GSM pazarı yeni fırsat alanlarını da beraberinde getirmeye devam ediyor. Bunların başında “Kule Endüstrisi” var. Kule pazarı, Amerika’dan Asya’ya, Avrupa’dan Hindistan’a önemli bir iş koluna dönüşmüş durumda. Öyle ki sadece Hindistan’da 2020’ye kadar 130.000 (yüz otuz bin) yeni kulenin piyasaya çıkması bekleniyor. Asya’da ise açıklanan rakamlara göre 3 milyonu aşkın kule bulunuyor. Türkiye’deki ilk ve tek bağımsız kule şirketi Global Tower da büyüme fırsatlarını kolluyor. Kule endüstrisinin hem ülke hem de şirketler için önemli bir değer olduğunu söyleyen Global Tower Genel Müdürü Nihat Narin, “Hedefimiz kule sektöründe Avrupa’nın ilk 3 ve dünyanın da ilk 10 şirketi içinde yer almak.” diye konuştu.
‘Ülkeye yabancı yatırımcı çekeceğiz’
Dünyada kule pazarında sadece ilk üç şirketin toplam değerinin 131 milyar dolara ulaştığını belirten Nihat Narin, “İstanbul Borsa BIST 100 şirketlerinin toplam değeri yaklaşık 650 milyar TL ya da 106 milyar dolar. ABD’de faaliyet gösteren 3 kule şirketinin değeri (American Tower, Crown Castle, SBA) tüm borsa şirketlerimizin değerinin oldukça üzerinde. Bu değerleri Türkiye ekonomisine kazandırmalıyız. Türkiye’de de bu pazarın önünün açılması için diğer ülkelerde olduğu gibi regülasyonel düzenlemeler yapmalı ve kule işlerini gayrimenkul yatırım ortaklığı (GYO) olarak tanımlamalıyız. Bu düzenlemelerle 10 bin seviyelerinde bulunan kule sayısını 20 - 30 binlere getirmek mümkün. GSM şirketlerinin kulelerini diğer ülkeler gibi değerlendirmelerinin önü açılmalı. Biz Global Tower olarak halka açılmayı ve ülkeye yabancı yatırımcıyı çekme hedefindeyiz. Bu şekilde şirketleri mükerrer yatırımdan da kurtaracağız. Akabinde Balkanlar ve CIS ülkeleri, Orta Doğu’da bulunan bazı kuleleri de satın alarak dünyanın en büyükleri arasına girmeyi hedefliyoruz.” dedi.
Öngörülebilir ve sürdürülebilir gelir
Dünyada kule şirketlerinin GYO yapısına dönüşmesi, vergi muafiyeti temettü kapasitesini artırıyor ve bu şekilde global yatırımcıyı kolaylıkla çekebiliyor. Narin, kule şirketlerini yabancı yatırımcı için cazip hale getiren gerekçeleri de şu şekilde özetledi: “GSM şirketlerinin operasyonel kârlılığı 5 çarpan ile değerlendirilirken, kule şirketleri dünyada 15-25 çarpan ile değerlendirilir. Çoklu kira modeli, güçlü ve garantili müşteri profili, kontratların en az 10-15 yıllık yapılabilmesi, öngörülebilir ve sürdürülebilir gelir modeli, uzun vadeli nakit akışı, yüksek temettü ve enflasyon oranında kira artışı yatırımcıya güven veriyor.”
Halka açık kule şirketleri dünyada yatırımcının yüzünü güldürüyor
Yüksek temettü verimiyle dünya piyasalarında öne çıkan kuleler, öngörülebilir ve enflasyona endeksli gelirleriyle de yatırımcılar açısından cazibesini artırıyor. Aynı zamanda çoklu kiracılığa dayanan iş modeli sayesinde yüksek nakit dönüşüm hızı elde ediyor. Tarım, turizm veya yaşam olanı olarak kullanılamayacak arsa ve araziler, bu yatırımlarla değerine değer katarken, kuleler, içinde bulundukları şehirlerin ekonomilerine de olumlu yansımalar sağlıyor. Global rakamlar, kule endüstrisinin tek haneli büyüme ivmesini sürdürdüğünü ve dünya piyasalarında rekor üzerine rekor kırarak yatırımcısının yüzünü güldürdüğünü açıkça ortaya koyuyor. Amerika, Hindistan ve Asya pazarın lideri konumunda. Bunlar başta olmak üzere her geçen gün yayılan bu trendle birlikte kule şirketlerinin halka arzı dünya piyasalarında ciddi bir değere ulaşmış bile.
Önemli bir kaynak tasarrufu
Bir kule için yılık arazi kira bedeli ortalama 10-20 bin TL. Yatırım, bakım, güvenlik, onarım masraflarıyla beraber rakam 150-200 bin TL’ye kadar çıkıyor. İşin yatırım boyutu bir yana; operatörlerin verimliliği açısından da kulelerin avantajlar sunduğunu ekleyelim. Ortak kule kullanımı ve mobil operatörler arasında yapılan altyapı yatırımları paylaşımı, önemli ölçüde kaynak tasarrufu sağlıyor. Değişen telekom sektör dinamikleri, kule sektörünü önemli hale getiriyor. Sektörde artan rekabet, yüksek frekans maliyetleri, yatırım giderlerindeki artış, data ihtiyacındaki artışlar, abone beklentilerinin yükselmesi, ses trafiğinden data trafiğine geçiş, WhatsApp gibi network’leri olmayan OTT’lerin (over the top-altyapısı almayan kuruluşlar) sektöre girişi ile beraber dinamiklerdeki değişim, 5G ile artması beklenen yatırımlar, maliyet yönetimini paylaşım ekonomisi çatısı altında toplamaya zorunlu kılıyor. Narin, “Biz operatörlerin tüketicilerine daha ekonomik maliyetlerle daha odaklı, hızlı ve katma değerli servisler sunması için ortam sağlıyoruz.”
Paylaşım ekonomisiyle revaçta
Özellikle OTT’ler Telekom hizmetlerinden ekonomik değer çaldığı için alternatif çözümler üretmek, dijitalleşme, daralan kârlılıklar için alternatif yaratma, bilanço verimliliği artırma, ‘asset light’ yani pasif varlıkları bilanço dışına taşıma, network altyapı yerine servis ve hizmette farklılaşma gibi yeni ihtiyaçlar, network yatırımlarının yükünü paylaşım ekonomisine yüklemeyi mantıklı hale getiriyor. Eskiden network rekabette önem taşıyordu ama artık temel bir hizmet haline geldi. Network değil, onun üzerine ne koyulduğu ve ne sunulduğu önem arz ediyor. Kule altyapı yatırımlarının sadece bu alanda hizmet veren bir şirket tarafından gerçekleştirilmesi, operatörlerin servis ve kapsama kalitesini artırırken, operatörlerin işletme giderleri ve sermaye yatırımı harcamalarını da azaltmayı hedefliyor.
Öyle ki Türkiye’de bugün 3 mobil operatörün yıllık toplam kule yatırımı 100-150 milyon TL seviyelerinde. Oysa kule yapım şirketlerinin bu görevi üstlenmesiyle rakam her bir operatör için 1/3 seviyelerine inebiliyor. Böylece mobil operatörler bu tasarruflarını başka yatırımlara yönlendirebiliyor. Bu ortak kullanımların, Ar-Ge, yeni teknolojiler, servis ve inovasyon kapsamında da mobil operatörlere eşsiz fırsatlar sunacağı ortada.
GSM lisansının bir parçası olmaktan çıkarılmalı
Telekom endüstrisinin en hızla büyüyen segmentleri arasında yer alan bu pazardan Türkiye’nin de hak ettiği payı alması an meselesi. Tek gereken operatör ukdesinde bulunan kuleleri GSM lisansının bir parçası olmaktan çıkarmak ve bağımsız büyümeleri için kapıları açmak. Dünya örneklerinde olduğu gibi. Ülkemizde de GSM sektörünün büyüme hızı düşünüldüğünde, yatırımcıların bu dev pazardan pay alması an meselesi. Ne de olsa mobil abone sayısı 79 milyon, penetrasyon oranı ise yüzde 98’e ulaşan Türkiye, bilgi birikimiyle de GSM’in en önemli ülkelerinden. Sektörde olağanüstü hızla artan bu data trafiğini taşımanın tek yolu kule sayısını artırmak. Ülkemizde henüz halka açılmış bir kule şirketi bulunmasa da, pazarın büyüyeceğine ve yatırımların artacağına kesin gözüyle bakılıyor. Yetkililer, bunun için operatörlere ait kulelerin GSM lisansının bir parçası olmaktan çıkarılması gerektiği konusunda hemfikir.
“Data taşıyan her sektöre yönelik”
Global Tower, 2006 yılında yüzde 100 Turkcell iştiraki olarak kuruldu. Türkiye’deki ilk ve tek bağımsız kule şirketi Global Tower, toplam kule varlıkları bakımından Türkiye’de en büyük, Avrupa’nın 5. büyük, dünyanın ise 25’inci büyük kule altyapı sağlayıcısı. 12 yıldır sektörde hizmet veren Global Tower’ın hizmet verdiği alanlar GSM ve sabit hat operatörlerinden ibaret değil. “Data taşımak zorunda olan her sektör, bizim de müşteri portföyümüze giriyor” diyen Narin, bunların başında, TV ve radyo kanalları, servis sağlayıcılar, kamu gibi farklı alanların da bulunduğunu vurguluyor. Global Tower’ın bugün Türkiye, Kıbrıs, Ukrayna ve Belarus’ta 4.700’ü aşkın kulesi bulunuyor; işlettikleriyle birlikte bu rakam 11 binin üzerinde. İhtiyaç duyan farklı kuruluşlara hizmet verebilen Global Tower, telekom operatörleri, televizyon kanalları, Afad, İç İşleri Bakanlığı, radyolar gibi geniş yelpazede bir müşteri portföyüne sahip. Global Tower, Jandarma ile de Jemus adı verilen bir güvenlik projesi geliştirdi. Ayrıca, uçtan uca hizmet anlayışı çerçevesinde, Global Tower, 2018 yılı itibarıyla, Uydu Hizmetleri sektöründe de müşterilerinin altyapı ihtiyaçlarına çözümler sunmaya başladı. Bu anlamda da dünyadaki kule şirketlerine de örnek teşkil ediyor.