Antalya’da dünyanın en eski batığı keşfedildi

Dünyanın en eski batığı kasım ayından Antalya'da bulundu. Hitit Üniversitesi Arkeoloji Bölümünce “Sualtı Arkeolojisi” konulu panelde konuşan Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Öniz, ''Türkiye sualtı arkeolojisi alanında dünyada en büyük 5 ülke arasında'' dedi.

Hitit Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından “Sualtı Arkeolojisi” konulu panel düzenlendi. Konferansa katılan Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Öniz, “Akdeniz Kıyılarında Sualtı Arkeolojisi” adlı bir sunum yaptı. Bugüne kadar Türkiye’de iki tane Tunç Çağı batığı kazısı yapıldığını açıklayan Doç. Dr. Öniz, “İlk kazılan Gelidonya kazısıydı. Gelidonya batığı M.Ö 12. yüzyıla tarihleniyordu. Ana yükü de öküz gönü formunda bakırlardı. Sonra 1984 yılında başka bir salganyozcunun göstermesiyle merkezi Teksas’ta olan Gemi Arkeoloji Enstitüsü ikinci kazıya başladı. Bu Uluburun batığıydı. Uluburun batığı ise M.Ö. 13-14 yüzyıl diyelim. Daha çok 14. yüzyıla tarihleniyor. Onunda ana kurgosu öküz gönü bakırlardı. Ingot kronolojisinde yani bakır külçe kronolojisinde öküz gönü formlar M.Ö. 14 yüzyıl sonlarına doğru başlar, 12. yüzyıla kadar devam eder. 11. yüzyıldan sonra kaybolur artık bunlar Birde önceki formlar var. Bunlar M.Ö. 16 ve 17. yüzyılda yastık formlu Ingotlar olarak geçer. Şu ana kadar bilinen Uluburun batığı yani M.Ö. 14.-13. yüzyıl batığı en eski batık olarak nitelendirilir. Birçok Tunç Çağı derslerinde de bu konu geçer. Ama ondan önceki Ingotlar yastık türü ingotlardır. Bunlardan bir tanesi 1910 yılında bir Rum süngerci tarafından Newyork Metropolitan Müzesi’ne verilmiştir. Şu an orada sergilenmekte. Tek bir tane var. 4 tane de Atina Milli Arkeoloji Müzesi’nde var. Buda bir tanesi Girit’te 3 tanesi Atina yakınlarında karaya vurmuş şekilde bulunmuş. Bunlar dünyanın en eski Ingotları. Yastık türü Ingotlar” dedi.

  
KASIM AYINDA BULUNDU

Dünyanın en eski batığının Kasım ayında bulunduğunu dile getiren Doç. Dr. Öniz, “Bunu açıklamadık. Basına açıklama yapmadık. Çünkü genel müdürlük bunun basına açıklanmasına izin vermedi. Bu batık Antalya’da Kasım ayın da bulundu. Newyork’ta 1 tane Atina’da 4 tane Ingot sergileniyor dedim. Yalnızca bizim batıkta insütü görünen 74 tane Ingot var. Dünyada bilinen 5 tane Ingot varken bir anda 6 ay önce 74 tane henüz her şey insütü altına da henüz inmedik. Bunu bilimsel iki yerde yayınladık. Bir tanesi PAC, bir tanesi Sualtı Arkeoloji Vakfı’nın TINA dergisinde” şeklinde konuştu.

Bugüne kadar yaptıkları çalışmalarda Adana Mersin ve Antalya’da 39 gemi batığı tespit ettiklerini anlatan Doç. Dr. Öniz, “Akdeniz kıyıları Tunç Çağı'nda çok hareketliydi. Anadolu kıyılarında Osmanlı’dan çok daha ciddi bir deniz trafiği vardı. Elbette Osmanlı’da da var. Bu yaz Alanya müzesi ile birlikte Osmanlı döneminde kalma bir batığın kazısına başladık. 2018 yılında ilk defa Adana kıyılarında sistematik sualtı araştırmaları başlatıldı. Bu araştırmalarda Karataş ve Yumurtalık limanlarında çalışıldı. Yumurtalık limanında şahane bir Bizans batığı tespit ettik. Bizden önce defineciler kıyıda insanların düşürdüğü altınlar var. Kıyıya da vurmuş bazı parçalar. Bilimsel olarak define avcısının, meraklının bulduğu şey bulunmuş sayılmıyor. Bunun bilimsel çalışma yapılarak burada şu var demek gerekiyor. Biz bunu yaptık” diye konuştu.

  
“TÜRKİYE SUALTI ARKEOLOJİSİ ALANINDA DÜNYADA EN BÜYÜK 5 ÜLKE ARASINDA”

Türkiye sualtı arkeolojisi alanında dünyada en büyük 5 ülke arasında olduğunu anlatan Doç. Dr. Öniz, şunları kaydetti:
"Bizde bir kompleks var ya yok yapamayız. Edemeyiz. Başaramayız diye. Sualtı arkeolojisi bunların arasında değil. Sualtı arkeolojisi alanında teknolojiyi bilen, teknolojiyi kullanan arkeolojik alanında sesi çok çıkan bir ülke Türkiye. Sualtı kültür mirasının korunmamasında da söz sahibi olması gerekirdi. Ülke kıyılarımız 8 bin 500 kilometre. Dünyanın birçok ilki Dicle-Fırat ve çevresinde ortaya çıkan ilk tarım, ilk kentler tüm bu ilklerin yansıdığı sular. Karadeniz, Marmara ve Akdeniz korunması gereken çok önemli kültür miraslarımız var. Kara da olduğu gibi sualtındaki kültür mirası da korunması gerekli. Fakat dünyada bu konu üzerinde durulmayan bir konu olmuş."

“TÜRKİYE’DEKİ DALGIÇLAR SUALTI KÜLTÜR MİRASININ KORUNMASI SERTİFİKASI ALMADAN 2 YILDIZLI DALIŞÇI OLAMAYACAK”

Türkiye’deki dalgıçların "Sualtı kültür mirasının korunması eğitim programı” sertifikası almadan 2 yıldızlı dalışçı olamayacağını ifade eden anlatan Doç. Dr. Öniz, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Balık adamlar bilir. 1 yıldızlı, 2 yıldızlı gibi basamaklar var. Dalış eğitimi aldığınızda önce 1 yıldız dalıcı oluyorsunuz. Dalıcıları daha çok arkeolojiye teşvik eden bir yöntem var. Batık dalıcı dedektifleri gibi, arkeolojik dalıcısı 2 gibi arkeoloji ile ilgili hiçbir bilgisi olmayan insanları 'hadi gelin size arkeoloji dalışı yapalım' dedikleri eğitim sistemleri var. Bu eğitim sistemleri tabii ki para karşılığı. Program dahilinde amatörlerden belli bir para alıyorlardı. Bunun yanlış olduğunu görüyorduk. Türkiye’de bir ilki başlattık. sualtı kültür mirasının korunması programı. Buna göre Türkiye’deki tüm balık adam eğitmenlerini eğitimden geçirmeye başladık. 2 bin 500’e yakın eğitmen var. 2 yıl içerisinde bunlar eğitilecek. Bütün bu programlar ücretsiz programlar. Eğitmenlerde kendi öğrencilerini yetiştirecekler. Ve sertifikalarını Sualtı Federasyonu ücretsiz olarak veriyor. Türkiye’deki tüm 2 yıldızlı dalışçılar bu yıldan itibaren bu sertifikaya sahip olmadan 2 yıldızlı olamayacaklar. Çünkü Türkiye’de 10 binlerce dalgıç var. Biz toplam 40 kadar sualtı arkeologuz. 8 bin 500 kilometrelik kıyı şeridi dört ekip tarafından 500 senede biter. Sayımız çok sınırlı. 10 binlerce insan dalış yapıyor. Bunlara sualtında nasıl korunur nelere dikkat edilmesi gerekiyor onları öğretiyoruz. Sınavları online yapıyoruz. Sertifikalandırmayı eğitmene bırakmıyoruz. Sınavla insanlar sertifikalarını kazanmış oluyor."

(İHA)