Hüsna Köşger
Hüsna Köşger
Devlet Tiyatroları sahnesinden Çok Güzel Hareketler 2 ekibine uzanan kariyeriyle dikkat çeken Tuğba Yılmaz AKŞAM'dan Hüsna Köşger'e verdiği röportajda; hem oyunculuğu hem de özel hayatına dair samimi açıklamalarda bulundu. 'Yılmaz Erdoğan'dan öğrendiğim en önemli şey iyi bir sanatçı olmadan önce, iyi bir insan olmanın kıymeti' diyen Yılmaz, sahnedeki doğallığın komedinin temel taşlarından biri olduğunu vurguluyor.
Devlet Tiyatroları ve özel tiyatrolarda çalıştıktan sonra yolun İstanbul'a düşüyor. Çok Güzel Hareketler ekibinde yer almak hayalin miydi, yoksa tamamen bir tesadüf mü oldu?
Çok güzel bir tesadüf oldu diyebilirim. Konservatuvardan mezun olduktan sonra iki yıl Ankara Devlet Tiyatrosu'nda çalıştım. İstanbul'a gelmek en büyük hayalimizdi en yakın arkadaşımla. İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda oynarken maddi olarak yetişebilmek için özel tiyatroda da oynamak istedim. O sırada BKM Mutfak audition açmıştı, ona girdim. Kazandıktan sonra görüşmeye çağırdılar ve Çok Güzel Hareketler'e seçildiğimi söylediler. Asla bilmiyordum; ben, Mutfak ekibinde bir tiyatro oyunu çıkaracağız zannediyordum. O kadar tesadüf oldu ki... Kendimi bir anda ÇGH'de buldum. İyi ki de buldum.
Ekip olarak uzun süre Yılmaz Erdoğan'ın öğrenciliğinde yürüttünüz çalışmalarınızı. Ondan öğrenip benim için çok iyi bir yol gösterici oldu dediğin bir öğreti var mı?
Yılmaz Hoca bir oyuncuya ilk şu soruyu sorar; iyi biri misin? Bu benim hayatta en değer verdiğim şeydir. Ondan bu soruyu sormanın önemini öğrenmek, hayatta kendime ondan aldığım en güzel şey. Benim için de değerli olan; iyi bir sanatçı, iyi bir oyuncu olmadan önce iyi bir insan olmaktır. Ve bu soruyu sormayı öğrenmek, öğrendiğim en güzel şeylerden biridir.
'ADAPTASYON SIKINTISI ÇEKTİĞİM BİR DÖNEM OLMADI'
İletişim ve paylaşımcılık yönünün yüksek olduğu bir iş yapıyorsun. Kalabalıklara kolay uyum sağlayabilen biri misindir?
Ben asker çocuğuyum. Hayatım boyunca çok fazla il ve ilçe değiştirdik. O kadar çok yeni insan tanımaya, yeni bir okula gitmeye alıştım ki ben, adaptasyon sıkıntısı çektiğim bir dönem hiç olmadı. Çocukken bunu kendime öğretmişim hiçbir zaman kalabalıklardan korkmam. Aksine uyurken bile televizyon ve ışık açık olsun, ses gelsin isterim. Gürültülü yerlerde daha rahat ederim. Sessizliği sevmem.
'KEYİF ALMADIĞINIZ BİRİYLE BU İŞ DEVAM EDEMEZ'
Sosyal medyada pek çok hayranınız uyum bakımından bir ikili oluşturuyor sizler arasında. Peki senin özellikle çalışmaktan keyif aldığın bir rol arkadaşın var mı?
Ekipteki arkadaşlarımla yedi yıldır beraber oynuyoruz, gülüyoruz, ağlıyoruz. İnanın herkes, herkese çok uyumlu. Keyif almadığınız biriyle zaten bu iş yedi yıl devam edemez. Her hafta farklı bir arkadaşımla oynamaktan keyif alıyorum. Bazen Cenan oluyor, bazen Evliya, Cemile, Yeşim ya da bir başkası... O kadar çok değişiyor ki bu. Değişmesi de güzel bizim açımızdan; çünkü biz her hafta başka bir şey oynuyoruz.
Her hafta yeni bir skeç çıkarıp oynamak, meşakkat gerektiren bir iş... Bu zamana kadar yazıp oynadıkların içerisinde en sevdiğin hangisi oldu?
Yazarken en eğlendiğim skeç Müşteri Hezimetleri. O skeci yazarken çok eğlenmiştim. Oynamaktan en zevk aldığım karakterse Zümrüdü. Zümrüdü çok deli ve dürüst bir karakterdi, onun deliliğini oynamayı seviyordum.
İzleyici seni hep samimi ve enerjik buluyor. Bunu sahneye taşımak için özel bir hazırlık yapıyor musun yoksa her şey akışında mı ilerliyor?
Programlı çalışmadığım tek konu bu. Tabii ki ezber yaparken rol ile ilgili bir doğaçlama gelişiyor ama sahneye çıktığımda kurgu ve kurulu bir hareket sistemim yok. Doğal olup anda olmak, komedi için önemli bir yeti ve bunu ne kadar akışa bırakırsanız o denli bir samimiyet geçiyor seyirciye sanırım. Bu enerjimi seyircime geçirebildiğim için de çok mutluyum.
Gündelik hayatında da insanlar seni daima eğlenceli biri olarak mı görür? Yoksa orada çok farklı bir Tuğba mı var?
Günlük hayatımdaki Tuğba olarak da çok eğlenceliyimdir, hep mutlu olmaya çalışır ve pozitif bakarım. Ama bazen de çok düşük ve mutsuz bir tarafım da vardır. Onun bende maalesef bir ortası yok. Çok mutluysam çok mutsuz da oluyorumdur, çok gülüyorsam çok ağlıyorumdur. Ama olsun ben kendimi böyle kabul ettim artık. Duygularımı çok uçlarda yaşıyorum, bu özelliğim bence oyunculukta bana avantaj olarak dönüyor. Empati yönümü besliyor.
'YAZARLIKTA OYUNCULUK KADAR ÜRETKEN DEĞİLİM'
Komedi gibi zor bir alanda sürekli üretken kalmak bir baskı oluşturmuyor mu? Bu süreçte tükenmişlik yaşadım dediğin bir an olmadı mı hiç?
Şu an yaptığım, işin en zor tarafı bu. Çünkü komedi çok değişken ve her gün komik olan şey değişiyor. Bunu yakalamak da bir baskı oluşturuyor elbette. Bunu ben oyunculukta değil de yazarlıkta daha fazla hissediyorum. Bir oyuncunun yazarlık yetisinin olması, bir ses sanatçısının enstrüman çalabilmesi gibi işini kolaylaştıran ve derinleştiren bir durum. Ancak ben yazarlığım konusunda oyunculuğum kadar üretken değilim. Dolayısıyla dönem dönem yazma konusunda üretken olsam da tükendiğimi hissettiğim noktada, bırakma lüksünü kendime tanıyorum.
Komedide Gupse Özay, Yasemin Sakallıoğlu, Ecem Erkek gibi dikkat çeken işler yapan pek çok isim var. Peki senin hayranı olup etkilendiğin bir isim var mı?
Saydığınız isimleri severek takip ediyorum. Fakat oyunculuğun cinsiyetinin olmasını, bir problem olarak görüyorum. Kadın veya erkek diye ayırmayı doğru bulmuyorum. Nasıl bilim insanı diyoruz, bilim kadını veya adamı demiyorsak, örnek aldığım oyuncularda da kadın veya erkek olarak ayırmamayı önemsiyorum.
Çok Güzel Hareketler dışında kendi projelerini yazmayı ya da bir stand-up gösterisi yapmayı düşünür müsün?
Tabii ki yapmak istediğim, hayal ettiğim çok şey var. Bunlar için de çok çalışıyorum. İnşallah yakın zamanda hayata geçirebileceğim.
Instagram üzerinden yayımladığın reels skeçler çok beğeniliyor ve ilgi görüyor. Çalışmaların için fikri nasıl oluşturdun? Üretim sürecin nasıl başladı?
Sosyal medyada bir yıldır kısa skeçler çekiyorum. Bunu hep yapmak istemiştim fakat cesaret edemiyordum. Bu konuda beni cesaretlendiren erkek arkadaşım oldu. Bana çok destek oldu. Haliyle biz birlikte hayal kurup orada bir dünya oluşturduk. Gördüğü ilgiden de çok mutluyuz. Yani sosyal medyayı yok saymak yerine, çok önemsiyorum fakat mesleğimi sadece sosyal medya üzerine de inşa etmiyorum. Orası sanatımı icra etme şansı bulduğum platformlardan biri sadece. Etrafımdaki şartların tamamı şekil değiştirebilir ama ben yapmayı planladığım işten vazgeçmem. Dolayısıyla tek bir alana, tek bir türe bağlı kalmaksızın oyunculuğumu geliştirmek niyetindeyim.
Sosyal medya da artık mesleğinizin olmazsa olmazı değil mi bir yerde?
Olmazsa olmazı gibi kesin tabii ki konuşamam fakat şunu söyleyebilirim; günümüzün bize getirdiği ve bence kabullenmemiz gereken bir noktada sosyal medya ve değişen şartlar içerisinde bir oyuncu olarak var olmaya çalışıyorum. Kabullenip sosyal medyadan da beslenerek, oradan da çok şey öğrenerek kendimi geliştirmeye çalışıyorum. O yüzden de daha çok üreteceğim.
Sahnede olmak sana nasıl hissettiriyor?
Oyuncu olmak 7 yaşımdan beri hayalimdi. Sevdiğim işi yapıyor ve bu işten para kazanıyor olmak dünyadaki şanslarımdan biri, her gün buna şükrediyorum. Seyircim için de şunu demek isterim: yaşı küçük veya büyük biriyle ortak bir paydada buluşup beraber aynı şeylere gülmek ve üzerine düşünmek beni çok mutlu ediyor ve bana çok iyi geliyor. Seyircimle şimdiye kadar çok samimi bir bağımız oldu, bu benim için çok kıymetli ve bir ömür böyle olması da kendi hayat sahnem için en büyük dileğim.
'KATE FLEETWOOD'UN OYNADIĞI LADY MACBETH'I OYNAMAK İSTERDİM'
Ekranda veya sinemada keşke bu rolü ben oynasaydım dediğin bir rol oldu mu?
Çok zor soru bir sürü var aslında ama aklıma ilk gelen; konservatuvardan beri aklımdan çıkmayan Rupert Goold'un yönettiği Macbetht'te Kate Fleetwood'un oynadığı Lady Macbeth'i oynamak isterdim. Ben bir Shakespeare delisiyim, okuldan beri en büyük hayalim bir oyununda oynamaktır. Eski dizileri izlemeyi çok severim, Avrupa Yakası dizisinde de bir karakteri oynamak isterdim.
Drama türünde de bir projede yer almak ister misin? Yoksa komedi sizin için vazgeçilmez mi?
Oyunculuktaki cevherin oyuncunun çok yönlülüğünde, çok sesliliğinde olduğunu düşünüyorum. Komedi oldukça zor ve ciddi bir iş ve televizyonda komediyle on plana çıktım; ancak tiyatro sahnesinde birçok drama da oynadım. Dolayısıyla sadece komediyle kendimi sınırlamayı tercih etmiyorum. Başarabildiğim sürece çeşitli rollerde hayat bulmak benim için kıymetli bir durum. Meslek hayatım için en büyük gayem de budur.