'İstediğim tek şey kızımın elinden tutup parka götürebilmekti'

Geçirdiği iş kazası sonucu iki kolunu kaybeden ve 2010'da Türkiye'de ilk kez gerçekleştirilen çift kol nakli ile yaşama tutunan Cihan Topal, ''Allah'tan istediğim tek şey, kızımın elinden tutup, bir parka götürebilmekti. Şu anda ikisinin de elinden tutup parka, okula götürebiliyorum. Bundan güzel mutluluk yok.'' dedi.

1

İstanbul Kalkınma Ajansının desteğiyle, Türkiye Organ Nakli Vakfı (TONV) öncülüğünde, Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Organ Nakli Koordinatörleri Derneği iş birliğinde yürütülen Uluslararası Organ Nakli Ağı (International Transplant Network) Projesi kapsamında, bu yıl 12'ncisi 35 ülkeden 74 gazetecinin katılımıyla gerçekleştirilen Medya Çalıştayı, ikinci gününde oturumlarla devam etti. 

Organ nakli ve bagˆıs¸ı konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla İstanbul'da bir otelde düzenlenen çalıştay kapsamında, moderatörlüğünü Akdeniz Üniversitesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan ile gazeteci Senem Toluay Ilgaz'ın yürüttüğü oturumda, organ nakli olan hastalarla katılımcılar bir araya geldi.

Bu kapsamda, geçirdiği iş kazası sonucu iki kolunu kaybeden ve 2010'da Türkiye'de ilk kez gerçekleştirilen çift kol nakli ile yaşama tutunan Cihan Topal da bir konuşma yaptı.

"Umut olmazsa yaşanmaz"

Oturumun ardından AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Topal, "Umut olmazsa yaşanmaz." diyerek, yaşadıklarını anlattı.

Topal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kızım 6 aylıktı kaza geçirdiğimde, kızımı kucaklayamamak bana çok zor geliyordu. Allah'tan istediğim tek şey, kızımın elinden tutup, bir parka götürebilmekti. Şu anda ikisinin de elinden tutup parka, okula götürebiliyorum. Bundan güzel mutluluk yok. Çok şükür şu anda iyiyim. Türkiye'de 2010'da Ömer Özkan hocamın sayesinde kol nakli gerçekleşti. Ameliyattan sonra bir oğlum oldu. Adı da Ömer Özkan. O da 5 yaşında. Herkes organlarını bağışlasın. Ben bugün iki evladımın elinden tutuyorsam, bir okula, parka götürebiliyorsam, ben bunu organ bağışı sayesinde yapabiliyorum. Ben yüzüm dahil tüm organlarımı bağışladım. Herkes duyarlı olsun ve organlarını bağışlasın diyorum."

"Beyin ölümü olan hastaların ancak yüzde 25-30'unun organlarını alabiliyoruz"

Prof. Dr. Ömer Özkan da organ bağışının az olmasındaki en önemli sebebin toplumsal inançlar olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti: "Yeni jenerasyonlar biraz daha bunu aşıyor. Ama ben bunun yavaş yavaş aşılacağını düşünüyorum. Beyin ölümünden sonra yaşanacak süreç nedir, insanların bu organa neden ihtiyacı oluyor, bu gereklilik neden oluyor gibi süreçleri insanlara iyi anlatma gibi bir görevimiz var. Sonuçta beyin ölümü olan hastaların ancak yüzde 25-30'unun organlarını alabiliyoruz. Bu ne demektir? Geri kalan kısmı tamamen boşa harcanmış para ve maalesef boşa emek olarak görülüyor. Çünkü zaten ölmüş bir insanın kalbini, diğer organlarını perfüze ediyorsunuz kan dolaşımı için, makineyle yapıyorsunuz. Bu süreç içerisinde insanlar bir fikir değiştirebilir, verebilir diye düşünüyorsunuz. Teknik alt yapınız iyi, devlet çok iyi destek veriyor, ilaçlarınızda hiçbir sorun yok. Kimse boşuna demesin 'param yok' diye çünkü hiç kimsenin cebinden 5 kuruş para çıkmıyor. Dolayısıyla sığınılacak mazeret yok. Bu biraz kafanın değişmesiyle ilgili."

Basının da organ bağışına dikkat çekmek amacıyla önemli haberler yaptığına işaret eden Özkan, "İnsanlar iyi haberleri gördükçe bunları normal haber gibi okuyor. Aslında neler olduğunu biraz özümsemek gerekiyor. Toplumun biraz bunu algılaması gerekiyor." diye konuştu.

Özkan, organizasyonun Türkiye'nin yurt dışındaki prestiji açısından önemli bir çalışma olduğunu da belirtti.

(AA)