Sakarya'da 1972'de doğan Metin Gazoz, 1984'te okçuluğa başladı. Yaklaşık 40 yıldır okçuluğun içinde olan Gazoz, milli takıma kadar yükseldi. Antrenör ve yönetici olarak görevler alan baba Gazoz, aktif sporculuğu 2012'de bıraktı.
En büyük hayali sporcu olarak olimpiyatlarda Türkiye'yi temsil etmek olan Metin Gazoz, bunu kendisi gerçekleştiremese de oğlunun dünyanın en iyileri arasına girmesiyle büyük bir gurur yaşadı.
Mete'nin okçu bir ailede doğduğunu belirten Metin Gazoz, "Mete'yi yetiştirirken annesinin de büyük katkıları vardı. Kendisi, 'Ben Mete'den çok babasına destek oldum.' der. Evlendikten sonra 14-15 sene milli takım sporculuğum ve antrenörlüğüm devam etti. En son 2012'de Mete ile 4 mesafede birlikte yarıştık. O dönemde bana, 'Artık oğlun da geliyor. Sen artık atışı bırak.' dediler. Ben okçuluğu aşk ile yapıyordum. 'Oğlan büyüyor. Önüne mi dikileceksin?' dediler. Ben de hak verdim. 2012'deki Avrupa Kupası Grand Prix'den sonra ok atmayı bırakarak işin idare ve yönetim kısmına geçtim. Sonrasında yaptığımız çalışmaların ardından Mete, 2016 Rio Olimpiyatları'nda kendisini gösterdi. 2020 Tokyo'da da altın madalya alarak başarısını taçlandırdı." diye konuştu.
Mete'nin başarısında ailesinin büyük özverisinin etkili olduğunu aktaran Metin Gazoz, "Baba olarak çocuğumuzun en iyi şekilde eğitim almasını, toplumda iyi bir yere gelmesini ve mutlu olmasını istiyorum. Annesi ve babası olarak ilk hedefimiz her zaman Mete'nin mutlu olması, yüzünün gülmesiydi. Her zaman güler yüzlü, hayata pozitif bakan bir çocukluk geçirdi." ifadelerini kullandı.
Gazoz, oğluyla yaşadığı bir anıyı anlatarak, şunları kaydetti:
"Her zaman çocuğumun iyi olmasını istedim, gurur duyacak işler yapmasını temenni ettim. Vatana, millete hayırlı bir evlat olmasını arzu ettim. Bunu yaparken benim de kendi ideallerim vardı. Olimpiyatlara gitmek benim en büyük hayalimdi. Tüm camia bunu biliyor. Olimpiyat seçme yılı geldiğinde ok atmaya başlar, antrenörlüğü bırakırdım. 2008 Pekin Olimpiyatları'nın seçmesi 2007'de yapıldı. Başarılı olamadım. Takımda dördüncü oldum. Eşime, 'Yine benim olimpiyat hayalim kaldı.' dedim. Biz konuşurken Mete, 'Baba senin olimpiyata nasıl gideceğini buldum.' dedi. O zaman 7-8 yaşındaydı. Nasıl gideceğimi sorduğumda, 'Ben Rio Olimpiyatları'na gideceğim. Formamda 'M. Gazoz' yazacak. Sen de beni seyretmeye geleceksin. İkimiz olimpiyat göreceğiz.' dedi. Mete 2 olimpiyat gördü, bir de altın madalya aldı ama ben hala gidemedim."
- "BİR GÜN OLİMPİYAT GÖRECEĞİM"
Mete'nin yarıştığı 2016 Rio ve 2020 Tokyo'ya farklı nedenlerden gidemeyen Metin Gazoz, oğlunu televizyon başında desteklemek zorunda kaldığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"2016'ya gitme hakkımız vardı. Kafilede ben de bulunacaktım ama takım psikoloğumuz raporunda baba-oğul bağlarımızın kuvvetli olduğunu ve gitmemin olumsuz etki oluşturabileceğini yazdı. O güne kadar ben de okçulukta psikolojinin önemini sürekli anlatıp, çalışmalar yapıyordum. Böyle şeyleri yıllarca söyledikten sonra kendi hayalimi gerçekleştirmek adına Mete'nin başarısına etki ederim endişesiyle fedakarlık yaptım. 'Biz babayız. Ben çocuğumu televizyondan seyrederim.' dedim. Mete, Rio'da güzel başarıların altına imza attı. Şampiyon olamadı ama olmuş kadar dünya çapında bir değere ulaştı. 2016'da olimpiyata giden kafilemizin en küçük sporcusuydu. 2020 Tokyo Olimpiyatları'na bir katılım hakkımız vardı. Federasyon başkanımız Abdullah Topaloğlu ile aldığımız kararla takım psikoloğumuzun gitmesini kararlaştırdık. Yine ben gidemedim. Tokyo kısmet olmadı ama inançlıyım. Bir gün olimpiyat göreceğim. İnşallah yine Mete'nin şampiyonluğu olur."
- "BİR BABA OLARAK METE İLE ÇOK GURUR DUYUYORUM"
Metin Gazoz, oğlunun başarılarının kendisine tarif edilemez duygular yaşattığını dile getirdi.
Milli okçunun her yarışmada kendisine gurur duygusunu yeniden tattırdığını kaydeden Gazoz, "Bir baba olarak Mete ile çok gurur duyuyorum. Bence bir ailenin evladından beklediği tek şey, onunla yaşadığı gururdur. Emeklemesinden kalkıp yürümesine kadar, çocuğunun başarılı olduğu duygusu bir babaya verilebilecek en büyük hediye. Mete de gittiği yarışmalarda bu duyguyu bize hep yaşatıyor." şeklinde görüş belirtti.
Oğlunu yılda çok az görebildiğini bildiren Gazoz, şu ifadeleri kullandı:
"Mete'nin antrenmanları çok ağır. Oğlum, 365 günün 355'inde dışarıda. Ya kampta ya seyahatte ya da yarışmalarda. Yılda 80-90 gün yarışması var. Sezon nisan ayında başladı. Sadece Kurban Bayramı boşluğu var ama oraya da kamp koyduk. Yalnız 3 gün görebileceğim. Otele yanına gidip lobide 2 çay içebiliyoruz. Genelde telefonla görüşüyoruz. Mesafeler aslında önemli değil. Gönülden ilişkiler kuvvetli olduktan sonra mesafelerin önemi kalmıyor. Ağustosun sonuna kadar Mete sürekli yarışmada, ülkemizi temsil ediyor, bayrağımızı dalgalandırmanın İstiklal Marşı'mızı dinletmenin çalışmalarını yapıyor. Zor bir hayatımız var. Evladımızdan ayrıyız ama katlanıyoruz. Onun başarısı, finallerde yüzünün gülmesi bizi daha çok mutlu ediyor."
2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları'nda oğlunun altın madalya kazandığı final maçını televizyondan izleyen baba Gazoz, o anları, "Yer yerinden oynadı. Ağlamadım desem yalan olur. Gözyaşlarım döküldü. Anlatılabilecek bir duygu değil." diyerek anlattı.
"Mete Gazoz benim oğlum ama artık ülkemizin oğlu oldu." diyen Metin Gazoz, "Kendimi artık Metin Gazoz olarak tanıtmıyorum. Bir konu olduğunda, kendimi tanıtmam gerektiğinde, 'Mete Gazoz'un babasıyım.' diyorum. Halkımız çok büyük hürmet gösteriyor. Çok büyük bir destek var. Halkımız ve milletimiz Mete'yi sevdi. Meral ve Metin Gazoz'un evladı Mete, ülkemizin medarı iftiharı Mete Gazoz oldu." diyerek sözlerini tamamladı.