İngilizler kaybetti futbol kazandı

Alman Basını: “Morata'nın 8 kiloluk gümüş kupayı havaya kaldırması, adaletin tecelli ettiği andı. İspanya'nın, bireyin de parlamasına izin veren kolektif bir sistemi vardı. İngiltere başarılı olsaydı, korkunç bir örnek olurdu.”

AKŞAM SPOR

Dünya basını İspanya'nın kupayı hak ettiği görüşünde birleşirken, İngiltere'nin kazanmasının 'Güzel oyuna' olan sempatiyi ve adalet duygusunu sarsacağı görüşü hâkimdi. Alman stern.de yazarı Christian Ewers bu konuda en dikkat çekici makalelerden birine imza attı, şu tespitlerde bulundu: "İspanya'nın şampiyonluğu uzlaştırıcı oldu. 8 kiloluk gümüş kupanın Morata'nın ellerinde havaya kalktığı an, adaletin tecelli ettiği andı. Futbolun kalpsiz olduğu ve yanlış insanların ödüllendirildiği inancı yıkıldı. Penaltı kazanarak ve rakiplerinin kendi kalesine attığı gollerle yarı finale çıkan Fransızlar, yalnızca yok etmeye odaklı olanlar kaybetti.

GENÇ ADAMLARIN OLGUNLUĞU

Futbolda her şeyin ölçülebildiği bir dönemde, rakamlarla ters düşen sonuçlar insanların adalet duygusunu zedeledi. Neyse ki İspanya'nınki hak edilmiş bir unvandı. Bu, futbolu seven herkes için küçük yaraların üzerine bir merhem oldu. Yamal'ın 17, Williams'ın 22 yaşındaki olgunluğu bir başka güzellikti. 61 yaşındaki De la Fuente, Tiki-Taka'yı savunma ve hızlı kanatlarla zenginleştirdi, karşı takıma baskı çağı başlattı, verimli bir sistem oluşturdu. İspanya'nın zaferi, İngiliz minimalist futboluna karşı güzel bir zaferdi. İspanya'nın, bireyin parlamasına izin verilen bir kolektif sistemi vardı.

SANATSAL BİR ŞEY BAŞARDI

İngiltere'nin yenilgisi futbol için bir kazançtır. Bu model, başarılı olsaydı korkulacak bir emsal oluşacaktı. Endüstri futbolu çoğu zaman bunu meşrulaştırır. Kazanan haklıdır kuralı geçerlidir. Şanslı zaferler, zekanın kanıtı olarak gösterilir, yanlışlar doğruya dönüşür. İspanya artık futbola farklı bir yol gösterdi. Güzel, sanatsal bir şey. Kesinlikle coşkulu bir adam olmayan Luis de la Fuente, büyük bir şeyi başardığını, belki de tarzını tanımlayacak bir şeyi başardığını hissetmişti. Basın toplantısını gece yarısından epey sonra bitirirken mikrofona 'Yaşasın İspanya!' diye bağırdı."