Hutbe, sözlükteki anlamı ile bir topluluğa karşı yapılan konuşma olarak adlandırılır. İslam dinin büyük bir öneme sahip olan hutbeler camiye gelen cemaate okunmaktadır. Genellikle öğüt verici nitelikler taşıyan hutbeler, toplumun beklenti ve ihtiyaçlarına yönelik oluşturulmaktadır. Hutbeler, cuma ve bayram namazları öncesinde okunmaktadır.
HUTBE NEDİR?
Hutbe, "bir topluluk karşısında yapılan etkileyici konuşma" anlamına gelmektedir. Hutbe, dinî literatürde başta cuma ve bayram namazları olmak üzere belirli ibadetlerin icrası esnasında gerçekleşen, genelde vaaz ve nasihati içeren konuşmayı ifade eder. Konuşmayı yapan kimseye de hatip (hatîb) denir. Câhiliye devri Arap toplumunda çok yaygın olan bu konuşma sanatı, İslâm döneminde de bir yandan sosyal hayatın bir parçası ve edebî sanatların bir türü olarak devam etmiş (bk. HİTÂBET), öte yandan dinî bir muhteva kazanarak bazı ibadetlerin şekil şartı veya tamamlayıcı unsuru olmuştur.
Hutbe kelimesi Kur'ân-ı Kerîm'de geçmemekle birlikte hem sözlük hem terim anlamıyla birçok hadiste yer almış, Hz. Peygamber'in hutbelerinden çeşitli örnekler zamanımıza ulaşmıştır (bk. Wensinck, el-Muʿcem, "ḫṭb" md.; a.mlf., Miftâḥu künûzi's-sünne, "ḫuṭbe" md.). Fıkıh âlimleri, "Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman Allah'ı zikretmeye koşun" (el-Cum'a 62/9) meâlindeki âyette geçen "Allah'ı zikir"den maksadın hutbe olduğunu belirtip Resûl-i Ekrem'in hutbesiz cuma namazı kıldırmamasını ve, "Namazı benim nasıl kıldığımı görüyorsanız öyle kılın" (Buhârî, "Eẕân", 18) emrini dikkate alarak cuma hutbesinin farz olduğu konusunda ittifak etmişlerdir.
Cuma hutbesinin sahih olabilmesi için cuma vaktinde ve namazdan önce okunması, hutbeyi dinleyen belirli miktarda bir cemaatin bulunması, hutbeye niyet edilmesi, hutbenin rükünlerinin Arapça okunması gibi şartlar aranmıştır. Hutbe için gerekli cemaat Hanefîler'e göre en az bir, Mâlikîler'e göre on iki, Şâfiî ve Hanbelîler'e göre ise kırk kişiden oluşur. Cuma namazında ise Hanefîler cemaat olarak en az üç kişinin varlığını şart koşarken diğer mezhepler hutbe ile namaz arasında bir fark gözetmemişlerdir. Hutbede niyet yalnız Hanefî ve Hanbelî mezheplerine göre şart olup diğer iki mezhep bunu gerekli görmemiştir.
Hutbenin minberden okunması ve hatibin hutbeye başlamadan önce bir süre oturması, abdestli olması (Şâfiîler'e göre şarttır), cemaate dönmesi ve minbere oturduğu zaman huzurunda ezan okunması hutbenin sünnetleri arasında yer alır. Saîd b. Yezîd'in rivayetine göre cuma günü ilk ezan, Hz. Peygamber ile ilk iki halife devrinde imam minbere oturduğu vakit okunurdu. Hz. Osman'ın hilâfeti döneminde Medine nüfusunun artması üzerine günümüzde minarelerde okunan dış ezan ilâve edilmiştir (Buhârî, "Cumʿa", 21). Hatibin sesini yükseltmesi, hutbenin uzatılmaması, ikinci hutbenin daha kısa tutulması da hutbenin sünnetlerindendir. Resûl-i Ekrem namazın uzun, hutbenin kısa tutulmasını emretmiştir (Müsned, IV, 263; Dârimî, "Ṣalât", 199; Müslim, "Cumʿa", 47). Hz. Peygamber'in hutbe okurken asâ veya yay gibi bir nesneye dayandığı rivayet edildiği için (Müsned, IV, 212; Ebû Dâvûd, "Ṣalât", 223) hatibin bu tür şeylerden birine dayanmasının sünnet olduğu fakihlerin çoğunluğu tarafından kaydedilmişse de Hanefî âlimleri, yalnız savaş yoluyla fethedilen ülkelerde İslâm'ın gücüne imada bulunmak üzere kılıca dayanılarak hutbe okunmasını uygun görmüşlerdir.
HUTBE DUASI
Camide hutbenin okunduğu yere “minber” denir. Hutbe okumak için minbere çıkış ve inişlerde, konuşma öncesi ve sonrasında okunacak dualar vardır.
Minber kapısına doğru yönelince:
بِسْمِ اللّٰهِ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ
“Allah’ın adıyla, hamd Allah'a, salat ve selam Hz. Muhammed (sav) e, ailesi ve ashabının üzerine olsun”
Hatip minbere çıkmadan basamakların önünde durarak ellerini açar ve şu duayı okur:
اَللّٰهُمَّ افْتَحْ عَلَيْنَا اَبْوَابَ رَحْمَتِكَ وَ يَسِّرْ عَلَيْنَا خَزَائِنَ فَضْلِكَ وَ كَرَمِكَ يَا اَكْرَمَ الْاَكْرَمِينَ وَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ
“Ey cömertlerin en cömerdi ve ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ım! Bize rahmet kapılarını aç; iyilik ve kereminin hazinelerine ulaşmamızı bize kolaylaştır.”
Dua bitince ellerini yüzüne sürer ve sağ ayağı ile ilk basamağa adımını atar, sol ayağını onun yanına almak suretiyle bu şekilde üçüncü basamağa kadar çıkar.
Üçüncü basamakta durarak şu duayı okur:
رَبِّ اشْرَحْ لىِ صَدْرِى وَيَسِّرْ لىِ اَمْرِى وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانىِ يَفْقَهُوا قَوْلىِ رَبِّ قَدْ اَتَيْتَنِى مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِى مِنْ تَأْو۪يلِ اْلأَحَاديِثِ رَبِّ زِدْنىِ عِلْمًا وَفَهْمًا وَأَلْحِقْنىِ بِالصَّالِح۪ينَ
“Rabbim! Gönlüme ferahlık ver. İşimi kolaylaştır. Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar. Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Rabbim! İlmimi ve anlayışımı artır ve beni sâlihlerden eyle.”
Dua bitince ellerini yüzüne sürer ve aynı şekilde yedinci basamağa çıkar.
Yedinci basamakta da ellerini açarak şu duayı okur:
اَللّٰهُمَّ هٰذَا الشَّأْنُ لَيْسَ بِشَأْنىِ وَهٰذَا الْمَكَانُ لَيْسَ بِمَكَانِى
اَللّٰهُمَّ يَسِّرْ اَمْرِى وَتَقَبَّلْهُ مِنِّى وَسَلاَمٌ عَلٰى جَمِيعِ اْلاَنْبِيَاءِ وَاْلمُرْسَلِينَ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ اْلعَالَمِينَ
“Allah’ım! Bu şerefi ben elde etmedim, sen verdin; bu makamı ben kazanmadım, sen verdin. Allah’ım! İşimi kolaylaştır ve yaptığım işi kabul eyle! Bütün nebî ve resûllere selâm olsun. Bütün kâinatın sahibi Allah’a hamd olsun.”