Melih Cevdet Anday şiirleri ve sözleri gündemde yer aldı. Ünlü şair Melih Cevdet Anday vefatının 18. senesinde sevenleri tarafından anılıyor. Cevdet Anday, Türk şiirinde Garip Akımı'nın öncülerinden biridir. 13 Mart 1915 doğumlu Melih Cevdet Anday şiirleri ve sözleri sizlerle...
MELİH CEVDET ANDAY ŞİİRLERİ
Çok Güzel Şey
Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.
Yaz Sonu Şiirleri
Dün gece yağmur yağdı kente,
Sonra sabah, güneşte ayıklanmış,
Bir kahvede düşünüyorum,
Sen geleceksin ya, dalgınlık
Kopuverdi bir daldan, sallanarak
Geçen bayrak açmış bir bulut,
Sonra ikindi ve akşam, bakarsın,
Uyurken bir daha o yağmur
Telgrafhane
Uyumayacaksın
Memleketinin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Çünkü sen artık o sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketin hali
Düzelmeden dünyanın hali
Gözüne uyku giremez ki…
Uyumayacaksın
Bir sis çanı gibi gecenin içinde
Ta gün ışıyıncaya kadar
Vakur metin sade
Çalacaksın.
MELİH CEVDET ANDAY KİMDİR?
915'te İstanbul'da doğdu. Ankara Gazi Lisesi'nden 1936'da mezun oldu. Oktay Rifat ve Orhan Veli okul arkadaşlarıydı. 1938'de sosyoloji öğrenimi için Belçika'ya gitti. İki yıl sonra II. Dünya Savaşı çıkınca zorunlu olarak yurda döndü. 1942'den başlayarak Ankara'da Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğü'nde danışmanlık, Ankara Kitaplığı'nda memurluk, gazetecilik yaptı. Daha sonra İstanbul'a yerleşti. "Akşam", "Büyük Gazete", "Tanin" gazetelerinde fıkra yazarlığı, sanat sayfası yöneticiliği yaptı, denemeler yazdı. 1954'te başladığı İstanbul Belediye Konservatuvarı Tiyatro Bölümü fonetik-diksiyon öğretmenliğinden 1977'de emekli oldu. 1964-1969 arasında TRT Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundu. 1979'da UNESCO Genel Merkezi Kültür Müşaviri olarak Paris'e gitti.
"Ukde" adlı ilk şiiri 1936'da Varlık dergisinde çıktı. İlk şiirlerinde hececilerin biçim ve tema özelliklerini benimsedi. Gizemci denebilecek bir duyarlılıkla nesneleri sıralayan, çevresine çocuksu bir şaşkınlıkla bakan bu şiirlerin ayırıcı yanı, uyaklı yazılmalarına rağmen uyağa bağlı olmamaları.
Orhan Veli ve Oktay Rifat'la ortak eserleri "Garip"teki (1941) şiirlerinde çocuksu şaşkınlığın bilince dönüştüğü, uyakların aşıldığı ve ölçünün kırıldığı görülür. Bu ilk dönem şiirlerinde yer yer Dadaizm'den etkiler hissedilir ama belirleyici değildir.
Başlangıçta çocukluktan beri arkadaş olduğu Orhan Veli ve Oktay Rifat'la aynı şiir çizgisinde yürüdü. Ama Veli ve Rifat'tan "duygu" bakımından ayrıldı.
Şiirlerinde duygu, düşünceyle gelişir, hatta düşünceyi hazırlar. Düşünce ögesi duygularını hep ayrıntıdan kotarır.
"Telgrafhane" ve "Yan Yana" kitaplarındaki şiirlerle bu kez, toplum ve insan değerlerini savunan, kavgacı bir şiire yöneldiği dikkat çekti.
Lirizme karşı çıkmasına rağmen, toplumsal güçlüklerin içe akışı olarak gördüğü bu unsuru şiirlerinde kullanmaktan geri durmadı.
1960 sonrası şiirinde bu kez mitolojik unsurlar görülmeye başlandı. "Kolları Bağlı Odysseus" (1963) ile başlayan bu süreçte, Anadolu'daki eski Yunan kültürü ile yaşadığımız tarihsel ve güncel koşullar arasında bir metafor kurmayı istedi.
1975 sonrası eserlerinde yeni sorularla yeni arayışlara yönelmek isteyen bir şairin aynı zamanda bir filozofun ve halk ermişinin sesi duyulur. Mitologya serüvenine Doğu kültürleri unsurlarını da katmaya başlar. Şiirindeki bu gelişme denemeleri ve romanlarında da hissedilir.