Ölümünün 33. Yıl dönümünde Cemil Meriç sözleri ve şiirleri vasıtasıyla yeniden hatırlanıyor. Türk edebiyatında derin izler bırakmış olan ünlü şair ve yazar, Balzac’ın Altın Gözlü Kız romanını dilimize kazandırmıştı. Meriç, 1955 yılında görme yetisini tamamen kaybetmesine rağmen çalışmalarına ara vermeyi bir an bile düşünmedi. En güzel Cemil Meriç sözleri ve şiirleri ile hayatının tüm bilinmeyenlerini haberimizin içerisinden okuyabilirsiniz.
CEMİL MERİÇ KİMDİR?
Tam ismi Hüseyin Cemil Meriç’tir. 12 Aralık 1916'da Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde dünyaya gelmiştir. En önemli yazar, şair ve düşünürlerimizden biri olan Meriç, Pertevniyol Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Felsefe bölümünü bir süre okuduktan sonra bırakarak; İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.
Mezuniyet sonrasında öğretmenlik yaptı. Cemil Meriç’in gözlerinde miyopsi ve kuvvetli hipermetropisi olduğu için 1955 yılında görme yetisini tamamen kaybetti.
Cemil Meriç’i hiçbir engel yazmaktan alıkoyamadı. Görme yetisini yitirdikten sonra yazarlık dönemindeki asıl üretken çağı başlamış oldu. Fransızca ve İngilizce metinleri çevirmeye başlayan usta edebiyatçı, bir yandan da Edebiyat Fakültesi’nde sosyoloji ve kültür tarihi dersleri vermeyi emekli olana kadar devam ettirdi. İlk kitabı olan Hint Edebiyatı’nı 1964 yılında yayımladı.
Sözlerin Sultanı olarak bilinen Cemil Meriç, Sosyoloji Profesörü Ümit Meriç’in babasıdır. Usta edebiyatçı, 1983 yılında eşi Fevziye Hanım’ın vefatından sonra beyin kanaması geçirdi ve sol tarafına felç indi. 13 Haziran 1987 yılında ise hayata gözlerini yumdu. Ardında unutulmaz eserler bırakarak, fikirlerinin günümüzde de yaşamasını sağladı.
EN GÜZEL CEMİL MERİÇ SÖZLERİ
-Okumak, iki ruh arasında âsıkane bir mülâkattır.
-İdeolojiler, uçurumları aydınlatan hırsız fenerleri.
-İnsan, selahiyetinin sınırlarını çoktan mı aştı? Dünyanın batan bir gemiye benzemesi bundan mı? Tabiat fareyle oynayan kedi gibi, soyumuzla alay mı ediyor? Tedirgin, küstah, azgın insan sürüleri.
-Yaşamak, yaralanmaktır. Yaralanmak da güzel.
-Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir.
-Güneş ülkeleri aydınlatır, sözler milleti.
-Her büyük adam kucağında yaşadığı medeniyetin üvey evladıdır; zira o başkalarının veya geleceğin çocuğu, kendi medeniyetinin değil.
-Kendini tanımak, marifetlerin marifeti.
-Bilgi, sonu gelmeyecek olan bir fetihtir.
-Vakit geçmiyor diye şikayet ederiz. Neyin geçmesini istiyoruz? Hayatın. Ve hepimiz ölümden korkarız.
-Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanmak gericilik ise her namuslu insan gericidir.
-Mahalle kavgaları, tefekkürün zirvelerine ulaşmamalı.
-Kamus, bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla.
-Dante cehennemi anlayamamış dostum. Cehennem hatıraların küllenmesi, ümitlerin susması. Cehennem haykıramamak, ağlayamamak.
-Kendi gerçeğimizi kendi kelimelerimizle anlayıp anlatmak, her namuslu yazarın vicdan borcu.
-Zeka rüzgarda unutulan mum, bencillik fanus. Senin fanusun yok. Ve şuurun hasta bir hayvanın korkularını aksettiren kırık bir ayna.
-Kahramanlık, hatada ısrar etmemektir.
CEMİL MERİÇ ŞİİRLERİ
Bİ ÇARE AŞIK
Seni düşünüyorum gecenin sessizliğinde
Bir ateş yanıyor ruhumun derinliklerinde
Hayallerinle besleniyor bu ateş
Ben ölsem de hiç sönmeyecek bu ateş
Bir an kaybolsan hayalimden
Olur bu dünya bana cehennem
Ne zaman biter bu aşk bilmem
Sensiz olamam bir an bile ben
Hani hasret kalır ya toprak suya
Hasretim sana toprak misali
Ne mecnunlar gördü bu dünya
Leyla olmazsa zindan misali
HÜZÜNLÜ GURBET
Güz mevsiminin ortasındayız
Dağların tepelerinde kar var
Kar bir yük gibi binmiş dağlara
Benim hüzünle yüklendiğim gibi adeta
Dağ nice yükler kaldırır daha
Oysa ben
Diyar-ı gurbette
Küçük bir han odasında
Mum ışığının altında
Bilmem daha ne kadar yük kaldırabilirim
Bilmem daha ne kadar dayanabilirim gurbete
Hüzünlü Gurbete
Karlar eridiğinde mi kavuşurum acaba
Geride bıraktığım ahbaba
Kader güldürür benim de yüzümü elbet
Biter elbet bu Hüzünlü Gurbet
KELİME..
Tanrı, yıldızlarla oynayan bir çocuk.
Senin yıldızların kelimeler, söyle raks etsinler, alev saçlarıyla sonsuz bahçesinde hayallerinin.
Kelime ormanda uyuyan dilber; şair uzaklardan gelen şehzade.
Öyle seveceksin ki kelimeleri, sana yetecekler.
Yıldızlar Tanrı’ya yetmiş mi?
Kelimeler benim sudaki gölgem, okşayamam onları, öpemem.
Bir davet olarak güzel kelime ve muhterem. Gönülden gönüle köprü, asırdan asıra merdiven.
Kelime kendimi seyrettiğim dere. Kelime sonsuz, kelime adem.
YOLCU
Bugün son sinek de soğuktan öldü
Son gül soldu, son yaprak döküldü
Ay bulutların içine gömüldü
Son ahbap da diyar-ı ahirete göçtü
Bir bu heyhula kaldı buracıkta
O da ölümünü bekliyor küçük bir odacıkta
Bir damla su misali küçük bir kovacıkta
Bir mezardır istediği düz bir ovacıkta
Halini soran yok mu bu kimsesize
Sorarlar bir gün bunun hesabını size
Muhtaç bu garip bir çift söze
Basar bağrını küçük bir köze