Türk bilim insanı Dr. Günseli Çubukçuoğlu Deniz başkanlığında yürütülen TÜBİTAK destekli bilimsel araştırmanın sonuçları bilim dünyasıyla paylaşıldı.
Kalp ritim bozukluklarının moleküler, hücresel ve genetik nedenlerinin araştırıldığı çalışmada Dr. Deniz'in yanı sıra Ankara Üniversitesi (AÜ) Biyoteknoloji Enstitüsü Genombilim Sorumlusu Prof. Dr. Hilal Özdağ, AÜ Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüçhan Akar ve Doç. Dr. Serkan Durdu yer aldı.
Araştırmanın yürütücüsü olan AÜ Kök Hücre Enstitüsünden Dr. Günseli Çubukçuoğlu Deniz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, atriyal fibrilasyonun, kalp kapak yetmezliğine eşlik eden ve oldukça ciddi sonuçlara yol açan ritim bozukluğu olduğunu söyledi.
Atriyal fibrilasyonun toplumda görülme sıklığının giderek artacağının öngörüldüğünü belirten Deniz, "Nüfusu 300 milyonun üzerinde olan ABD'de 2020 yılına kadar yaklaşık 3 milyon kişinin, 2050 yılına kadar ise 5,6 milyon kişinin atriyal fibrilasyon denilen ritim bozukluğuna yakalanacağı tahmin edilmektedir. Bu ritim bozukluğuna bağlı olarak, özellikle inmeyi de içeren tromboembolik olaylar, konjestif kalp yetersizliği gelişebilmektedir. Atriyal fibrilasyon, artan iş gücü kaybı, kalıcı sakatlıklar ve ölümle sonuçlanabilmektedir." diye konuştu.
Gerek ilaç gerekse cerrahi yöntemlerin hastaların yaklaşık yüzde 40'ının tedavisinde başarısız olduğu bilgisini veren Dr. Deniz, bu başarısızlığın önemli nedenleri arasında moleküler ve hücresel mekanizmaların tam aydınlatılamamasının da bulunduğunu ifade etti.
"SONUÇLAR HASTALIĞIN TEDAVİSİNDE YENİ UFUKLAR AÇABİLECEK"
Hastalık gelişiminde etkili olduğu düşünülen moleküler ve hücresel mekanizmaların tanımlanarak yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilebilmesi amacıyla bir bilimsel araştırmaya imza attıklarını anlatan Deniz, şu bilgileri paylaştı:
"TÜBİTAK Sağlık Bilimleri Araştırma Grubu'nca desteklenen bu çalışmaya Fransa ve Hollanda'daki merkezlerde ortak sürdürülen araştırmalar da eklendi. Bu çalışmalarda atriyal fibrilasyonun genetik ve moleküler patofizyolojik temelleri araştırıldı, hastalığa neden olabilecek hücresel ve moleküler mekanizmalar üzerine yoğunlaşıldı.
Araştırma ile bazı genlerin ve moleküler yolakların bu ritim bozukluğuyla ilişkisi olduğu ortaya kondu. Hasta dokularında, hücre kültürü modellerinde moleküler biyoloji ve genetik yöntemleri kullanarak genler araştırabilecek. Böylece hastalıkların neden ve nasıl oluştuğu aydınlatılabilecek. Kompleks bir hastalık olan atriyal fibrilasyonda da tedavi başarısını artırabilmek amacıyla genom boyu transkriptom analizi gerçekleştirildi. Bu sayede sonuçları açısından ölümcül olabilecek bu hastalığın tedavisinde yeni tedavi umutları gündeme geldi. Tespit edilebilecek hedef gen ve sinyaller üzerinden hastalığın önlenmesine, gelişimine veya tedavisine müdahale edilebilecek yöntemler geliştirilebilecek. Ayrıca bu hastalık ve hastalıkla ilişkili tıbbi sorunlar nedeniyle ortaya çıkan sağlık bakım giderlerinde de azalma sağlanabilecek."
Araştırmanın büyük bir aşamasının tamamlandığını dile getiren Deniz, "Yaklaşık 10 yıldır süren çalışmanın sonuçlarını yeni aldık. Araştırmanın bazı aşamaları, Hollandalı bilim insanları ile ortak platformda hayvan modellerinde test edildi. Elde edilen sonuçlar, uluslararası arenada son derece prestijli olan Circulation isimli dergide yayımlandı." diye konuştu.
Deniz, çalışmanın insan dokuları üzerinde yürütülmesinin büyük önem taşıdığını vurgulayarak, "Böyle bir çalışma dünyada bir ilk ve elde edilen sonuçlar hastalığın tedavisinde yeni ufuklar açabilecek. Genetik açıdan düzenlenmiş kök/progenitör hücrelerin kalp ritim bozukluğu tedavisinde kullanılması üzerine araştırmalarımız sürüyor. Moleküler biyolojik yöntemlerle hedeflendirilmiş kök ve progenitör hücrelerle ritim bozukluğunun tedavi edilebilmesi üzerinde önümüzdeki süreçte oldukça önemli gelişmeler olacaktır." ifadelerini kullandı.
"ÇALIŞMA, DÜNYADA BİR İLK"
Araştırma ekibinde yer alan AÜ Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serkan Durdu da atriyal fibrilasyonun, iş gücü kaybına yol açmasının yanında ölüm riski de yüksek bir hastalık olduğunun altını çizerek, "Bu çalışma dünyadaki ilk çalışma olma niteliğinde ve çalışmanın sonuçlarıyla hastalığın tedavisinde önemli ilerlemeler kaydedilebilecektir." dedi.
Doç. Dr. Durdu, moleküler çalışmaların AÜ Biyoteknoloji Enstitüsü ve Ankara Üniversitesi Kök Hücre Enstitüsünde yapıldığını belirterek, operasyonların AÜ Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniğinde gerçekleştirildiğini söyledi.
AA