HABER MERKEZİ
Tarih boyunca büyük depremlerle sarsılan ve dünyanın en aktif fay hatlarından biri olan Kuzey Anadolu Fayı (KAF) üzerinde yer alan megakent İstanbul, bilim insanlarının "eli kulağında" dediği yeni bir büyük deprem tehdidiyle karşı karşıya.
Tercüman'ın haberine göre, Marmara Denizi'ndeki "sismik boşluk" olarak adlandırılan bölgede biriken muazzam enerji, geçmişteki yıkıcı depremlerin acı tecrübeleri ve 2023 Kahramanmaraş depremlerinin yarattığı travma ile birleşince, İstanbul için alarm zilleri daha da yüksek sesle çalıyor.
Peki, tarihsel felaketlerden yeterince ders alındı mı ve bilimsel verilerin işaret ettiği kaçınılmaz sona karşı şehir ne kadar hazırlıklı?
Marmara'nın altındaki saatli bomba: KAF ve sismik boşluk
Yaklaşık 1200-1500 km uzunluğundaki Kuzey Anadolu Fayı, Anadolu ve Avrasya levhalarını ayıran devasa bir kırık hattı.
Kaliforniya'daki San Andreas Fayı ile benzerlikler taşıyan bu sistemin İstanbul'un yaklaşık 20 km güneyinden geçen Marmara Denizi segmenti, bölgenin en kritik noktası.
KAF'ın bu bölümü, özellikle İstanbul'un güneyindeki Adalar segmenti veya Ana Marmara Fayı olarak bilinen kısım, bilim insanları tarafından "Marmara Sismik Boşluğu" olarak tanımlanıyor.
Buradaki tehlike, bu fay segmentinin en son 1766 yılındaki büyük depremde kırılmış olması. O tarihten bu yana geçen yaklaşık 260 yıllık sürede, levhaların yılda ortalama 2-2.5 cm'lik hareketiyle fay üzerinde yaklaşık 5 metrelik bir kayma potansiyeli, yani muazzam bir gerilim birikti.
Bu birikmiş enerji, Richter ölçeğine göre 7.0 ile 7.4 veya daha büyük bir depremi tetikleme potansiyeline sahip. Son araştırmalar, fayın bazı kısımlarının gerilimi küçük depremlerle yavaşça boşalttığını ("sürünen"), ancak İstanbul'a en yakın segmentin "kilitli" olduğunu, yani enerjiyi biriktirdiğini gösteriyor. Bu durum, bir sonraki kırılmanın büyük olasılıkla bu kilitli bölgede başlayacağını ve enerjinin İstanbul'a doğru yöneleceğini düşündürüyor.
Geçmişten gelen acı yankılar: İstanbul'un yıkıcı deprem tarihi
İstanbul'un deprem hafızası, şehrin dokusunu ve kaderini defalarca yeniden yazan büyük felaketlerle dolu.
Bilim ne diyor? Beklenen depremin olasılığı ve senaryoları
Bilim dünyası, Marmara'daki sismik boşluğun büyük bir deprem üretme potansiyeli konusunda hemfikir.
Bu senaryo, 1999 depreminin İstanbul'daki etkileriyle karşılaştırıldığında, beklenen depremin çok daha yıkıcı olacağını gösteriyor. Sebebi ise basit: 1999 depremi İstanbul'a 70 km uzakta meydana gelirken, beklenen Marmara depremi sadece 20 km güneyde, yani çok daha yakın bir mesafede kırılacak. Bu yakınlık, 1999'dan bu yana artan nüfus ve yapı stokuyla birleşince, potansiyel felaketin boyutunu katbekat artırıyor.
Yıkımın ötesi: Sosyo-ekonomik zincirleme etkiler
Büyük bir depremin sonuçları sadece fiziksel yıkımla sınırlı kalmayacak, İstanbul'un ve Türkiye'nin sosyal ve ekonomik dokusunu derinden sarsacaktır.
Hazırlık çalışmaları ve "hazırlık açığı"
İstanbul'un deprem riskine karşı çeşitli hazırlık ve zarar azaltma çalışmaları yürütülüyor:
Ancak tüm bu çabalara rağmen, rapor, bilinen bilimsel risk ve geçmiş derslerle mevcut hazırlık seviyesi arasında endişe verici bir "hazırlık açığı" olduğunu vurguluyor. Özellikle mevcut yapı stokunun kırılganlığı, 1999 ve 2023'te görülen ölümcül inşaat ve denetim hatalarının tekrar etme olasılığı, mevcut risk azaltma çabalarının yetersiz kaldığını gösteriyor. Bilimsel senaryoların öngördüğü yıkım potansiyeli ile sahadaki gerçek hazırlık arasında büyük bir uçurum bulunuyor.
Sonuç: Zaman daralıyor, kararlılık şart
Bilimsel veriler ve tarihsel kayıtlar, büyük bir depremin İstanbul ve Marmara Bölgesi için kaçınılmaz olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu acı gerçeği kabul edip, gelecekteki yıkımı en aza indirmek için sürekli, hızlandırılmış ve etkin zarar azaltma önlemlerine acilen ihtiyaç var. Bu, sadece mevcut yapı stokunun hızla güçlendirilmesini ve yenilenmesini değil; aynı zamanda altyapının depreme dayanıklı hâle getirilmesini, etkin kentsel planlama stratejilerini, kamuoyu bilincinin somut hazırlığa dönüştürülmesini ve güçlü bir acil durum müdahale kapasitesinin oluşturulmasını gerektiriyor. İstanbul'un sismik kaderini değiştirmek için sürdürülebilir siyasi irade, toplumsal kararlılık ve yeterli kaynak tahsisi hayati önem taşıyor. Geçmişin dersleri ve bilimin uyarıları ışığında atılacak kararlı adımlar; sadece İstanbul'un değil, tüm Türkiye'nin geleceğini şekillendirecektir. Zaman daralırken, beklemek bir seçenek değil.