Uzayda bir yıl geçiren astronotun genlerinde kalıcı hasar meydana geldi

NASA’nın dün yayımladığı araştırmaya göre, uzayda bir yıl geçiren astronotun genlerinde potansiyel kalıcı hasar olduğu tespit edildi.

TM Dijital Haber Merkezi

Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA) 2015 yılında, uzayda uzun bir süre kalmanın insan bedeni üzerindeki etkilerini araştırmak için Uluslararası Uzay İstasyonu’nda gerçekleştirilecek olan bir yıllık bir görev tasarladı. Bu göreve ikiz astronot kardeşler Mark Kelly ve Scott Kelly katıldı. Scott uzayda kalacak, döndüğünde ise yaşadığı fizyolojik ve biyolojik değişiklikler dünyadaki ikiz kardeşi Mark ile kıyaslanacaktı.

Scott Kelly, uzayda yaklaşık bir yılı doldurmasının ardından 2 Mart 2016’da Dünya’ya geri döndü.

İkiz astronot kardeşlerin neredeyse aynı genomları ve benzer yaşam deneyimleri bulunduğundan, NASA, uzun süreli uzay uçuşlarının sonuçları olan biyolojik değişimleri denemek ve gözlemlemek için kardeşlerden kan örneği ve diğer biyolojik örnekleri aldı.

Scott Kelly’den görev öncesinde, görev sırasında ve sonrasında alınan örnekler ve yapılan ölçümler gen ifadesinde, DNA metilasyonunda ve biyolojik süreçlerde yaşanan değişiklikleri ortaya koydu. Scott, yeryüzüne indikten sonra araştırmalar hız kazandı ve sonuçlar alınmaya başladı.

NASA İnsan Araştırma Programı Atölyesi’nde yapılan toplantıda ilk veriler analiz edildi. Araştırmacılar bu yolculuğun, genlerin düzenli işleyişinde birtakım değişiklikler yarattığını tespit etti. New York Weill Cornell Hastanesi’nde genetik uzmanı olan Cristopher Mason, ikizlerin kromozom uzunluğundan bağırsak bakterilerine kadar yaşadığı değişikliğin kolaylıkla gözlenebildiğini anlattı.

Daha sonra yapılan gözlemler ve araştırmalarda Scott Kelly’nin uzaydayken genlerin düzenli işleyişinde meydana gelen değişikliklerin çoğunun (hepsinin değil) Dünya’ya döndükten 6 ay sonra normale döndüğünü belirtilmişti.

NASA tarafından 12 Nisan’da açıklanan yeni raporda ise Scott’ın bağışıklık sistemi ve DNA onarımı ile ilgili küçük bir yüzdenin normale dönmediği, ayrıca genetik düzeyde kalıcı hasar oluştuğu gözlendi.

Araştırmacılar, uzay radyasyonu ve sıfır yerçekimi ortamının ağırlıksızlığı da dahil olmak üzere genetik değişiklikler için beş olası neden belirlediler. Scott Kelly’nin yaşadığı uzay istasyonu, Dünya’nın koruyucu manyetik alanı dışında inşa edilmiş, enerji yüklü parçacıklardan oluşan bir kabuk olan Van Allen radyasyon kuşağının altında, yörüngede bulunuyor.

Araştırmacılar, dün yayımlanan sonuçlarla bir yıl daha çalışarak yeni sonuçlar elde etmeyi planlıyor. Bilim insanları bu araştırmayı ileride yapılacak daha uzun mesafeli (insanlı Mars yolculukları gibi) uçuşlar için önemli bir çalışma olarak görüyor.

UZAYA ÇIKAN ASTRONOTLARIN KANSERLE SAVAŞMA YETENEĞİ BOZULUYOR

Şubat ayında yapılan farklı bir araştırma sonuçları, uzun süreli uzay uçuşuna çıkan astronotların doğal öldürücü hücrelerinin etkinliğini önemli ölçüde kaybettiğini ortaya çıkarttı.

Arizona Üniversitesi’ndeki bilim insanları tarafından yürütülen araştırmada, uzay uçuşunun uzun süren dönemlerinin astronotların doğal öldürücü hücrelerinin etkinliğini önemli ölçüde azaltabileceğini ve bunun da kanser hücrelerinin yok edilmesinde ve eski virüslerin yeniden ortaya çıkmasının engellenmesinde sorunlar yaşanacağını ortaya koyuyor.

NASA, SpaceX, Boeing ve diğer birçok devlet kurumları Mars’a insan göndermek için çalışıyor. Ancak Kızıl Gezegen’e yolculuk kısa sürmeyecek. NASA’nın 2030’lar için planladığı Mars görevi, gidiş dönüş üç yıla kadar uzayda yolculuk yapmayı gerektirebilir.

Uzayda uzun süre zaman geçirecek astronotların sağlık durumlarının nasıl etkileneceği açısından birçok araştırma yapılıyor. Araştırmalar uzay uçuşunun astronotların fiziksel ve zihinsel sağlıklarına kadar her şeyi nasıl etkileyebileceğini gösteriyor. Yakın tarihli bir araştırma, Dünya’dan Mars’a yolculuk gibi uzun vadeli uzay uçuşunun astronotların bağışıklık sistemindeki bazı hücreleri ciddi şekilde etkileyebileceğini ortaya çıkardı.

Araştırmacılar, Arizona Üniversitesi’ndeki bilim adamları tarafından yürütülen araştırmada, altı ay veya daha uzun süren uzay uçuşunun, kanser hücrelerini öldürebilecek ve eski virüslerin yeniden birleşmesini önleyebilecek beyaz kan hücresinin (vücudumuzda enfeksiyonlarla mücadele eden doğal öldürücü hücreler, akyuvarlar) nasıl değiştirdiğini araştırdılar.

Uzayda yayılan ışınların maruz kalmasıyla ilişkili olduğu düşünülen kanser riski nedeniyle, bu hücrelerin önemine dikkat çeken beslenme bilimleri profesörü Richard Simpson, “Kanser, uzun süreli uzay uçuşu görevleri sırasında radyasyona maruz kalma nedeniyle astronotlar için büyük bir risktir. Bu hücreler ayrıca uzayda edinilmemelerine rağmen, vücudunuzda uykuda kalabilecek ve tekrar ortaya çıkabilecek virüsleri öldürmek için de önemlidir.” dedi.

Uzay uçuşunun akyuvarlar üzerindeki etkilerini araştıran ekip, Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki (ISS) görevlerini tamamlayan sekiz astronottan aldıkları kan numunelerini, uzaya seyahat etmeyen sağlıklı yetişkinlerle karşılaştırdı. Astronotlar, fırlatılmadan önce uzay istasyonunda geçirdikleri zaman boyunca birkaç kez ve bir kez de Dünya’ya geri döndüklerinde kan örnekleri alındı.

Kan örneklerini karşılaştıran ekip, astronotlarda akyuvarların fonksiyonunun hem dünyada kalanlarda hem de uçuş öncesi örneklerinden farklı olarak astronotlarda bozulduğunu tespit etti. Ve istasyonda sadece 90 gün kalan astronotların beyaz kan hücreleri lösemi hücrelerine karşı yüzde 50 daha az mücadele edebildiği de tespit edildi.

Simpson sonuçlar ile ilgili yaptığı değerlendirmede, “Beyaz kan hücre fonksiyonundaki bu düşüşün astronotları kansere veya virüslerin yeniden birleşmesine daha duyarlı hale getirip getirmediğini kesin olarak söylemek için henüz çok erken. Ancak sorulacak bir sonraki soru şu: Bu etkileri nasıl azaltacağız? Uzay yolculuğu sırasında bağışıklık sisteminin düşmesini nasıl önleriz? Bunu yapabilmek için önce düşüşe neyin neden olduğunu bulmanız gerekiyor: Stres mi? Yer çekimsiz alan mı? Radyasyon mu? Birçok soru ver bunu çözdüğümüzde doğrudan bu faktörleri hedef almanın ve azaltmanın yollarını bulmaya çalışabiliriz.” dedi.

BEYİN UZAYDA DÜŞÜNÜLENDEN DAHA FAZLA DEĞİŞİME UĞRUYOR

Florida Üniversitesi'nde yapılan ve Amerikan Tıp Derneği Dergisi'nde (JAMA) yayımlanan yeni araştırmaya göre ise uzay yolculuğu esnasında beynin şekli ve yapısının büyük değişime uğrayacağı keşfedildi.

Geçtiğimiz yıl Michigan Üniversitesi araştırmacıları, uzay yolculuğunda yer çekimsiz ortama uyum sağlamaya çalışan beyindeki gri maddenin ya arttığını ya da azaldığını ortaya koyan bir araştırma gerçekleştirmiş, beyindeki yapısal değişimin boyutunun uzayda kalma süresine bağlı olarak değişiklik gösterdiği belirlemişlerdi.

Yeni çalışmada ilk kez uzay uçuşlarının beynin beyaz maddesini de etkilediği keşfedildi. Büyük ölçüde nöronal hücre gövdelerinden oluşan ve kas kontrolü ve duyusal algıda önemli bir rol oynayan gri maddenin aksine, beyaz madde, çoğunlukla beynin farklı bölümleri ile sinir lifleri sinir hücreleriyle beyin hücreleri arasındaki bağlantıyı kurarlar.

Florida Üniversitesi'nde uygulamalı fizyoloji ve kinesiyoloji profesörü Rachael Seidler konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Beynin uzay uçuşundan dolayı nasıl değiştiği hakkında daha fazla bilgi edinmek için uzay görevine çıkan tüm astronotlar üzerinde daha kapsamlı bir araştırma yürütmemiz gerekiyor. Ayrıca beynin uzayda değişime uğramasının yanı sıra uzay ortamına adapte olmasının ‘uzay uçuşu ortamına faydalı bir nöroadaptif cevap verdiğini’ de biliyoruz. Bu değişiklikler beynimizin uzay ortamlarına uyum sağlama aşamasının bir bölümü olabilir.” diyor.