Her ahlak diyenin ahlakından şüphe etmeye başladım.
Bir yabancı, Türkiye'ye gelse, en çok kullanılan kelimenin "Ahlak" olduğunu duysa, "Bu kadar ahlak dendiğine göre herhalde Türkiye'de hiç ahlaksız yok" der.
Kelime dağarcığı o kadar azaldı ki herkes her olayı ahlakla tanımlar hale geldi.
Göl, ırmak, deniz, dere, yağmur, kar, çiğ, buz, dolu... Bunların hepsi sudur ama kimse hepsine birden su demez. Hepsinin ayrı bir adı vardır.
Her olayı da ahlakla açıklayamazsınız.
Mancini, Selçuk'a "Yat" demedi mi?
Dedi. Mancini'ye "Yat" dedi diye "Ahlaksız" diyebilir misiniz?
Diyemezsiniz.
Biraz da nostalji... 7 Kasım 2000.
G.Saray, Ergün ile öne geçti.
Sturm Graz, Yuran ile eşitliği buldu.
Jardel 2-1 yaptı.
Emre Belözoğlu, 79'da atıldı.
Hakan Ünsal 86'da kendi kalesine gol attı. Maç 2-2 bitti.
Graz lider, G.Saray ikinci olarak gruptan çıktı.
Bunlar ayrıntı, kimse hatırlamaz.
Ama G.Saray ile Grazlı futbolcuların yarı alanlarına çekilip kendi aralarında pas yaptıklarını kimse unutmaz. 2-2 ikisine de yetiyordu, kazanmaya oynamadılar.
G.Saray o sezon Şampiyonlar Ligi'nde Lucescu ile çeyrek final oynadı. Kimse de çıkıp "G.Saray ahlaksızlık yaptı" demedi, diyemez. G.Saray'ın yaptığı ahlaksızlık değil, stratejiydi. G.Saray'a Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynatan bir strateji.
F.Bahçe de gelecek sezon G.Saray ikinci olup Şampiyonlar Ligi'ne direkt gitmesin diye Olimpiyat'taki maçı Beşiktaş'a verirse bu da strateji olur, ahlaksızlık değil. Buna UEFA da FIFA da bir şey diyemez. Euro 2004'teki İsveç-Danimarka maçı nasıl herkesin gözü önünde berabere bitti? İsveç ve Danimarka ahlaksızlık mı yaptı?
2002 Dünya Kupası'ndaki İtalya-Meksika maçının 1-1 bitmesini ahlaksızlıkla açıklayabilir misiniz? (Bahri Çiftçi)