1
-Sizi farklı kılan yapılamayanları denemektir. Risk ister. Ben aptal değildim. Düşündüklerimi söylemesem, paylaşmasam, paylaştıklarımı yapamasam belki bugün başladığım yerdeydim.
-Ben başarılı olmasaydım, bir yol açmasaydım belki de Türk antrenörlerinin çalışma imkanları çok geriye gidecekti. Kendi insanımıza güvenin kapısını araladık onlar da önemli işler yaptı.
-Bizim yaptığımız bir anlamda liderlik. Liderlerin farkları vardır. Bir grubun içinde herkes lider olamaz. O sorumluluğu o görevi yerine getirecek kişiler lider olur. Başarır veya başaramaz.
O bir duayen... O futbolun bir bileni... O öngörüleri ile önce ünlenen... O halk arasında ‘Nostradamus’ yakıştırması yapılan... O disiplinden bir milim taviz vermeyen...
O üç büyüğü şampiyon yapan tek büyük. O bir yarışmacı, büyük hedeflere koşan bir komutan...
Evet, Mustafa Denizli’den söz ediyoruz.
Bir süre dinlenen ve Kasımpaşa’nın başına geçen efsane teknik adam yeni bir büyük hedefi kovalıyor şu sıralarda.
Oynattığı futbol ve aldığı sonuçlarla Kasımpaşa’yı ikinciliğe taşıyan Mustafa Hocamızı mesaisi yoğun bir günde ziyaret ettik. Bize bir saat ayırdı. Biz sorduk, O yanıtladı.
Adeta bir sezonun resmini çizdi.
Bize göre ‘Dahi’ kendisi ise son derece mütevazı olan Mustafa Denizli yeni bir öngörüde daha bulundu... Tecrübeli hoca şampiyonluk için 71-72 puanın yeterli olacağını söylerken, 28 ve 29. haftada ligdeki yerlerine göre şampiyonluğu konuşabileceklerini belirtti...
Göze alamadılar
Türk futbolu sizi yüzde 51 söyleminiz ile biliyor. Türk teknik adamların belki de önünü açtınız bu iddianızla...
“Sizi farklı kılan yapılamayanları denemektir, ortaya koymaktır. Risk ister. O dönem itibarıyla ülkenin de o işi yapan insanların da bu tür riskleri ortaya koyma ihtiyaçları vardı. Ben aptal değildim. Düşündüklerimi söylemesem, paylaşmasam, paylaştıklarımı yapamasam belki bugün başladığım yerdeydim.
Neticede birileri bunu değiştirecekti. O değiştirmeyi belki düşündüler ama göze alamadılar. Onu göze aldık. Başarmasaydım belki Türk antrenörlerinin çalışma imkanları çok geriye gidecekti. Biz bir yol açtık. Senin kendi insanın başardığı zaman bu yeni arayışları getiriyor. Biz yapabilirizi düşünmeye başladığın zaman denemeye de başlarsın. Türk antrenörleri bu yarışın içine girdi. Gittik çeşitli ülkelerde inceledik. Ondan sonra teknoloji öyle gelişmeler gösterdi ki senin gitmene gerek kalmadı. O senin ayağına geliyor. Bütün bunlar herkesin ayağına geliyor. Ayağına gelen şeyler seni iyi antrenör yapmaz. Bütün dünyada örnekleri çok. Büyük takımda çalışman seni büyük hoca yapmaz.”
Fırsat hep gelir
Doğuştan özellikler mi lazım?
-“Bizim yaptığımız bir anlamda liderlik. Liderlerin farkları vardır. Bir grubun içinde herkes lider olamaz. O sorumluluğu o görevi yerine getirecek kişiler lider olur. Başarır veya başaramaz. Bu fırsat herkese gelir. Bu fırsatı şansa çevirmek senin elindedir. Türk antrenörleri fırsatları şansa çevirdi. Sayısal olarak da çevirdi, Netice olarak da.”
Lider bir duruşunuz ve tavrınız hep oldu.
“Evet liderdim. İlkokulda, orta okulda da öyleydim. Mahallenin de belalı lideriydim. Bu güzel bir şey esasında. Liderliğin arkasında sorumluluk vardır. Sorumluluğu taşıyorsan o sıfatı yaşın kaç olursa olsun alırsın.”
Derwall sizin öğretmeniniz miydi?
“Hayır... Derwall benim okulumdu. İkisi çok farklı şeyler. Sorarlar hep ‘seni kim yetiştirdi’. Senin yetişme niyetin varsa olursun. Derwall, Fatih Terim, Şenol Güneş, Piontek, Hiddink... Her teknik adam yeni bir teknik adam için bir fırsattır. Bu yerli olur yabancı olur. Senin niyetin var mı olmaya? Derwall beni bir gün karşısına alıp “Şunu öğreteyim” demedi. Ben arkasında kedi gibi 20 saat dolaşırdım. Neyi ne yapıyor? İnanmadığım şeyi de ona söylerdim. Ben buna katılmıyorum derdim ve tartışırdık. Niye katılmıyorsun diye sorardı bana. Bazen beni haksız olduğuma ikna ederdi. Bazen haklı olduğumu kabul ederdi.
Ben öğretmem
Sürekli derler kimi yetiştirdiler diye. Hiç kimseyi yetiştirmedim. Raşit Çetiner’in antrenörlüğü benle başladı. Ben Derwall’in yanına geldiğimde sıfır kilometreydim. Raşit Çetiner yanıma geldiğinde kilometresi sıfırdı. Kocaeli’ne gittim. Hikmet Karaman yanıma geldiğinde kilometresi sıfırdı. Milli Takım’da Rıza Çalımbay yanıma geldi kilometresi sıfırdı. F.Bahçe’de Oğuz Çetin yine sıfırdı. Manisa’ya gittim Ali Gültiken yine sıfırdı. Beşiktaş’a geldim Tayfur Havutçu yine sıfır kilometreydi. Rize’ye gittiğimde de İbrahim Üzülmez ve Yusuf Şimşek. Eskişehir’de Mustafa Doğan, şimdi de Sarp Yiğit... Bunların üzerinde benim hiçbir payım yoktur. Bunlar antrenör olmak ve başarmak istedikleri için antrenör oldular. Ben onlara fırsat tanıdım. Onlar bu fırsatı şansa çevirdi. Bir çoğu çevirdi diğerleri çevirmedi. Ben öğretmem, gelir öğrenirler. Piyasaya ben çıkardım asla demem...”
Antrenörün yerlisi yabancısı olmaz!
Geçen sezon bir yorumunuzda bu lige en az 6 yabancı hocanın şart olduğunu söylemiştiniz. Bu düşüncenizde bir değişiklik var mı?
“6 tane yabancı hoca şart demedim. Uluslararası arenada mücadele ediyorsanız burda çeşitlilik, renklilik gerekiyor. Zaman zaman yerli-yabancı hoca tartışmaları oluyor. Eğer bu bir rekabetse, yarışmaysa her alanda olsun. Futbolcular yarışıyorsa, teknik adamlar da yarışsın. O manada söyledim. Yoksa zaman geldi 10 oldu. Esasında su yolunu bulur. Karar vericiler bu noktada daha iyi değerlendirir.”
Şu an tek yabancı hoca görevde. Su yolunu mu buldu?
“Muhtemelen... Futbol denilen sektörde ne var ne yok herkes tarafından bilinen, paylaşılan bilgiler. Burada artık farklılıkları kişilikler ortaya koyar. Antrenörün yerlisi yabancısı olmaz. İyisi başarılısı vardır. Uyum sağlayanı vardır. Bunların çeşitli nedenleri vardır. Türkiye’deki hocalar yurt dışında çalışmıyorlar. Aslında gerek de yok. Türkiye’deki oyuncuların çoğu yabancı. Bu durumun yabancı takımlarda hocalık yapmaktan farkı yok. Her takımda yabancı oyuncuların sayısı daha fazla. Güncelleme, çalışma, öğrenme isteği, başarma isteği, hırs, hedefler, vizyon.. Bütün bunlar olması gerekiyor. Başarı sadece 1-2 kritere bağlı bir konu değil.”
Kasımpaşa’nın oyun tarzı bir felsefedir
Kasımpaşa geçiş oyunundan set oyununa mı geçiyor?
“Bizde geçiş oyunu da yok, set oyunu da.. Bugün Kasımpaşa bu ligde topa yüzde olarak en az sahip olan takım. Avrupa’da gol pozisyonu üretmekte bütün ülkelerde ikinci sırada. Bu bir felsefedir. Ben rakipten fazla topa sahip olmak istemiyorum. Hızlı geçişler önemlidir. Ben kazandığım her maçta rakipten fazla topa sahip olmamışım. Ama daha fazla pozisyona girmişim. Önemli olan budur. Senin oyun şeklinde bir farklılık olduğunu gösteren verilerdir.”
Milli Takım başarma yeridir
Milli Takım’ın durumunu nasıl görüyorsunuz? Başarısız buluyor musunuz?
“Başarısız tabii ki.. Niye başarısız onu ben bilemem. Orada neticede sorumlu bir insan (Mircea Lucescu) var. Lucescu’nun bugüne kadar yaptıkları ortada. Asla başarısız bir hoca değil. Böyle bir programı yapıyorsa, bunun başarılı olacağına inanıyorsa bu bir süreç. Milli Takım bir kabuk değiştiriyor. Kabuk değiştirirken bu kabuk doğru parçalardan mı oluşuyor? Onu bilemezsin. Ona sorumlu olan karar verir. Biz de beklentileri kısa vadeli olarak gündeme getiren bir ülkeyiz.”
Jenerasyon yaratma çabaları var. Bu jenerasyonu nasıl görüyorsunuz?
“Kabuk yukarda değişmez. Aşağıda değişir. Kabuğu aşağıda değiştirirsen, yukarıda bazı şeyleri yapabilirsin. Türk futbolunun sorunu üst yapı değil. Sorun alttakiler. Alttan sağlam gelindiği sürece yukarıda bir sorun yaşamazsın. Neticede burası bir yarışma yeri. Bu ülke insanının başarı beklediği bir birim. Tercihler sorumluya göre değişebilir. Türkiye’de Milli Takım’ın başına 10 tane teknik adam koy. Hepsine de bir milli takım yaratma şansını verin. Hepsi farklı tercihler kullanır. Birine göre doğru kabul edilen kadro bana göre yanlıştır. Cevabını ancak sorumluluğu taşıyan verebilir. Mademki sorumluluğu ona vermişsin o zaman fikirlerine saygı duymalısın. Kamuoyu seni temsil eden takımdan başarı bekler. Bu başarının kiminle geldiği değil nasıl geldiği önemlidir. Ben illa gençle veya tecrübelilerle başaracağım diye birşey koyamazsın. Onlar başarıyı beklerler. Milli Takım başarma yeridir. Sürekliliği olan yerlerde gençleştirme olabilir. Milli Takımlar sürekliliği olan yerler değildir. Kulüp takımları sürekliliği olan yerlerdir. Orda bu değişimi daha kolay yaparsın. 2-3 ayda bir maç yaptığı milli takımlarda bunu sağlaman zor.”
72 puana ulaşan şampiyon olur
29. haftaya 4-5 puan geride girersek şampiyon oluruz. 28. haftaya üç puan önde girersek zaten hedefe ulaşırız. Maksimum 72. 71 veya 72 puana ulaşan takım şampiyon olur
Üç büyükleri şampiyon yaptınız. Kasımpaşa için böyle bir hedef koymadınız veya en azından şampiyonluk kelimesini henüz telafuz etmediniz..
“Telafuz ettim. 29. haftaya önümüzdeki takımın 4-5 puan gerisinde girersek şampiyon oluruz dedim. Hala öyle söylüyorum. Şu anda bu ligin değerlendirmesini yapıyorum. Bizim dışımızda 17 tane takım var. Bu ülke takımlarının, meslektaşlarımın neler yapabileceğini biliyorum. Verdiğim süreç bir tecrübenin, bir yaşanmışlığın dışa vurumudur. Kafadan atılmış değildir. 30 veya 20 demiyorum. 28. hafta eğer o gün şu an bulunduğum sıradaysam, bu fark ve önümde tek takım varsa 5 puanlık farka rağmen şampiyon olurum. Bu kadar. Bu B şıkkı tabii. A şıkkında biz de olabiliriz! 28. haftaya üç puan önde girersek zaten hedefe ulaşırız. Önümüzde tek takım varsa ve 5 puanlık fark olursa da yine şampiyon oluruz.”
Fenerbahçe yarış dışında. Beşiktaş’ın işi kolay görünmüyor. Trabzonspor istikrarsız. Galatasaray ise saha dışına çıktı. Bu takımlar yarışın neresinde?
“Onların hepsi yarışın içinde. Bütün hayatım bu ligin içinde geçti benim. Bu sezon hiçbir sonuç için süpriz olur diyemezsiniz.”
Kaç puan şampiyonluk getirir?
"Maksimum 72. 71 veya 72 puana ulaşan takım şampiyon olur. Bu tablo devam ederse. 10-15 sene önce Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe, Trabzonspor makası Anadolu kulüpleriyle yüzde 40’lardaydı. Bu makas yüzde 15’lerde. Bu ciddi bir fark değil. Bu ligde Fenerbahçe dahil herkes yarışın içinde.
Galatasaray ve Beşiktaş’ın Başakşehir’le arasındaki puan farkı 6-9 puan. 20 maçtan fazla var iken buna fark diyebilir miyiz? Burada bu tablo çok değişir. Alttakiler başarısız olursa bunu biraz daha açma şansı olur.”
VAR’da fayda var!
VAR sistemi çok tartışılıyor. Yorumunuz nedir?
“Adalet arıyorsak ve bu sistem de adalet sağlıyorsa VAR olmasında fayda var. Sıfır hata mı var? Hayır. Neticede onu da değerlendiren bir insan. Saha içinde de ekranda da hata olabilir. Bu asgariye iniyor. Kaç tane pozisyon gitmiş. Kaç tane haklı haksız, kaç tane haksız haklı olmuş? Bizde hata dünyanın sonu, şampiyon olamamak dünyanın sonu maalesef. Böyle bir şey yok.”
Diagne’ye talep beni mutlu eder
Ligin krallık tablosunda oyuncunuz Diagne bulunuyor. Kalacak mı, gidecek mi?
“Her futbolcu bizim planımızın bir parçası. Bunların değerlendirmesi yapılır. Ancak tüm oyuncularıma gelen teklif öncelikle beni mutlu eder. Bir kulüp iki takım tarafı. Ben ikisinin de yararına olacak kararları vermeye çalışırım. Bütün şartlara bakarız ona göre planlamamızı yaparız.”
Başka takımlardan da teklif aldığınız biliniyor. Neden Kasımpaşa?
“Ben iki teklif aldım Kasımpaşa’ya imza atmadan önce. Biri uzak bir ülkeden, diğeri ise ligimizden. Üstelik 2-3 misli rakamlar önerildi. Ben 60 yıldır bu takımı nasıl kümede tutabilirim düşüncesinde olmadım. Bundan sonra da aklımdan geçmez. Dolu dolu geçmiş 68 yıl. Bu fizik kapasitemi göstermek için takımın başına gelmedim. Başka şeyleri göstermek için geldim.”
Dünya geriye gidiyor
Türk futbolu iyiye mi gidiyor, kötüye mi?
“Bunu Türk futbolu olarak ayırırsak yanlış yaparız. Defans futbolu oynamak dünyanın en kolay işidir. Fazla çaba, zeka gerektirmez. Diğeri yorar, uğraştırır. Üretmeni gerektirir. Dünya bu manada geriye gidiyor. Türkiye’yi de soyutlayamazsın. Son 10-20 yılda dış transferlerdeki çizgi net şekilde aşağı gidiyor bireysel kalite olarak. Bu sadece bizim değil, dünyanın sorunu.”
(Milliyet)