Anadolu su kurbağalarının nesli tehlike altında

Bilim insanlarının yaptıkları bir araştırma, Çukurova bölgesindeki Anadolu su kurbağalarının neslinin, aşırı toplatılma ve habitat bozulması sebepleriyle tehlike altında olduğunu ortaya koydu. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kerim Çiçek, önlem alınmazsa 2050'de Anadolu su kurbağalarının soyunun tükeneceğini söyledi.

IHA

Bilim insanlarının yaptıkları bir araştırma, Çukurova bölgesindeki Anadolu su kurbağalarının neslinin, aşırı toplatılma ve habitat bozulması sebepleriyle tehlike altında olduğunu ortaya koydu. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kerim Çiçek, önlem alınmazsa 2050’de Anadolu su kurbağalarının soyunun tükeneceğini söyledi.

Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kerim Çiçek’in yürütücülüğünde farklı üniversitelerden araştırmacıların yer aldığı ve pek çok kurumun desteklediği, Seyhan ve Ceyhan deltalarında Anadolu su kurbağası popülasyonunun araştırıldığı çalışma, koruma biyolojisi alanında önemli bilimsel verileri yayınlayan Oryx dergisinin Mayıs 2020 sayısında yer aldı. Egeli bilim insanı Doç. Dr. Kerim Çiçek’in yürütücülüğünde, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun (TÜBİTAK) 1001-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı desteği, Ege Üniversitesi Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÇEVMER), Ege Üniversitesi Biyoloji Bölümü, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Celal Bayar Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ile Stony Brook Üniversiteleri ve Tarım ve Orman Bakanlığından değişik araştırmacıların işbirliğinde yapılan koruma çalışması, Seyhan ve Ceyhan deltalarında 2013-2015 yılları arasında gerçekleştirildi. Yapılan işaretleme, izleme ve gözlem analizleri Anadolu su kurbağası popülasyonunun yüzde 20 oranında azaldığını gösteriyor.

"İNSANIN DOĞAYA AŞIRI MÜDAHALESİ"

Yapılan çalışma ile ilgili bilgi veren Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kerim Çiçek, “Etkisi oldukça yıkıcı olan bir pandemiyle savaşmaktayız. Global çapta verdiğimiz Covid-19 savaşının başlangıç noktasının Çin’in Wuhan kentindeki bir hayvan pazarı olduğu, sebebinin ise insanın doğaya aşırı müdahalesi sonucu insan-hayvan etkileşimlerinin artarak mutasyon geçiren patojenlerin insanı enfekte etmesi olduğu bilinmektedir. Bu bilgi, insanın doğayı korumak ve onu sürdürmek için atacağı adımları öngörmesi bakımından oldukça değerlidir. Tam da böyle bir zamanda Oryx dergisinde yayınlanan ve Çukurova bölgesindeki Anadolu su kurbağalarının neslinin, aşırı toplatılma ve habitat bozulması sebepleriyle tehlike altında olduğunu gösteren araştırma, Anadolu ve dünya genelinde insanın doğadaki yerini anlamamızda önemli veriler sağlamaktadır” diye konuştu.

“PEK ÇOK ÜLKEDE BESİN OLARAK TÜKETİLİYOR”

Kurbağaların pek çok ülkede besin olarak tüketildiğini vurgulayan Doç. Dr. Çiçek, “Kurbağalar; Fransa, Çin, Endonezya ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere dünyanın farklı yerlerinde besin olarak tüketilmektedir. Türkiye’de besin olarak tüketilmemekle birlikte büyük miktarda kurbağa bu ülkelere ihraç edilmektedir. Ancak kurbağa avcılığı ile ilgili geniş kapsamlı kurallar ve yaptırımların olmaması, doğadan toplanan kurbağaların sayısının aşırıya varmasını ve dolayısı ile popülasyonun neslinin tehlikeye girmesine sebep olmaktadır” dedi.

“ÖNLEM ALINMAZSA 2050’DE SOYU TÜKENECEK”

Araştırmanın, önlem alınmadığı takdirde Çukurova bölgesindeki kurbağaların 2050 yılına kadar tükenme ihtimalinin yüzde 90 oranında olduğunu ortaya koyduğunu söyleyen Doç. Dr. Çiçek, şunları söyledi:

“Türkiye, özellikle amfibiler (iki yaşamlılar) açısından önemli biyoçeşitliliğe sahip bir coğrafyadır. Koruma biyolojisi alanında önemli bilimsel çalışmalar yayınlayan Oryx dergisinde 13 Mayıs 2020’de yayınlanmış olan makalede araştırmacılar Türkiye’nin ‘tükenme domino hattı’nın üzerinde bulunduğunu söylemektedir. Bu tanım, kurbağa tüketen ya da ihraç eden ülkelerdeki popülasyonun azaldığı durumlarda, başka bir ülkenin pazar payının ve dolayısıyla doğadan kurbağa toplanmasının artması şeklinde açıklanabilir. Bu durum ikinci ülkedeki popülasyonu tehdit eder ve toplanan türler, dünyanın her yerinde tehlikeye girmiş olur. Örneğin, Fransa ve Romanya’da kurbağa avcılığı yasaklandığında, Hindistan ve Bangladeş’ten yapılan ihracat artmıştır ve buralardaki popülasyonlar hızla düşüşe geçmiştir. Bu ülkelerde de toplatılma yasağı getirildiğinde bu defa Endonezya ve Çin’deki ihracat yükselmiştir. Türkiye’nin bu hattaki yeri ise, artan talep sebebiyle oldukça önemli bir konuma gelmiştir. Çünkü yetiştiricilik oranları oldukça az olan ülkemizde kurbağalar doğadan toplanmaktadır ve toplatılma seviyeleri her geçen gün artmaktadır."

“KURBAĞALARIN DOĞAL DENGEDEKİ ÖNEMİ BÜYÜK”

Kurbağaların doğal dengedeki öneminin büyük olduğunu dile getiren Doç. Dr. Çiçek, “Besin zincirindeki yerleri, zararlı omurgasızları dengede tutmayı ve predatörlerin neslinin devam edebilmesini sağlar. Sulak alanlardaki sinek popülasyonlarının azalması gibi etkilerle de insanı enfekte edebilecek olan hastalıklardan uzak tutar. Yüksek miktarda toplatılma, popülasyon büyüklüğünü azalttığı gibi, egzotik zararlıların bölgeye girmesini ve hastalık yaymasını da kolaylaştırır. Kurbağa avcılığı Çukurova bölgesindeki yerel halk için bir ek gelir kaynağıdır. Araştırmacılar, kurbağa popülasyonunun şu anki hızla azalmaya devam etmesi durumunda avcıların bu ek gelirden yoksun kalacağını belirtmiştir” sözlerine yer verdi.

“TOPLATILMANIN AZALTILMASI GEREKİYOR”

Çalışmanın, popülasyonun devamlılığı için toplatılmanın azaltılması gerektiğini ortaya koyduğunu ifade eden Doç. Dr. Kerim Çiçek, “Bunun gerçekleşebilmesi için de araştırmacılar, çiftleşme sezonlarında toplatılmanın yasaklanmasını, 30 gramın altındaki kurbağaların toplatılma ve ihracının tamamen ortadan kaldırılmasını, avcılara zorunlu eğitim verilmesini, popülasyondaki baskının azaltılması adına kota sistemi uygulanmasını ve kurbağa yetiştiriciliğinin teşvik edilmesini önermektedirler. Yabani hayvan ve bitkilerin; yemek, ilaç, pet hayvanı olarak toplanması pek çok türü tehdit etmektedir. Amfibiler; çevrenin kirletilmesi, habitat kaybı, global iklim değişikliği, hastalıklar, kimyasallar, istilacı türler ve aşırı toplatılma sebebiyle, hayvanlar içinde bu tehlikeye en çok maruz kalan gruptur. Biyoçeşitlilik çalışmaları, insanın ve doğanın sağlığının birbirine bağlı olduğunu, birindeki bozulma ya da hastalığın diğerini yakından -Covid-19 örneğinde olduğu gibi kimi zaman küresel düzeyde- etkilediğini görmemiz açısından önemlidir. Sürdürülebilir çeşitlilik, insana uzun bir gelecek vaat etmektedir” dedi.