İstimalet ne demek? Osmanlı Devleti'nde istimalet politikası özellikleri nelerdir?

İstimalet politikası Osmanlı Devleti'nde gayrimüslim halka yönelik oluşturulan bir politikaydı. İstimalet sözlükte meyletmek ya da gönül almak gibi anlamlara gelmektedir. Osmanlı yeni fethettiği topraklarda İstimalet politikası uygulardı.

İstimalet kelimesi sözlükte, gönül almak, meylettirme şeklinde ifade edilmektedir. Osmanlı Devleti'nde uygulanan İstimalet politikası, Trakya ve Balkan fetihlerinden sıklıkla başvurulan yöntemlerdir. Osmanlı Devleti'nin İstimalet politikasının Selçuklulardan aldığı bilinmektedir.

İSTİMALET NE DEMEK?

Sözlük anlamı "meylettirme, cezbetme, gönül alma" olan istimâlet, Osmanlı kroniklerinde "halkı ve özellikle gayri müslim tebaayı gözetme, onlara karşı hoşgörülü davranma, raiyyetperverlik" mânasında kullanılmıştır.

OSMANLI'DA İSTİMALET POLİTİKASI NEDİR?

Fethedilen yerlerin halkına iyi davranma, onları himaye etme, dış düşmanlara karşı can ve mal güvenliğini sağlama, dinî konularda serbestiyet verme, vergi hususunda kolaylık gösterme Osmanlı istimâletinin başlıca unsurlarıdır. Aslında Kur'an'da (et-Tevbe 9/60) "müellefe-i kulûb" şeklinde ifade edilen istimâlet siyaseti Osmanlı fetihlerini kolaylaştıran önemli bir ilke olarak benimsenmiştir. Osmanlı Beyliği'nin Selçuklular'dan devraldığı bu siyaset Bitinya bölgesindeki Bizans tekfurlarıyla iyi geçinme, yerli halkın kalbini kazanma şeklinde daha kuruluş yıllarında uygulanmış ve Mihaloğulları gibi, Osmanlı askerî tarihinde önemli rol oynayan bir akıncı ailesinin kazanılması örneğinde görüldüğü üzere olumlu sonuçlar vermiştir.

Osmanlı istimâlet siyasetinin asıl dikkat çekici neticeleri Trakya ve Balkan fetihlerinde ortaya çıkar. Edirne'nin alınmasından sonra gelişen Balkan fütuhatının sadece kılıçla değil yerli hıristiyan halkın himayesi, haklarının iadesi, kendilerine dinî serbestiyet verilmesi, vergi muafiyeti tanınması gibi ısındırıcı bir politika sonucunda gerçekleştiği bilinmektedir.

Osmanlılar, istimâlet siyasetini sadece fetihler sırasında değil yeni idarî yapı kurulduktan sonra da devam ettirmişlerdir. Macar tarihçisi Lajos Fekete, Türk idaresindeki Macaristan'da iktisadî hayatı anlatırken Osmanlı idarecilerinin herkese iş ve kazanç serbestliği tanıdığını, din ve dil farkı gözetmeden halkın iyi muamele ve himaye gördüğünü belirtmiştir. Türkler'in Macaristan'a gelmesiyle çarşı ve pazarlarda mal bolluğunun başladığına da işaret eden Fekete, gıda maddesi üretenlerle giyim ve ev eşyası hazırlayan zanaatkârların arttığını bildirmektedir. Ayrıca domuz eti satan hıristiyan kasapla koyun ve sığır eti satan Türk kasabının, meyhâne ile boza ve şıra satılan dükkânların yan yana olduğuna dikkat çekmektedir. Türkler'in yerli halkı müslüman olmaya zorlamadıklarını, o devirde başka hiçbir devlette görülemeyecek derecede yüksek bir anlayış ile başka dinden olanları aralarında görmeye ses çıkarmadıklarını, birlikte yaşamayı hoş gördüklerini de ilâve etmektedir (TTK Belleten, XIII/52 [1949], s. 699 vd.).