İşte Fikret Orman yazısının bir bölümü;
Beşiktaş’ın başkanı olarak, takımın başına bir teknik adam ararken, sportif başarı geçmişi kadar, aday isimlerin karakterlerine ve geçmiş davranışlarına da bakarız. Bunu, ilkelerimizi başarıya tercih ettiğimizden değil, ilkelerimizi koruyarak başarılı olabileceğimize inandığımızdan dolayı yaparız. Çünkü biz Beşiktaş’ız. Bizim başarı formülümüz, geçmişimize bağlı olmak ve ilkelerimize sıkı sıkıya sarılmaktan geçer. Tarihe baktığınızda da bunu açıkça görürsünüz; Beşiktaş, ne zaman Beşiktaş gibi oynamışsa karşısında kimse duramamıştır.
Bu noktada takımın başına Şenol Hoca’yı getirme kararını bir an bile düşünmeden verdik. Yıllarca Trabzonspor kalesini korumuş ve jübilesini Fenerbahçe’nin sahasında, Beşiktaş’a karşı yapmış, tribünleri dolduran on binlerce İstanbullu futbolsever tarafından alkışlanmış çok başarılı bir kaleciydi Şenol Güneş. Üzerindeki formadan bağımsız olarak bu ülke futbolunun bir değeriydi. Hâlâ da öyle… Bugün hangi stada gitse müthiş saygı görüyor.
Ama Şenol Hoca, göreve başladığından beri istisnasız her gün sabah 8’de tesislere geliyor. İlk geldiği tesislerden en son o çıkıyor. Ben, işine bu denli bağlı, iş disiplini bu kadar yüksek ve bu kadar çalışkan bir hoca görmedim. Üstelik bu çalışma azminin arkasında müthiş bir futbol aşkı yatıyor. Beşiktaş’ın pozitif oyununun, rakip ve saha tanımaksızın her platformda aynı coşkuyla sahada yer almasının nedenini de buna bağlıyorum; Beşiktaş, Şenol Güneş’le futbolu severek oynuyor. Hem keyif alıyor hem keyif veriyor.
Şenol Hoca için iş ahlakı kadar doğruluğu ve dürüstlüğü de her daim ön plandadır. Kafasının arkasında başka planları olmayan, içinden geldiğini, içinden geldiği şekilde söyleyen birisidir. Onun pazarlıkları yoktur, hesapları yoktur. Aklındakini söyler ve sizden de aynı tavrı bekler. O nedenle, Şenol Hoca’yla her zaman oturup her konuyu konuşabilirsiniz.