Gençlerbirliği’nin zafer gecesinden bahsetmeden önce, üç noktaya değinmek daha doğru olacak sanırım.
Kaleyi devraldığı günden itibaren, hiç ama hiç güven vermedi Ramazan Köse. Normal bir gol yemiyor. Kalecide olmazsa olmaz bir yetenek aranır. O da refleks. Pozisyonları benim tribünden maçı izlediğim gibi takip ediyor genç kaleci.
Savunmanın solunu emanet etmişlyer etmesine ama Uğur Çiftçi’nin iyi bir fırçaya ihtiyacı var. Her topu kaleciye oynayacaksan… Sahanın en yaşlısını ancak arkadan takip edebileceksen… Ve sonucunda da saçma sapan bir penaltı yaptıracaksan… Arkadaş, hiç zorlama, senin Süper Lig’de işin yok…
Kalitesini anlatma adına tek bir örnek verecek olursak. FIFA kokartını göğsünden söktüler. Şükrü Saraçoğlun’nda ya da Türk Telekom Arena’da bu kadar rahat kart gösterebilir mi? Hiç zannetmiyorum. Trabzonspor’un lehine rahat penaltı veriyorsun. Lafımız yok. Gençlerbirliği’nin bariz denecek pozisyonunu es geçmenin açıklaması ise tamamen bir korkaklık.
Sahada futbol oynamak isteyen iki takım vardı. Sert ve mücadeleci geçti 90 dakika. Zaman zaman Colman ve Maluda en dikkat çekici isimler oldu Bordo-Mavililerde… Onların da devamlılığı yoktu. Olcan ise en verimsiz olandı. İki eski Gençlerli Giray ile Aykut, büyük bir vefa örneği gösterip, golleri hediye ettiler… Bu onlar adına talihsizlik olsa gerek…
Ev sahibi ekipte ise öne çıkan bir oyuncu yoktu. Takım olarak iyilerdi diyebiliriz. Mehmet Özdilek’in bu oyuna pozitif katkısı olduğunu söyleyebiliriz. 2-0’dan 3-2’yi bulmanın da başka bir açıklaması olamaz. Geceye kalitesini yansıtamayan Jimmy Durmaz, ilginçtir bitirici yumruğu vuran futbolcuydu. Gosso için ise ayrı bir parantez açmak gerekir. Adeta rakiple savaştı Fildişili oyuncu. Kısacası gecenin kahramanlarındandı.
Özet olarak, keyifli bir maç izledik. Kupadan yorgun dönen Trabzonspor’un nefesi, 90 dakikaya yetmedi. Özdilek ile çıkış yaşayan başkent temsilcisi, yerinin puan cetvelinde yukarılar olması gerektiğini bir kez daha gözler önüne serdi.