HABER MERKEZİ
Gökyüzünde meydana gelen muazzam bir patlama, sadece kozmik olayları değil aynı zamanda Evrenin en şiddetli patlamalarına ilişkin tüm bilimsel anlayışımızı derinden etkiledi. Söz konusu gama ışını patlaması, araştırmacıların uzun yıllardır geliştirdikleri modellerin yeniden değerlendirilmesini gerekli kılmıştır.
2 Temmuz 2025 tarihinde tespit edilen bu gama ışını patlaması, şimdiye kadar gözlemlenen örnekleri arasında en uzun süreli olanı temsil etmektedir. Yaklaşık bir gün boyunca devam eden bu olay, geleneksel gama ışını patlamalarının tipik davranışından radikal biçimde ayrılmaktadır. Normalde bu tür patlamalar milisaniye düzeyinden başlayarak en fazla birkaç dakika kadar sürmektedir. Söz konusu patlamanın bu kadar uzun bir süre boyunca enerji yayması, astronomlar için tamamen beklenmedik bir durumdur.
Daha da önemlisi, bu gama ışını patlaması daha önce hiçbir gözlemde rastlanmayan bir özellik sergilemiştir: tekrarlanan patlama dalgaları göstermesi. Bu davranış, mevcut bilimsel modellerin hiçbiriyle uyumlu bir şekilde açıklanamamaktadır. Dublin Üniversitesi Koleji'nden astrofizikçi Antonio Martin-Carrillo, bu olayın 50 yıllık gama ışını gözlem tarihinde hiçbir benzerine rastlanmadığını vurgulamıştır. Araştırmacı, gama ışını patlamalarının felaket niteliğinde olaylar olduğunu ve bu nedenle sadece bir kez patlama göstermesi gerektiğini belirtmiştir, çünkü bu patlamaları üreten kaynaklar dramatik patlamadan sağ çıkamamaktadır.
Gama ışını patlamaları, Evrenin bilinen en şiddetli ve en enerji yoğun olaylarıdır. Bu patlamalar, radyasyonun en enerjik formu olan gama ışınlarıyla parlayan güçlü kozmik patlamalardır. Her bir patlama sırasında, birkaç saniye içinde Güneş'in tüm yaşam süresi boyunca üretebileceğinden daha fazla enerji serbest bırakılmaktadır. Bu muazzam enerji salınımı, bu olayların neden bu kadar dikkat çekici ve araştırma değeri yüksek olduğunu açıklamaktadır.
Bilim insanları, gama ışını patlamalarının arkasında iki ana mekanizmanın bulunduğunu düşünmektedir. İlk mekanizma, devasa bir yıldızın çekirdek çöküşü sonucu meydana gelen süpernovadır. Bu süreçte, yıldızın çekirdeği yerçekimi kuvveti altında çökerek bir kara delik oluşturur. Bu mekanizma, iki saniyeden uzun süren patlamalar üretmektedir ve uzun süreli gama ışını patlamaları olarak sınıflandırılmaktadır. İkinci mekanizma ise iki nötron yıldızının çarpışması ve birleşmesini içermektedir. Bu tür etkileşimler, iki saniyeden kısa süreli patlamalar meydana getirmektedir.
GRB 250702B olarak adlandırılan bu yeni gama ışını patlaması, NASA'nın uzay tabanlı Fermi gama ışını teleskopu tarafından tespit edilmiştir. Patlamanın olağandışı doğası hemen belirgin hale gelmiştir, çünkü Fermi tarafından iletilen uyarılar sadece bir kez değil, birkaç saat boyunca üç ayrı kez alınmıştır. Bu durum, nesnenin tekrarlanan gama ışını patlamalarında nabız gibi attığını göstermektedir. Böyle bir davranış, daha önce hiçbir gama ışını patlamasında gözlenmemiştir.
Martin-Carrillo ve Hollanda'daki Radboud Üniversitesi'nden astrofizikçi Andrew Levan tarafından ortaklaşa yönetilen araştırma ekibi, bu olağandışı uzay olayının nedenini anlamak için aceleyle harekete geçmiştir. Diğer teleskop verilerinin incelenmesi sırasında, uzay tabanlı bir X-ışını gözlemevi olan Einstein Probe'un, aynı kaynaktan Fermi gözlemlerinden neredeyse tam bir gün önce X-ışınları gönderdiğini ortaya çıkarmıştır. Bu X-ışınları o kadar parlak olmuştur ki, astronomlar başlangıçta kaynağın Samanyolu galaksisinde yer aldığını düşünmüştür.
Very Large Telescope ve Hubble Uzay Teleskopu'nu gökyüzünde patlamanın geldiği noktaya çeviren araştırmacılar, kaynağın aslında Samanyolu'nda olmadığını keşfetmiştir. Patlamanın tam olarak ne kadar uzakta olduğu belirsiz olmakla birlikte, kaynağın bulunduğu galaksi oldukça tuhaf bir yapı sergilemektedir. Bu galaksi, iki ayrı bölgeye bölünmüş gibi görünen çok garip bir şekle sahiptir. Bu yapısal özellik, patlamaları neyin üretmiş olabileceğine dair önemli bir ipucu sunabilir, ancak şu anda bu durum hala büyük bir gizem olarak kalmaktadır.
Araştırmacılar, bu olayın iki olası açıklamasını öne sürmüştür. İlk olasılık, Güneş'in kütlesinin yaklaşık 40 katı olan devasa bir yıldızın ölmüş olması durumudur. Bu senaryoda, bazı maddelerin merkezi motoru güçlendirmeye devam ettiği özel bir ölüm türü söz konusu olması gerekmektedir. İkinci olasılık ise gama ışını radyasyonunun parlamalarının periyodikliğinin, bir yıldızın bir kara delik tarafından parçalanmasından kaynaklanıyor olabileceğidir. Bu fenomen, gelgit yıkım olayı (TDE) olarak bilinmektedir.
Martin-Carrillo, bu patlamanın özelliklerini açıklamak için daha tipik gelgit yıkım olaylarından farklı bir senaryo gerektiğini belirtmiştir. Buna göre, olağandışı bir yıldızın daha da olağandışı bir kara delik tarafından yok edilmesi gerekli olabilir. Bu kara delik, muhtemelen uzun zamandır araştırmacıların aradığı orta kütleli bir kara delik olabilir. Her iki seçenek de, eğer doğrulanırsa, bilim tarihi açısından ilk örnek olacaktır. Bu durum, GRB 250702B olayını son derece benzersiz ve önemli kılmaktadır.
Gama ışını patlamasının ne olduğunu tam olarak anlamak için ilk adımlardan biri, onu üreten galaksiye olan mesafeyi hesaplamaktır. Ancak bu mesafe hesaplaması yapıldıktan sonra, astronomlar patlamanın tam parlaklığını belirleyebileceklerdir. Bu ölçüm, ne kadar enerji serbest bırakıldığını ve patlamanın nasıl üretilmiş olabileceğini daraltmaya yardımcı olacaktır. Martin-Carrillo, bu olayı neyin ürettiğinden veya gerçekten öğrenip öğrenemeyeceklerinden hala emin olmadıklarını, ancak bu araştırmayla son derece olağandışı ve heyecan verici nesneyi anlamaya doğru büyük bir adım attıklarını ifade etmiştir.
Bu gama ışını patlaması, Evrenin en güçlü ve en gizemli olaylarından biri hakkında yeni sorular ortaya çıkarmıştır. Araştırmacılar, bu olayın çözülmesi durumunda, kara delikler, nötron yıldızları ve yıldız dinamiği hakkında daha derin bilgiler elde edebileceklerdir. GRB 250702B, kozmoloji ve astrofizik alanında yeni bir çağın başlangıcını işaret edebilir ve gelecek araştırmaların yönünü belirleyebilir.