIN
Çok teknik bir iş yapıyorsunuz. Kadınların çok da yakın durmadığı bir meslek...
Evet, erkek egemen bir meslek. Pilot çoktur ama öğretmen pilot olarak kadınların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Evli veya çocuklu olanlar için öğretmen pilot olarak çalışmak çok daha konforlu bir iş. Sonuç itibariyle şehirlerarası uçuşlarımız da oluyor öğrencilerle. Ama aynı yere geri dönüyorsun. Gözünü bir anda Hong Kong'da ya da Çin'de, Pekin'de açmıyorsun. Günlük azami 6 saat uçabilirsiniz. Günün 12 saati dinlenmeniz lâzım. Çünkü loglarınıza bakıyorlar. Tabi bir şeylere öncü olmak, yapılabileceğini göstermek güzel bir şey. Pilotlukta en önemli beceri multitasking dediğimiz şeydir. Bir anda üç, dört şeyi birden koordine edebilme, görebilme yeteneği. Genelde bu kadınların baskın özelliğidir. Aynı anda çocuğunun nereye gittiğine bakıp yemek hazırlıklarını yapıp. aynı anda haberleri dinleyip bir başka kişinin sorduğu şeye cevap verebilme özelliğine sahiptir kadın. Pilotlukta da aynı şey geçerli. Oradaki birçok göstergeyi aynı anda görüp aynı zamanda dışarıyı referanslarıyla takip edip bu işi yapmanız gerekir. O yüzden kadınların zannedilenin aksine bu konuya daha yatkın olduğunu düşünüyorum.
Sağlık açısından belli özellikler isteniyor mu?
Özel Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'nün yetkilendirdiği sağlık raporu alabileceğiniz yerler var. Her sene oralardan alacağımız sağlık lisanslarını yenilemeniz gerekiyor. Aksi halde uçamıyorsunuz. O yüzden bir pilotun her şeyden önce sağlığına çok dikkat etmesi gerekiyor.
Karaciğer, kalp ile ilgili kronik hastalıklarınız varsa pilotluk yapamıyorsunuz.
Yolcu uçuşlarında ekstra eğitim veriliyor mu?
Airbus'tı, Boeing'di onların hepsinin kendi tip eğitimleri var. Tip eğitimi dediğim şey içerisinin, bilgisayar mekanizmaları farkı. O mekanizmaları size öğretmek için ekstra 6 aylık kursa tabi tutuyorlar. Sınıf arkadaşlarımdan bir kısmı line'da, bir kısmı kargoda uçuyor. Genelde 'Bu iş operatörlük' diyorlar. Bir şeyleri kontrol etmek sadece. Çünkü şu an bizim yolcu uçaklarımız yarı otomatik. Bizim öğrenciliğimizdeki uçuşlar manuel olarak yapılıyordu asıl uçuş oydu diyorlar. Ama sonuç itibariyle emergency durumlar olduğunda iş bileğe kalıyor. O yüzden 6 ayda bir acil durum melekelerini korumak için simülatörlere alıyorlar pilotları.
BELLİ EZBERLER YÜZÜNDEN ŞAŞIRANLAR OLUYOR
Netflix'te yayınlanan İstanbul Ansiklopedisi dizisinde bir sahne dikkatimi çekmişti. Tiyatro yönetmeni, üniversitede başını açan ve oyunda da başörtülü olarak sahneye çıkıp bu hikâyesini anlatan öğrencisine sahnede hiçbir şekilde başörtülü olarak bulunamayacağını, bazı meslekleri yapan kişilerin başörtülü olarak düşünülemeyeceğini söylüyor. Bizim kuşağa çok tanıdık gelen bir cümle bu. Başörtülü bir pilot ya da pilot eğitmeni de olmanız nasıl karşılanıyor?
Çok yeni yaşadığım bir örneği anlatayım size. Alışveriş yapıyorum. Anahtarlığımda pilot brövesini gördü. Bana bir astsubayın adını söyledi. "Siz onun annesi misiniz?" dedi. "Yok, hayır." dedim. "Anahtarlığınızda pilot yazıyor ondan sordum. Ben de İHA pilotuyum." dedi. Bizim hemen karşımızda Gaziantep Havalimanı'nın karşısında İHA'lar kalkıyor. Bizim oradan öğrencilerimiz de var devam eden. Ben de öğrencimin adını söyledim. "Siz onu tanıyor musunuz?" diye sordum. "Aaa, o benim komutanım." dedi. "Ben onun uçuş öğretmeniyim." deyince şöyle baktı, çok şaşırdı. "Nasıl yani?" dedi. "Ben öğretmen pilotum. Ona ben öğretiyorum uçuşu." dedim. Tepeden tırnağa şöyle bir baktı. "Öyle mi" dedi?" "Evet." dedim. Ondan sonra, "Tanıştığımıza memnun oldum." dedi çocuk. Elbette belli ezberler var. Oluyor böyle şeyler.
NEDEN PATİK ÖREN DEĞİL UÇUŞTA BİR ANNE
Yaptığınız işlere baktığımızda çok sıradışı bir annesiniz. Kızınız nasıl karşılıyor bu durumu?
Kızım ortaokul çağındayken STK'larla Afrika'ya gidiyordum, Nijer'e, Sudan'a. "Anne sen niye normal bir anne değilsin?" derdi. Bu işe başladık. Arkadaşları "Senin annen nerede?" dediklerinde "Uçuşta" diyor. Dönüp bana "Sen niye evinde patik ören normal bir anne değilsin?" diye soruyordu. Şimdi artık 'seninle gurur duyuyorum, sen çıtayı fazla yükselttin anne' noktasına geldi. O liseyi giderken ben MBA Master'ı yapıyordum. Ben akşamları ders çalıştığım için o da ders çalışmak zorunda kalırdı ve bana çok kızardı.
Sosyal medya hikâyeniz nasıl başladı?
Kayseri'de bir arkadaşım var. STK'larla birlikte Afrika'ya gittiğimizde tanıştık. İnsanlara yardım etmek için gittiğiniz zaman aranızda çok harika bir dostluk oluşuyor. 'Madem bu işlere başlıyorsun. Sosyal medyada da bir şey yapman lâzım.' dedi. O bana çok yardımcı oluyor videoları düzenleme ve birçok içeriği hazırlama konusunda. Çünkü ben çoğu şeyi bilmiyorum. Onun sosyal medya okur-yazarlığı benden çok daha fazla.
AFRİKA'DA FAKİRLİK TANIMIM DEĞİŞTİ
Sivil Toplum ve gönüllülük çalışmalarınızda motivasyonunuz neydi? Afrika'ya gitmeye nasıl karar verdiniz?
İnsanlara ne kadar faydan dokunursa o kadar varsın. Birilerine dokunup, iyi bir şeyler yapabiliyorsan, hayatında bir şeyleri iyi bir şekilde değiştirebiliyorsan ne mutlu sana. Benim felsefem o yönde. "Benim kuluma yardımcı olun" diyor ya Allah. Öğrencilere de öyle yaklaşıyorum. 2005'ten beri gidiyorum Afrika'ya. Önce Yeryüzü Doktorları'yla gitmiştik. Sonra Gönüllüler diye bir grupla devam ettik gitmeye. Sudan'a, Nijer, özellikle Nijerya sınırına yakın bir yere gidiyorduk. Orası Fransa'nın hegemonyasında. 35 milyon nüfus var ama hastalıktan, yoksulluktan ölüp gidiyor çoğu. Oradaki insanlara yardım ettiğiniz zaman onlardan çok kendiniz bir şeyler kazanıyorsunuz. Çok doyumsuz olduğumu fark ettim. Bu kapitalist düzen dedikleri şey var reklam sloganları daha fazlasını iste, daha fazla. Ne için istiyorsun o kadar fazlasını arkadaş? Afrika'ya gidince fakirlik tanımım değişti. Adamlar hiçliğin ortasında. Üstüne giydiği bir entari, elinde bir ibrik. Bütün varlığı bu. O hiçliğin içinde mutlu olmayı biliyorlar.