2-0’dan sonra eleştiri şık durmayabilir, hatta insafsızlık olarak düşünülebilir. Ama madem ki Akçay, iyi zamanlarda da kötü yanların eleştirilmesini istiyor, görevimizi yapalım.
Eğer savunarak, kazanacaksan elinde 4 tane Bosingwa olacak. Yoksa orta sahadaki Zokora ve Colman’dan yardım alacaksın. Sol Bamba, Mustafa, Aykut… Hepsi de yürekli, ‘Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın…’ coşkusunda… Ama ‘güzel oyun’ aslında biraz da ‘akıl oyunu’ olduğu zaman güzel...
Aykut, Mustafa bizim uşak… Ama Sol Bamba’yı bu saatten sonra kazanmaya mı çalışıyoruz! Trabzon’da kahvede okey masasındaki herhangi bir genci getirip, stopere koysan en azından topu rakibe atmaz. 2 senedir Trabzon’da tek unutulmaz icraatı var o da F.Bahçe maçında kendi kalesine attığı goller. Bir de oyundan alınınca Akçay’a ‘hesap soruyor.’ Ben Hoca’nın yerinde olsam ona maç kasetini izlettirir, yaptığı pozisyon ve pas hataların büyük utancını yaşatırdım.
Bir ilginç tespitim daha var. Trabzon savunması Bamba çıkınca değil, Zeki girince düzeldi. Çünkü Onur’a güvenip miskinlik yapanlar, en yorgun olmaları gereken son 20 dakikada zıpkın gibiydi. Savunmaya gelen Adrian, Zokora ve Colman’ın kaptığı toplar ve hazırladıkları kontra çıkışlar golü getirdi.
Ciddi ciddi ben Akçay’ın ruhani güçlerinin olduğuna da inanıyorum. Zira 70 dakika Trabzon kalesine topu sokamayan Legialılar, kendi kalelerine atarken daha becerikli davrandı. Dossa öyle bir anda attı ki, fiziksel tükenmişliklerine, ruhsal çöküntüyü ekledi. Gerisi kolay geldi. Tıpkı, Temel’in yorduğu zeytine garsonun çatalı batırması gibi…
Biraz tuzlu ama bir o kadar da lezzetli... Karadeniz usulü… Doğum günü olan Kazım Koyuncu’ya armağan olsun.