TM Dijital Haber Merkezi
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Türkiye’nin otomobilin prototip aşaması konuşulurken otomobil üretiminin dünya gelişimini ve Türkiye örneklerini değerlendiren bir rapora imza attı. Raporda sabır örnekleri Güney Kore/ Hyundai ve Japonya/ Toyota örnekleri bir kısım anlatılırken, yerli otomobil üretiminin sancılı süreçlerine ve fırsatlarına yer verilmiş. Türkiye otomobil tarihine ‘Devrim’ hikayesi ile dikkat çeken rapor, o dönemde basının projeyi itibarsızlaştırmak için yapılanlara dikkat çekerek, “Yerli otomobil uzun vadeli bir projedir. Bu projeden küresel bir marka çıkması için kamudan özel sektöre, sivil topluma ve tüketicilere kadar toplumun her kesiminin yerli teknoloji üretimini sabırla desteklemesi gerekmektedir.” mesajına yer vermiş. İşte rapor sonucundan dikkat çeken notlar;
“DEVRİM İLE İLGİLİ AŞAĞILAYICI YAZILAR YAZDILAR”
Muhittin Şimşek, ‘Yarım Kalan Devrim Rüyası’ adlı kitabında “Maalesef geçmişte otomotiv sektöründeki kişisel çıkarları için yerli otomobil projesi Devrim ile ilgili kötüleyici ve aşağılayıcı yazılar kaleme alan köşe yazarlarına tanıklık etmiş bir ülkede yaşamaktayız.” diyor. O dönemde basın projeyi itibarsızlaştırmak için elinden geleni yapmıştır. Bugün yine yerli otomobil/teknoloji üretimine yönelik çabaları küçümseyen insanlar bulunmaktadır. Bu önyargı ve negatif algıyı kırabilmek için üretilen yerli otomobilin muadillerinden kalite anlamında bir fark olmadığının gösterilmesi ve bunun insanlara düzgün bir şekilde anlatılması gerekmektedir. İletişim sorunları ve pazarlama eksikliği durumunda üretilen ürünlerin tam olarak anlaşılamaması ve değerinin çok altında bir algıya sahip olunması tehlikesi bulunmaktadı
“SABIRLA DESTEKLENMELİDİR”
Türkiye’nin kendi otomobil markasını oluşturma potansiyeline ve tecrübesine sahip olduğu görülmektedir. Ancak sıfırdan bir marka üretmek ve uluslararası pazarda başarılı sonuçlar elde etmek hiçbir zaman kolay değildir. Küresel düzeyde kıyasıya rekabetin bulunduğu sektörde yüzyıllık tecrübeye sahip markalarla yarışmak gerekmektedir. Yerli otomobil uzun vadeli bir projedir. Bu projeden küresel bir marka çıkması için kamudan özel sektöre, sivil topluma ve tüketicilere kadar toplumun her kesiminin yerli teknoloji üretimini sabırla desteklemesi gerekmektedir.
“DIŞ GÖRÜNÜM VE İÇ MALZEME KALİTESİNE DE ÇALIŞMALAR YAPILMALI”
Yerli otomobil üretiminde sadece motor ve teknik aksamlar üzerine yoğunlaşılmamalıdır. Otomobilin dış görünümü ve içeride kullanılan malzemelerin kalitesine yönelik de çalışmalar yapılmalıdır. Çeşitli gelir gruplarının farklı kalite/performans tercihleri olacağından farklı segmentlerde otomobiller üretilmelidir.
“BENZİNLİ VE DİZEL VERİSYONLARI DA ÜRETİLEBİLİR”
Elektriğe erişimin sınırlı kaldığı ve ortalama gelir seviyesinin görece düşük olduğu Afrika ve Güney Asya gibi bölgelerde elektrikli araçların yaygınlık kazanması yirmi-otuz yıllık süreçte çok mümkün gözükmemektedir. Türkiye’nin üreteceği yerli otomobilin benzinli ve dizel versiyonları bazı küresel oyuncuların bu alandan çekilme kararı alması sonrasında oluşacak boşluğu doldurma potansiyeline sahiptir. Afrika, Ortadoğu ve Güney Asya gibi bölgeler için üretilecek uygun fiyatlı otomobiller Türkiye’nin yerli otomobil markasının küresel bir oyuncu haline gelmesi için gerekli ölçek ekonomisinin yakalanmasına yardımcı olabilir. Bu sebeple bir taraftan elektrikli motor ve batarya üretimi için AR-GE faaliyetlerinin sürdürülmesi gerekirken diğer taraftan benzinli ve dizel motorların pazar payının yakın gelecekte neredeyse hiç düşmeyeceği coğrafyalara yönelik model üretimine de geçilmelidir.
BİR ADA ÜLKESİNDEN ÇIKAN DEVİN HİKAYESİ
Dünyaca ünlü kalkınma iktisatçısı Ha Joon Chang, İkinci Dünya Savaşı’nda büyük bir yıkıma uğradıktan sonra sanayileşmiş ülkeleri yakalamaya çalışan bir ada devletinin büyük umutlar bağlayarak otomobil üretimi için teşvik ettiği bir şirketin başarısızlığı sonrası oluşan hayal kırıklığı ortamını şu satırlarla hikayeleştirmiştir:
“Pek çok kişi, firmanın basit tekstil makineleri imalatı olan asıl işinde kalması gerektiğini ileri sürüyordu. Zaten, ülkenin en büyük ihracat kalemi ipekti. Eğer firma, 25 yıllık deneyimden sonra iyi arabalar yapamıyorsa, bunun bir geleceği yoktu. Hükümet, araba imalatçısına başarılı olması için her türlü fırsatı vermişti; yüksek gümrük tarifeleri ve otomobil endüstrisinde yabancı sermayeli yatırımlara getirilen sert kontroller firmanın iç pazardaki yüksek kârını garantilemişti. On yıldan daha kısa bir süre geçmişti, firmanın eli kulağındaki bir iflastan kurtulması için kamu parası dahi kullanıldı. Dolayısıyla da o tarihlerde durumu eleştirenler, 20 yıl önce ülkeden kovulan yabancı menşeili arabaların ülkeye dönüşü için araba ithalatçılarına yeniden izin verilmesi gerektiğini ileri sürdüler”
Yerli üretim uğruna General Motors ve Ford’un ülkeden kapı dışarı edildiği, merkez bankasının verdiği para sayesinde iflastan kurtulan bu şirketin adı Toyota’dır. ABD piyasasına 1958’de giriş yapan Toyota’nın bu ihracat hamlesi tam bir fiyasko ile sonuçlanmıştı. Büyük araçlara alışkın ABD’liler benzinin görece ucuz olduğu bir dönemde yakıt tasarrufu sağlayabilecek küçük Japon arabasına neredeyse hiç ilgi göstermedi. Ancak bu başarısızlık sonrasında ne Toyota ne de Japon devleti yılarak işin peşini bıraktı. Daha fazla çalışarak ve inanarak küresel arenada kendi sıralarının gelmesini bekledi. Nitekim Toyota 1970 sonrasında yaşanan petrol krizleri ve küreselleşme dalgasıyla birlikte ABD piyasasındaki payını on sene içerisinde yüzde 1’den yüzde 6’ya çıkarmayı başardı. Toyota bugün yaklaşık yüzde 14’lük piyasa payı ile ABD’de en fazla satılan üçüncü otomobil markasıdır. Toyota işletme literatüründe çığır açan just in time üretim sistemi ile rakiplerinin başını döndürerek Fordism ve Taylorism gibi üretim sistemlerini tarihe gömmüştür.