Çoklu kişilik bozukluğu

Fenerbahçe ve Kasımpaşa, dün akşam maçı izleyen taraflı tarafsız herkesin hayatından koskoca bir 60 dakika gasp etti.

Yönetmeninden ve birkaç aklı evvel eleştirmenden başka hiç kimsenin anlamadığı bir festival filmi seyrettik sanki. İç sıkıcı bir oyun, ilk dakikada golü bulduktan sonra bir daha Fenerbahçe yarı sahasına gitmeyen Kasımpaşa, topla ne yapmak istediklerinin farkında bile olmayan sarı lacivert formalı oyuncular ve birbirlerinin yanından biraz hızlı geçen futbolculara bile faul çalan bir hakem vardı Saraçoğlu'nda dün akşam. Kısaca o 60 dakikanın muadili ancak ve ancak bir Nuri Bilge Ceylan filmidir diyerek özeti anlamlandıralım. 

 
Sow ve Baroni dahiliyle son 30 dakikayı bu kez de aksiyon filmi kıvamına getirdi Fenerbahçe. Yine karşı kaleye gitmek gibi bir niyeti olmayan Kasımpaşa vardı sahada. Lakin çubuklular Van Damme filmlerini aratmayan bir hırsla eziyorlardı Kadıköy'ün çimlerini. Filmin başında rakibinden sağlam sopa yiyen, velhasıl filmin sonunda muzaffer olan kahramanlar gibiydiler. Üst üste yüklendiler ve mücadelelerinin karşılığını almayı bildiler. 
 
Bu durumun tıp dilindeki karşılığı çoklu kişilik bozukluğudur. Resmen başka başka kişilikler barınıyor Fenerbahçe futbol takımı içinde ve maç içerisinde baskın olan kişilik sonucu belirliyor. Hangi kişiliğin sahada olacağına ise Kocaman karar veriyor diyeceğim ama, sezon başından beri aynı oyuncular ve aynı yerde o kadar farklı Fenerbahçe'ler izledik ki, hocanın da hangi Fenerbahçe'yi izlettirmek istediğini en azından ben anlayabilmiş değilim. Kasımpaşa için ise, Fenerbahçe için yarı sahada idman verdiler diyelim bari. Bir de bu ligin iyi takımlarından biri olacaklar. İyisi buysa...

Alper DÜLGERCİ