Elif İskender: ‘Bir-iki işte parlamış olmak, bütün ömrü bu meslekle geçirmeye yetmez'

Hem bir eğitmen hem de bir sanatçı olan Elif İskender, Aşkın Dünkü Çocukları filmiyle yeniden seyircisinin karşısına çıktı. Tanınmış birçok ismin eğitmeni de olan Elif İskender AKŞAM'a verdiği röportajda; yeni nesil oyuncuların kısa yoldan şöhret olma peşinde oldukları eleştirilerini değerlendirdi. Elif İskender, ‘Bir-iki işte parlamış olmak, bütün bir ömrü bu meslekle geçirmek için yetmeyecektir' diyor.

HÜSNA KÖŞGER

Burak Özçivit ve Fahriye Evcen Özçivit ile başrolünü paylaştıkları Çalıkuşu dizisindeki Besime rolüyle hafızalarımıza kazınan sanatçı Elif İskender, Aşkın Dünkü Çocukları filmiyle setlere döndü. AKŞAM'dan Hüsna Köşger'in sorularını yanıtlayan Elif İskender, aynı zamanda tiyatro alanında bir akademisyen ve Engin Altan Düzyatan, Şebnem Bozoklu, Sarp Apak gibi pek çok ismin eğitmeni oldu. Kariyerini hem Türkiye'de hem de İngiltere'de sürdürüp eğitmenlik tarafını hiçbir zaman bırakmayan sanatçı, "yeni nesil oyuncular kısa yoldan şöhreti yakalamanın peşinde" eleştirileri için, 'Eğer kalıcı olmak, süreklilik arayışları ve meslekle ilgili gerçek bir beklentileri varsa bunun için emek vermek zorundalar. Bir-iki işte parlamış olmak, bütün bir ömrü bu meslekle geçirmek için yetmeyecektir' yorumunu yapıyor.

Aşkın Dünkü Çocukları filminde nasıl bir rolde seyrediyoruz sizi? Seyirci bu filmde, kendinden bir şeyler bulabilecek mi?

Hepimize çocukluk anılarımıza dönmeyi, kalbimizi gerçekten çarptıran çocukluk arkadaşlıklarımızın kıymetini tekrar hatırlatan bir film. Çünkü galiba zaman içerisinde bazı küçük duyguları kaybediyoruz. O yüzden bu çocukluğu ve o çocukluk duygularının saflığını, çok nefis bir atmosferde yeniden hatırlatan bir film. Oynadığım Nora, yıllar önce ülkesinden ayrılmak zorunda kalmış bir karakter. Isabel'in annesi. Seyircinin benim karakterimi de seveceğini umuyorum. Meselenin başlama noktasında duruyor çünkü.

Uzun zaman sonra Aşkın Dünkü Çocukları filmiyle setlere dönüş yaptınız. Bu projeyi kabul etmenizdeki en önemli sebep neydi?

Filmin çekildiği Ünye'de doğdum, bu yüzden hemen kabul ettim. Çok özlediğim bir yerdi, benim de çocukluğum çünkü. İkincisi; bence çok özel proje, çok iyi ve bizden, bizim renklerimizi bize hatırlatan bir hikayeydi.

Televizyonda da sinemada da belirli dönemlerde, dikkat çeken işlerde rol alıyorsunuz. Bu kariyeriniz açısından bilinçli bir tercih yönetimi mi?

Ben biraz seçici olma şansına sahip oldum. Hem içerisinde bulunmaktan zevk duyacağım hem de teknik olarak doğru şeyler yapabileceğim, kendimi iyi ve projeye katkıda bulunabileceğimi hissettiğim zaman evet demekten yanayım. Bu yüzden de seçiciyim; açıkçası bilinçli bir tercih.

'ÇALIKUŞU DİZİSİNE GÖNLÜMÜZÜ KOYDUK'

Yer aldığınız işlere yakından bakınca akla ilk gelen; Burak Özçivit-Fahriye Evcen Özçivit çiftiyle başrollerde yer aldığınız Çalıkuşu dizisi geliyor. Uzun zaman geçti ama dizi halen konuşuluyor. Sizce bu başarıyı yakalamasında etken olan neydi?

İyi oyunculuklar önemli tabii ki; ama bundan önce, iyi bir tekst var elimizde. Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu romanı... Dolayısıyla yazarın kuvveti, dizinin senaristinin kuvvetiyle de bir araya geldi. Bence önce senaryo ve iyi oluşturulmuş karakterler. Metroda bazen insanların ya sesimden ya da bir anlık bir mimiğimden tanıyıp yanıma yaklaşmaları, çok keyifli bir şey. Fahriye de, Burak da, ben de, Mehmet (Özgür) de gönlümüzü çok koyduk. Galiba güçlü bir buluşmaydı, bunun etkisinin olduğunu düşünüyorum.

Aynı zamanda akademisyensiniz. Günümüzde seyrettiğimiz birçok ünlü ismin hocasısınız. Öğrencilerinizi seyrederken, neler hissediyorsunuz?

Çok heyecan duyuyorum, son derece eleştirelim onu söylemeden edemeyeceğim. Onların her biriyle gurur duyuyorum. Çünkü çok emek verdik, çok iyi bir eğitim süreci geçirdiklerini ve sonuçlarının mükemmel olduğunu düşünüyorum. Çok gururlanıyorum öğrencilerimle.

Kimler vardı öğrencileriniz arasında?

İlk eskrim hocası olarak başlamıştım. Engin Altan Düzyatan'ın da içinde bulunduğu ilk sınıfım ile başlayarak devam ediyor hocalık serüvenim. Dokuz Eylül Üniversitesi'nden 2009 yılında ayrıldım. 13-14 yıl kadar sürmüştü, üç-dört jenerasyon öğrencim var. Tabii ki, hepsinin ismini bir çırpıda hatırlamak zor, eksik bırakmış olmak istemem. Bir yığın aktif yazar olarak çalışan ve tasarımcı birçok öğrencim var.

(Büşra Pekin, Şebnem Bozoklu, Sarp Apak, Emin Oğuz Çelebi, Serhat Teoman, Anıl Çelik, Cenan Adıgüzel, Timur Acar, Uğur Bilgin, Esra Bilgiç, Doğukan Polat, Can Kızıltuğ, Mert Öner, Duygu Sarışın, Baran Bölükbaşı gibi pek çok isim, Elif İskender'in mezun ettiği oyuncular arasında yer alıyor.)

'GENÇLER HERKESİN OYUNCU OLMAK İSTEDİĞİ YERDE, GÜÇLÜ KALMAYA ÇALIŞIYOR'

Yeni nesil oyuncuların tiyatroyu değil de, popüler işlerde yer alıp kısa yoldan şöhreti yakalamak istedikleri yönündeki eleştirilere katılıyor musunuz?

Her dönemin kendisine göre yaşamı kolaylaştırıcı bir yolu var. Benim üniversite okuduğum dönemde sosyal medya yoktu. Dolayısıyla bizim böyle bir mecramız olmadı hiçbir zaman, sadece iyi oyuncu olmakla ilgilenmek zorundaydık. Fakat şimdi alternatif o kadar çok ki; herkesin oyuncu olmak istediği bir yerde, güçlü kalmanın yolunu bulmaya çalışıyor gençler. Tümünün 'bir ünlü olalım' şeklinde bir fikre sahip olduğunu sanmıyorum, aktör olmakla ilgilenen çok öğrencim var. Ün kendiliğinden, iyi işler yaptıkça ortaya çıkıyor. Önemli bir tavsiyem şu olur; eğer kalıcı olmak, süreklilik arayışları ve meslekle ilgili gerçek bir beklentileri varsa bunun için emek vermek zorundalar. Bir-iki işte parlamış olmak, bütün bir ömrü bu meslekle geçirmek için yetmeyecektir. Bence yeni teknolojiler yepyeni bir sanat ve oyunculuk anlayışı getirmeye hazırlanıyor. İnsan değişiyor buna bağlı olarak Oyuncudan beklentiler de hızla değişiyor tek bir şey var değişmeyen; kalıcı bir oyuncu olmanın yolu hep aynı: sürekli öğrenmeye açık, gelişen heyecanını kaybetmeyen sağlıklı bir birey olmak. Özgün tercihler yapabilmek.