Murat Nedim Gür
Hayatın her alanına girme konusunda eşsiz bir elastikliğe sahip olan futbol artık bu konunun da yeni efendisi olmaya aday. Konuyu daha önce hiç işlenmemeiş bir yanıyla işliyor ve can alıcı soruyu patlatıyor; Bu pozisyonda top mu ele gidiyor, el mi topa? Yeni sahne sanatımız futbol, el sorununa kendi üzerinden fedakarca yanıt arıyor.
Oysa önce sorular sınavdan geçmelidir. Bir soru bizi cevaba yaklaştırırsa değerlidir. Aksi halde görevini yapmadığı için işten çıkarılır, bir daha da kullanılmaz. Cevaba yaklaşmadığı halde soru hala oradaysa ortada bir dümen var demektir.
Top mu ele gitti, el mi topa gitti diye soruyorlar. Topu oyundan, eli bedenden koparmaya çalışıyorlar. İşi daha da karıştırmak için, “elin doğal hali” diye yeni bir karmaşa örtüsü örttüler üstüne. Üstelik tavırlarını da sertleştirdiler. Tavır sertleşince, fikir ölür haberleri yok. Futbol salonda doğmadı sokaklarda doğup büyüdü. Onu siz bulmadınız, o sizi bulup bir araya topladı. 3D televizyonlarımız var ama, sorularınız yüzünden görüntü bulanıklaşıyor. Elin doğal hali bir yana, futbolun doğallığı azalıyor.
Aklın ve vücudun sınırlarını zorlamaktan bahsediyoruz burada. Teoride rakiplerin zayıf yönleri hesaplanır, en güçlü yönlerini savunma planları kurulur. Ama yetmez, pratikte yani saha içinde oyuncularla ilgili anlık reaksiyonlar önem kazanır. Beceri patlamaları, refleks gösterileri, bedensel mucizeler sık sık gerekebilir.
Ey defans oyuncusu; Ronaldo olağanüstü bir çalım attığında, Messi görülmedik bir hızla yön değiştirdiğinde, Selçuk İnan aklın dışında bir kavis denediğinde nasıl önlem alacaksın? O topa uzanmak ve durdurmak gerek ne yapacaksın? Belki tam o anda bir santim uzayacak bacağın. Damarlarına kadar isteyeceksin o topa dokunmayı da o yüzden. Gözünü karartıp, saatte doksan kilometre hızla gelen topun önüne atmışsın belki kendini. Kaburgalarına ya da yüzüne çarpabilir, çarparsa çarpsın demişsin de, ne bileceksin elin nerede?
Ey yorumcu; Futbolcunun bütün aklı, gücü, isteği ayağındayken, sen eline bakıyorsun. Bu hainliktir. Bu, elin değil düşüncenin doğal olmayan halidir. Bu, insanı eksik hesap etmektir.
Sayısız güzel gol izledik. Hatırlayın birinde Hakan Şükür nefes almanın bile zorlaştığı bir yüksekliğe çıkmıştı. Üstelik hızlanma mesafesi yokken, durduğu yerden. Hangi maç olduğunu hatırlamasanız da olur, söyleyin bakalım o topa vururken eli neredeydi? Boşverin önemsizdir. Çok bariz olmadıkça ele çarpan her top devam etmelidir.
Yoksa futbol alıp başını ellere gidecek.